Bilgi ve Bilim

Bilgi ve Bilim

Bilim, büyülü kelime; insanlık tarihinin başından bu yana hiçbir kelime “bilim” tanımının taşıdığı kadar güçlü, etkili, karşı konulamaz, daima ve mutlaka haklı, saygın ve ama mütecaviz bir kudret taşımamıştır. Yine hiçbir kelime “bilim” kadar her önüne gelenin, boşa – doluya, yukarı – aşağı, öne – arkaya, ileri – geri, esneterek – büzerek harç-ı âlem kullandığı talihsiz bir hâl de taşımamıştır.

Bilim, bilenden bilmeyene, doğrudan yalancıya, haklıdan haksıza, düzgünden ahlâksıza herkesin sihirli değneği. Muhatabınızla konuşurken, tartışırken nerede lazım olursa hemen oraya koyun noktayı: “bilimsel”. Bilimsel antrenman yaptırıyor (!), bilimsel konuşuyor (!), bilimsel besleniyor (!), bilimsel yazıyor (!), bilimsel sosyalizm (!), bilimsel materyalizm (!), bilimsel İslâm (!), bilimsel yönetim (!), bilimsel Kemalizm (!), bilimsel dayanağı var (!), bilimsel özellikleri var (!)… Üniversite hocaları; onlar bilim insanıdır, ne ürettiklerine ya da üretmediklerine bakılmaz, saygı duyulur. Din hocaları; onlar âlimdirler, ne ettiklerine bakılmaz, saygı duyulur…

Bilim ile bütün evreni okuruz. Kainatın ilk başlangıcına, büyük açılımın (Big Bang) ilk 0.28 saniyesine kadar olan işlevi bilebilir, akıl almaz büyüklükteki makro alemi, ışığı bize milyonlarca yıl sonra gelebilecek galaksileri, kara delikleri, yıldızları, akıl almaz küçüklükteki mikroalemi, tanımlanamayacak hacimlerde, saniyede yüzbinlerce kilometre hıza sahip kütlesiz nötrinoları, pozitronları, bozonları hatta sicimleri tanımlayabilir, canlı hayatı çözebiliriz. Ama bir yandan da bilimi sıradan konuşmaların, tartışmaların içinde sakız gibi çiğner geçeriz.

Bu yazıda bilgi ve bilim tanımlamaları ve işlevleri üzerinde duracağız. Sonrakilerde bilim ve ilim, bilim ve felsefe…

Bilim, varlık üzerinde bilgi edinmek ve bilgi üretmektir. Bilgi ise varlık ve varlık ötesi alanı da ilgisine alacağından, daha üst bir kapsayıcılıkta ve en başta, ilk oluşumda, ilk temasta yer alır. İnsan – evren ile ilk temasında yola bilgi ile çıkar, öyleyse bilgi ile başlamak gerekir.    

Varlık ile insan arasındaki etkileşimde, insanda oluşan kanaate “bilgi” diyebiliriz. Bilgi, insanın günlük hayatında, her an, daima ama daima aktif olan bir mefhum veya bir işlev halidir.

Bilme halinin öznesi insan, nesnesi varlık, fiili araştırma, gözlem, akıl yürütme, zihni kurgu yapma olup, ortaya çıkan sonuç da “bilgi”dir. Yani “bilgi’nin oluşabilmesi için iki gerek vardır; duyulara ve gözleme yansıyan ya da yansımayan ancak kuramlaştırılabilen varlık ve yaşayan insan; insan aklı, kavramlaştırabilen insan zihni… Öyleyse “bilgi” nin çeşitli biçimleri, bu biçimleri oluşturan bilgi edinmenin de çeşitli şekilleri vardır. Bunları, bilgi felsefecileri genellikle şöyle sıralar: 1. Gündelik bilgi, 2. Bilimsel bilgi, 3. Sanatsal bilgi, 4. Vâhyi bilgi, 5. Felsefi bilgi.

