Ahlak, bilimi tamamlar. Ahlak, dürüstlük, liyakat, hak edene hak ettiği değeri verme gibi hasletler olmadan bilimin hiçbir işe yaramadığı, aksine bu sahanın çok yıkıcı bir hâle geldiği insanlığın geçmişteki tecrübeleriyle sabittir.
Ahlaksız biri bilim adamı olamaz. Ahlaksız biri din adamı ve öğretmen de olamaz. Bu anlamda bilim de din de bir karakter ve ahlak meselesidir. Nefsinin zaaflarına kolaylıkla esir düşen kimseler, içine girdiği kurumu, sahayı çürütür ve zaman içinde çökertirler. Nitekim dünyanın neresine giderseniz gidin bu hiç değişmez. Gelişmiş toplumlarda insanlar bu yüzden önce ahlaki normların yerleşmesine çalışırlar. Devletin kuralları herkes için geçerlidir. Ahlak da böyledir. Ahlaksız biri ne kadar yükselirse, bu o toplum için o kadar felaket anlamına gelir. Ahlaksız ve karaktersiz birisinin yükselmesi, bir anlamda ahlaksızlığın ve karaktersizliğin de yükselmesi anlamına gelir.
Bilimin ruhu ahlaktır. Karaktersizlik bilimi çöp hâline getirir. Bilimsel çalışmalar ve bilgi, işe yaramaz hâle gelir. Doğrular değil, egolar çarpışır böyle ortamlarda. Ortaya eleştirel bir tavır konduğunda eleştirilen tutuma, kitaba veya kişiye bakılmaz; eleştiri yapana bakılır ve o kimseler bir kenara itilir. Görmezden gelinir. Hâliyle de böyle ortamlarda bilim hiçbir gelişme gösteremediği gibi o toplum da daima kaybeder. Bu yüzden karaktersiz ve ahlaksız bir adamdan bilim asla adamı olmaz.
Karaktersiz adamdan bilim adamı çıkmayacağı Türkiye’deki üniversitelerin içine düştüğü içler acısı vaziyetle sabittir. Bunlar şu an, bol bol işsiz mezun ediyorlar. Üniversitelerin eğitimde içine düştüğü kalitesizliğin temelinde kadrolaşmanın, torpilin, cemaat yapılanmalarının ve ahlaksız siyasetin parmağı olduğunu söylemeye bilmem ki gerek var mı! Böyle bir ortamdan bilim beklemek büyük bir safdillik olur.
Birisinin bir üniversitede veya okulda öğretmen, hoca, akademisyen olup olmayacağına bakmak için önce bir karakter analizi yapmak gerekir. Bu artık günümüzde şarttır. Neden? Çünkü karaktersizlik saldırgandır, ben buradayım der, kibri öne çıkarır, kabiliyeti olanı ezer, gelişmeye izin vermez, tenkide kapalıdır vesâire… Karaktersiz ve ahlaksız kimseler, makamı ne olursa olsun bir millet için beladan da öte bir felakete dönüşürler. Nitekim hemen her devirde böyle olduğu gibi ülke olarak da böyle bir süreçten geçmekteyiz.
Karaktersizlik istilacıdır. Bir karaktersiz ve ahlaksız kimse mükemmel bir düzeni tek başına perişan etmeye yeter. Bilimde, eğitimde, sanatta bu kadar geri kalmışlığı burada aramak gerek. Gerçekten bilim için, bilgi için çalışan kimseler görünmüyor bile. Sesleri duyulmuyor. “Ne oluyoruz!” deseler hâkim temayül gürültü, patırtı edeni haklı zannetmeye dönük olduğu için bunların söylediklerinin de ciddiye alınmadığı ortada.
Ülkemizde üniversitelerin hâlini burada uzun uzadıya anlatmaya gerek yok sanırım. Ahlaksızlar, sahte diploma için ilan verecek noktaya gelmiş durumda. Üniversiteler artık bir bilim yuvası değil, bir sektör. Herkese diploma dağıtmakta üzerimize yok ülke olarak. Özellikle de parası ve çevresi olanlar bu ortamda istediği gibi palazlanıyor. Üniversite bu anlamda bilimi sevenlerin değil, onun bunun kölesi olan, kibir budalası tiplerin eline geçti. Apolet var fakat bilimsel hiçbir vasıf yok. Bunlar rahat rahat kadrolaşıyorlar buralarda. Liseleri anlatmaya pek gerek yok. Bir genç için gözle görülür bir hedef ortaya koyamayan eğitim elbette başarısızlığa mahkumdur. Durum liselerde içler acısı.
Bu dünyada ne kadar bilgiye sahip olduğunuzdan ziyade sizin o bilgiyi nasıl ve niçin kullandığınız önemlidir. Bu âlemde bilgiye ulaşmak artık çok kolay. Artık neyi ne kadar bildiğinizin pek bir önemi kalmadı. Bildiğinizin sizdeki izdüşümleri nedir, bilginin size ve ülkemize kattığı değer nedir, o bilgi bu vatan topraklarında bir şeye yarıyor mu, artık bunların bir önemi var.
Derdimiz büyük, yaramız derin. Eğitim, okullar, üniversiteler, akademisyenler, torpil, kadrolaşma, liyakat konularında yazıp çizenlerin pek de dikkate alınmadığı bir ülkeyiz. Bir cahiller ordusunun hegemonyası altında eziliyoruz. Ne yapalım! Devranın değişmesini beklemek gerekir.