“Ben Veysel’im…”

Ben Veysel’im, Şatıroğlu’yum, aşığım…
Sivrialan’danım.
Dağım Beserek.
Karen’li Veysel’dendir adım.
Sevdim, yâr sevdim, güzel sevdim.
Toprağı, çiçeği, böceği sevdim.
Gözümde sakladım güzellikleri.
Derdimi döktüm derin derelere düz oldular.
Avcıydım… Saz ile, söz ile peşine düştüm bir ceylanın.
Bir ulu ağaçtan düşe yaprak gibi iniledim.
Gün geldi sazıma söyledim;
“Ben gidersem sazım sen kal dünyada,
Gizli sırlarımı aşikar etme.” diye.
“Dünyada tükenmez murat var” derle ama ne alanı gördüm, ne murat gördüm.
Ben aşık Veysel’im.
Beni saza da katan olur söze de.
Altı Köy Enstitüsünde görev yapar Aşık Veysel Ahmet Kutsi Tecer aracılığı ile.
Kara Toprak şiirini Eskişehir Çifteler Köy Enstitüsü’nde yazar, yıl 1944.
Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nde iken Genel Müdür gelecektir. Hanımı da “gel” diye mektup yazmıştır. İzin vermezler Veysel’e. Veysel köyünü, çocuklarını özlemiştir. Ekinlerin olduğu vakitlerdir. Bir dilekçe yazar;
“Yeni mektup aldım gül yüzlü yârdan,
Gözletme yolları gel deyi yazmış,
Sivralan köyünden, bizim diyardan,
Dağlar mor menevşe, gül deyi yazmış.
Beserek’te lâle sümbül yürüdü,
Gül Dede’yi çayır çimen bürüdü,
Karakaş’ta kar kalmadı, eridi,
Akar gözüm yaşı sel deyi yazmış.”
Üç gün sonra Sivas Treni ile yola çıkar.
Aşık Veysel 21 Mart 1973 de vefat eder. Son şiiri de bir vedadır zaten.
“Selâm sevgi hepinize,
Gelmez yola gidiyorum.
Ne karaya ne de düze,
Gelmez yola gidiyorum.”
Veysel’i sazı ile mezara indirirler. Şair Mehmet Aslan şöyle yazar;
“Mezara sazıyla bir indirdiler,
Çırpındı dalınca bir kövrek dünya.
Saza kefen- göynek giyindirdiler,
Mecnun’suz Leyli’ye ne gerek dünya.”
Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu da öbür dünyadaki Veysel’i anlatır.
“Üçlerin, Yedilerin, Kırkların gönülleri,
‘Açalım Tanrı’mız katına el’ dediler.
O sırada dünyadan bir haber geldi ani,
‘Esmekte yeryüzünde bir çetin yel’ dediler.
Aynı haber uçmakta değince gönüllere,
‘Saz ve söz erlerinden öldü Veysel’ dediler.
Kimi sevinçten kimi tasadan yandı ‘Eyvah,
Üç bin yıllık kopuzdan koptu bir tel’ dediler.”
“Dostlar beni hatırlasın” diyen Aşık Veysel unutulmaz elbette. Ümit Yaşar Oğuzcan da onu söylemiş zaten;
“Doldurulmaz senin yerin,
Dostlar seni unutur mu?
Hiç sönmedi nurun senin,
Dostlar seni unutur mu?
Tertemiz bir özün vardı,
Apaydınlık yüzün vardı,
Söylenecek sözün vardı,
Dostlar seni unutur mu?
Şiirde sağlam temeldin,
İnsanlıkta en güzeldin,
Ben bir Ümit, sen Veysel’din,
Dostlar seni unutur mu?”
Aşık Veysel diyor ki;
“Adam var kökten bitmedir. Adam var daldan yetmedir. Cahil insanlar kökü bırakır da dala sarılır. Çünkü dalın meyvesi var, gölgesi var. Kökün ise görünürde hiç bir şeyi yok. Üstelik kök toprak altında. Ama essah olan, kaynak olan köktür. Çünkü kök kesilirse, o meyveli dal bile kurur, bir kara çalı, bir kaba vızıltı olur. Halbuki dal kesilirse köke bir şey olmaz. Aksine daha çok kuvvetlenir.
Benim görüşüme göre cahil adam, bir kuru çalı gibidir. Bir şiirimde şöyle seslenmiştim;
El vurup yarama yaklaşma gardaş,
Derdimi söylersem tükenmez ataş.”
Azarbaycan’lı şair Bahtiyar Vahapzade şöyle demiş Veysel için;
“Yunus Emre zirvesinden Veysel, Veysel zirvesinden Yunus görünür.”
Yazar
Mehmet Ali KALKAN

Eskişehir'de doğdu. Eskişehir Gazi İlkokulunu, Tunalı Ortaokulunu, Motor Sanat Enstitüsünü ve Çukurova Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümünü bitirdi (1980). Bir müddet Eskişehir Belediyesinde ... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2025

medyagen