Gündelik bilgi

Sadece duyu yoluyla; işitme, görme, dokunma, tatma aracılığıyla eşyanın, varlığın tanınması ve tanındığı kadar olan açıklanma biçimidir. Bu bilginin oluşumunda genellikle rastgele denemelerin ve tecrübenin etkisi vardır. Akıl yürütme ve zihni değerlendirme – kurgu yapmadan, belli bir yöntem yürütülmeden kanaat oluşur. Gündelik bilgide insan aklı ve zihni pasiftir, sadece edinilen tecrübi bir kanaat vardır. Bilginin öğeleri arasında nedensellik ilişkisi de yoktur. Örneğin ateş sıcaktır, kar soğuktur. Bu bilginin sadece genel bir geçerliliği vardır: Ateşi tutarsanız yakar, karı tutarsanız üşütür.

Bilimsel bilgi

Bilgi, eğer bilgi üretebiliyorsa bu tür bilgiyi “bilimsel bilgi” olarak tanımlayabiliriz. Örneğin bir biyolojik ortama ait bilgimizle o ortamı daha da geliştirecek bir şeyin bilgisi üretilebiliyorsa, o bilgi, bilimsel bilgi olur; termodinamiğin bilgisi ile entropi bilgisi üretilebilir, bu durumda termodinamiğin bilgisi bilimsel bilgidir, entropi de öyle; çünkü entropi enerjide dengeye ve dağılıma ait bilgiyi üretebilir… Bu noktada, dikkat edilirse bilgi öğeleri arasında nedensellik ilişkisi de vardır.

Bilimsel bilgiyi edinmede yöntemlerin işleyiş süreci şöyle kabul edilir: Gözlem, deney ve ölçüm, akıl yürütme ve zihni değerlendirme. Bunlardan ilk ikisi yani “gözlem” ve “deney” in objektif olduğu, diğerinin ise “akıl yürütme ve zihni değerlendirme” işinin sübjektif olduğu kabul edilir. Bu nedenle bilimsel bilgi de aslında objektif bir bilgi olarak yorumlanamaz. Çünkü bilgiyi üreten bilim insanının varlık anlayışından, zihni kabullerinden, dünya görüşünden, amaçlarından, hatta ön yargılarından etkilenir. Öte yandan bazı bilim felsefecileri, bilimsel bilgi oluşturma sürecinin bilimcinin bir kuram oluşturması ile başladığını, sonra bilimcinin bu kuramına göre deney ve gözlemlerini yaptığını, ardından da yorumlarını sonuçlandırdığını kabul ederler. İşte bu durumda da bilimsel bilgi edinme işi daha başlarken sübjektif hale gelmiş olur.

Ancak iş bu kadarla da kalmaz. Bilimsel bilgi edinme yöntemlerinden ilk ikisi, yani gözlem ve deney eşyanın dış niteliklerine ait özellikleri edinir. Yani gözlem, eşyanın görüneni, duyulanını tespit eder, görünenin ardındakini, görünüşün, dış yapının örttüğü iç gerçeği söyleyemez. Yani eşyanın görünmeyen – iç özellikleriyle ilgili bilgi edinme yetenekleri yoktur. İçe ait bilgi ancak sezgi ve hayal kurma ile insanın zihinde oluşabilir. Örneğin bir taş parçasını düşünelim. Gözlem ve deney nihayet bu taş parçasının sertliğini, mineral yapısını, moleküler yapısını, ölçeklerini bilmemizi sağlar. Bu noktada, açıktır ki, bilimsel bilgi eşya hakkında tam değil kısmi bir bilme hali taşır. İnsanın eşyayı bütünüyle tanıması ve kavrayabilmesi için onun içsel durumu hakkında da bilgi sahibi olması gerekir bu da ancak sezgi-hayal etme ile olur. O zaman sezgi-hayal etmeyi bilimsel bilgi edinme için yöntemsel sürece bir yöntem olarak katmamız gerekir. Aslında hayal etme, bilgi üretiminin başlangıcında da vardır-kuram oluşturma-, sonuçlandırılmasında da –yorumlama. Sezgi yönteminin metafizik temelli olduğunu, bu nedenle sübjektif olduğunu öne sürerek buna karşı çıkmak mümkün görünmemektedir. Çünkü, yukarıda da açıkça belirttiğimiz gibi hiçbir yöntemsel işlev, gözlem ve deney de objektif olamamaktadır.

