Başta Dede Korkud Kitabı olmak üzere, Türk millî kültürünün temel taşı olan eserlerde, hem müstakil başlıklar altında, hem de değişik vesîlelerle “bey” târifleri yapılmıştır. Bey, Türkçenin hâs güllerinden bir kelime güzelidir. Farsçaya, Türkçeden geçmiştir. Mânâ sandığı pek dolu olan bu kelimenin belli başlı karşılıklarını şöyle sıralayalım: “Bir beyliğin, küçük bir devletin başında bulunan kimse, emîr, prens / ileri gelen nüfûzlu kimse, eşrâf / efendi, sâhip / Türk devletlerinde asılzâdelere, ileri gelen devlet adamlarına verilen unvân / Osmanlı Devleti’nin son zamânlarında binbaşıdan albaya kadar olan rütbeli askerler için kullanılan ortak tâbir / erkek isimlerinin sonuna gelen saygı sözü / erkek / koca (evli erkeğin, eşine göre taşıdığı sıfat) / iskambil kâğıtlarında birli.”
Bey sözü, Türk dilinde beg > beğ > bey safhalarından geçerek bugünkü söylenişine kavuşmuştur. Beyle aynı vasıfları taşıyan Türk kızları ve kadınları “begüm” diye çağrılıp yazılmışlardır. Türk millî idrâki ve dahî kabûlüne göre; mensûbu olduğu oba, boy ve milletin idâresini üstlenen beyler, cesûr olmalı ve korku nedir bilmemelidir. Bey, zengin olmalıdır, ammâ, veren elinin gücü, alan elinden yukarıda durmalıdır. Bey, aç görünce doyurmalı, çıplak görünce giydirmelidir. Bey, dizliye diz çöktürmeli, başlıya baş eğdirmelidir.
Türk geleneğinde, milletin topluca eğlenip mutlu ve kutlu olduğu toylar, çok yazılmış ve söylenmiştir. Toylarda, dağ gibi et yığılır, kazanlar dolusu süt sağılır, herkes yer ve içer, yine de geriye et ve süt kalır. Bey, bunları önceden hesâb eder. Toylarda ikrâm edilenlerin eksilmemesi, bilakis artması, töredendir. Toylarda, beyin oturduğu çadır, günlük hayâtta kullanılan çadırlardan daha süslü olur. Toylarda kurulan bey çadırları, en kıymetli ve nâdîde eşyâ ile doldurulur. Toy bitiminde, bu bey çadırı milletin olur. Yağma veyâ çapul denen bu fiil, toyların olmazsa olmazıdır. O çadır ve içindekiler, kapanın elinde kalır. Bu âdet, bey olan kişinin beyliğini pekiştirir. Onun Dünyâ malında gözü olmadığı ve her şeyini milletine bağışladığı, bu yağma, çapul âdeti ile anlaşılır ve îlân edilir.
Bey, beyliğini veyâ devletini idâre ederken, siyâset işleri, yâni politika ile uğraşacağından, keskin zekâlı olmalı, aklını işlek kılmalıdır. Bu siyâset işleri, yalnız içte değil, dışta da sürüp gittiğinden, başka devletlerin hâl ve hareketleri yakından tâkib edilmelidir. Siyâset, ince iştir ve elde iplik tutmaya benzer. Bey dediğin, ipliği koparan değil, düğüm atandır. Bundan ötürü, bey, ince işlere iyi düğüm atmayı bilmelidir.