Sivrihisar Eskişehir’in ilçelerinden.
Orada dağın eteğinde Türkiye’nin ilk Açık Hava Heykel Müzesi var.
Kendisi de Sivrihisarlı olan heykeltraş Mehmet Yurdanur Bey’in yüz kadar eseri burada sergileniyor.
Geçenlerde uğradığımda Muzaffer Sarısözen’in heykelini gördüm.
Türkülerimiz deyince ilk akla gelenlerden birisi Muzaffer Sarısözen. Adının anılmadığı gün yoktur zannederim.
Ben Muzaffer Sarısözen olsaydım derlediğim türkülerin sözleriyle kendimi şöyle tanıtırdım belki.
…
Ben Muzaffer Sarısözen’im.
Bizim türkülerimiz bir Sivas kilimidir.
Renk renk, desen desen, ilmek ilmek.
“Her sevgi bir düğüm atmış koluna,
Dokundukça inler yarası vardır.
Irak gönüllerin uçurumuna,
Ezgiden bir köprü kurası vardır.”
Nice çilelerle, nice çilelerden örülmüştür türkülerimiz.
Ezim ezim ezilir yüreğimiz türkülerle.
Kırmızı buğday mı cecinden ayrılmaz, başına döndüğüm kurban olduğum yâr mı bilinmez.
Ben razı değilem hicrana, gama ama elâ gözlerini sevdiğim dilber uzaklarda, yüce dağ başında bir ışık olur gecelerimde.
Yüksek ayvanlarda bülbüller öter çile çile.
Yanımı taşa veririm.
Heybem türkü doludur benim.
Ben bu yurdun sesiyim.
Yurttan Sesler söylerim sevgiyle.
Ben Muzaffer Sarısözenim.
…
Türküler gelir aklıma,
Söze sazı katanım ben.
Dört köşe, yedi iklime,
Sabır sabır yetenim ben.
Bağlama, kemençe, tarda,
Yağan yağmur, düşen karda,
Denizlerde, yaylalarda,
Nağme nağme tütenim ben.
Leke aramadım akta,
Bir olanı buldum yokta,
Ay geceli mavi gökte,
Yıldızları tutanım ben.
Gâhi zeybek, gâhi barım,
Gâhi neşe, gâh efkârım,
Türkü varsa ben de varım,
Kalbi türkü atanım ben.
Dertleri eleyip süzen,
Gönül tellerinde gezen,
Ben Muzaffer Sarısözen,
Türkü türkü vatanım ben.