Sonuçta bilimsel bilgi, insan refahı ve yararlılığına olan büyük katkısından aldığı bütün gücüne rağmen, sübjektifliği itibariyle eksik bir bilgidir, yalın gerçek – mutlak hakikât karşısında eksik bilgidir. Ancak, kısıtlılıkların rağmen, bilimsel bilgi bu haliyle, teknoloji üretmek için de yapılabilir, sevgi ve hakikat arayışı için de; bu her iki olabilir yön bir arada dikkate alındığında, bilimsel bilgi insanlığın en önemli değerlerinden birisi olarak kabul edilmelidir.

Sanatsal bilgi

Sanat, sanatkârın eseri üzerinden, yöneldiği konuya ait dışa vurduğu anlayışı, doğruluk kanaati, hakikat ifadesidir; akla dayanır ya da dayanmaz ama duyguya, coşkuya ve sezgiye dayanır. Sanat bilgisi de sanatçı ile onun yöneldiği nesne arasındaki ilgiden doğan bir bilgidir. Sanat dışındaki bilgi türleri, ifade için kelimeler, denklemler, formüller, tanımlar ve terimler kullanır. Sanatçı ise rengi, şekli, sesi, maddenin çeşitli şekillerini kullanır, ama yine özne sanatçı, nesne yöneldiği konudur.

Sanatçı, nesneye yönelerek onda gördüğü bir şeyi elindeki malzemeyle ifade etmeye çalışmasıdır. Yarar gibi bir amacı yoktur. Doğadaki nesneleri kullanmasına rağmen, doğada olmayan bir güzelliği eserine katar.

Vâhyi bilgi

Vâhyi bilgi, pasif olarak edinilen bilgidir. Burada birincil özne bilgiyi doğrudan insana gönderendir, insan fiili “alma eylemi” ile pasif olarak işleyen ikincil öznedir. Bu bilgi türü de diğerleri gibi sübjektiftir. Esasen kesin kabul edilmesi gereken doğrular olarak kabul edildiğinden, dogmatik olarak vasıflanır. Ancak bu durum pek te doğru değildir. Vâhyi bilgi’nin yararlılığının test edilmesi ile ölçülebilir bir yanı, bilimsel bilgiye aykırılık yönünden test edilebileceği için de kısmen sınanabilir bir yanı vardır. Dolayısıyla vâhyi bilgi de hiç kuşkusuz bir bilgi türüdür. Bu özellikleri itibariyle vâhyi bilginin dogmatik olarak vasıflandırılması da bilgi yerine bir “inanç” olarak tanımlanması da doğru değildir. 

Felsefi bilgi

Bilimin konusu “nasılı”, felsefenin konusu “niçini” açıklamaktır. Niçinin cevabı “hakikât” dir, ya da belki daha doğru bir ifadeyle hakikât’e en yakın olandır. O zaman felsefi bilgi yöntem olarak kendi başına işlevler kullanmaz, diğer tüm bilgi türlerinin edindiği sonuçları ve tecrübeleri kullanır.

Bilim, bilimsel aktiviteler ve tanımlar; teori, hipotez, varsayım, bilim – felsefe, bilim – ilim, bilime göre varlık – felsefeye göre varlık diğer yazıların konusu olacaktır.

Yazar
Muzaffer METİNTAŞ

Muzaffer Metintaş, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde göğüs hastalıkları profesörüdür. Akademik çalışma alanı akciğer kanseri, mezotelyoma ve plevra hastalıklarıdır. Bilim felsefesi, medeniyet araştırmaları ve ... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen