Bilimsel fikir, fikir üretme hakkı ve ifade hürriyeti

Tam boy görmek için tıklayın.

 

Prof.Dr. İsmail Tuncer DEĞİM

Aslında fikir hemen her saniye aklımıza gelen düşüncesel kıvılcımlardır. Ama bunlardan hangileri bir ateşi yakabilecek kadar güçlü, hangileri daha da işi büyütecek kadar cesaretli. Ya da şöyle mi demem gerek? “Fikirlerimizin farkında mıyız?”, “Fikirler mi bizi yönetiyor, yönlendiriyor?, Biz mi?”

Galiba dürüst olmak gerekirse çoğu zaman fikirlerimizin farkında bile değiliz öyle değil mi? Şu sıralarda o kadar da çok karşılaşıyorum ki gerçekten fikirlerini yöneten insanlar ne kadar da azmış. Ne demek istiyorum, belki de COVID-19’un bize yeni ekleyiverdiği bir şey oluverdi, fikirlerimiz aklımızın önünde gitmeye başladı. Bir insanın fikrine kişisel çıkarları ve menfaat girdiği zaman, insanı fikirleri yönetmeye başlıyor.

Çok da yeni yaşadığım bir örnekte, bilimsel çalışmasından maddi çıkar çıkarma fikri aklının önüne geçmiş insanların birbirlerine nasıl kötü davrandıklarına şahit oldum ki onlar maddiyata önem vermediklerini iddia ediyorlardı. Şu anda aklımda tam da geçen şeyi sizinle paylaşmak istiyorum.

İnsanın aklı, beyninin çalışması, duyguları, yaşama tarzı, düşünme şekli, istekleri, hayatın ona verdikleri ve hayattan beklenenler. Bu liste uzayıp gidiyor. Bu liste niye mi? Ne için mi? Tam da söylemeye çalıştığım şey buydu: Bu liste sizi ve sizdeki fikir oluşturma gücünü belli ediyor, onu ortaya koyuyor. Aslında belki de sadece fikir, fikir üretme deyince bir bütün içinden bir şeyleri çekiyor ve korkarım bazı şeyleri de ıskalıyoruz.

Bana göre iyi bir fikrin üretilebilmesi için üretim yerinde de bazı şeylerin yerinde ve uygun olması gerekli. Şöyle söylesem sanki daha iyi hissedeceğim; iyi bir ilaç üretebilmek için iyi bir formül gerekiyor olmasının yanında önemli ve gerek bir şart da üretim yerinin yerine getirmesi gereken şartlar. GMP, GLP gibi iyi üretim ve laboratuvar şartlarına sahip olmayan bir yerden iyi bir ürün çıkması gerçekten mümkün değil. Doğru çalışmayan bir beyinden ve hırs yüklü bir kalpten de doğru fikirler üretilemiyor zaten. Bazen üretiliyor gibi olsa bile olaylar başka bir yere evriliveriyor ve ilahi adalet mekanizması ile belki de; bir bakıyorsunuz işler nerelere gitmiş. Ama sonuçta gerçekten bir mekanizma bazı şeylere izin vermiyor; olamıyor olabilecek olan.

Yaşım nedeni ile buna defalarca şahit olmuşumdur; doğa asimetriyi hiç sevmiyor; dengesizlik olamıyor; uygun olmayan işlerde ve çalışanlarda bir entalpi uyumsuzluğu oluyor, sistem onu minimum enerji seviyesine getiriveriyor. Eşler hayata bakışları aynı değil ve aynı frekansta değillerse, arkadaşlıklar aynı enerji seviyesinde olmayan yüreklerdeyse, hocası ile anlaşamıyorsa doktora öğrencisi ve deney sonuçlarına aynı bakmıyorlarsa, hatta hocanın dediği öğrenciye yük geliyorsa, bir ilaç üretebilmek için beraber çalışan ekipte birileri daha çok para kazanmak için ekipteyse ve ekip üyeleri birbirlerine yalanlar söylüyorsa bunlardan ne bir aile, ne bir arkadaşlık ya da dostluk, ne bir bilimsel çalışma veya ilaç çıkamıyor ortaya.

Benim belki de kişisel bir tarzım veya deneyimim diyebiliriz; yalan söyleyebilen, yüreğinde insan sevgisi olmayan, çıkarcı, bencil, hırslı ve maddi beklenti içinde olanlardan da ne bir aklı başında fikir üretilebiliyor ne de herhangi bir fikri veya iş başarıya ulaşabiliyor. Sakladıklarıyla, yalanlarıyla ve sevgisizlikleriyle başbaşa kalıyorlar sonuçta. Şu sıralarda böyle de bir söz var aklımda dolaşan, hoşlandığım: “Bir çiçeği seviyorsan, koparma; bırak var olsun. Sevmek, sahip olmak ile ilgili değildir, sevmek değer vermek ile ilgilidir”.

Benim anladığım ve yaşadığım bilim de ve araştırıcılıkta da bu var. Bilim ve fikir sahip olmak ve ondan fırsat, kazanç veya çıkar elde etmek için değildir olamamış da hiç böyle zaten. Bunlar eğer aklınızdaki bir şeyleri vardığınız sonuçları tartışmak ve doğrulamak için, merak ettiğiniz için, anlamak için, insanlık için; fayda sunmak, değer katmak için yapıyorsak o zaman bir yere gidiyor, bir şeyler çıkıyor.

Doktora öğrencisi olarak beraber çalıştığımız kişilerden böyle olanları ile çok güzel bir bilim arkadaşlığı yaptığımız ve hiç de tahmin edemediğimiz başlangıçlardan çok güzel yerlere gidenler çok oldu. Ama bilimsel çalışmalarda ve araştırmada çalışmaya başlamadan bile tıkananlar da olabiliyor. Söylemek istediğim fikir üretme kabiliyeti biraz kişinin yüreğine ve yaşam tarzına bağlı ancak tüm bunların üstünde de bir hak da var. Fikir üretildiğinde iyi niyetlerle ve doğru bir beyinden, saf yürekten geliyorsa o zaman bir şekilde ilerleyebilme ve daha büyük alevleri ateşleyebilecek bir kıvılcım olabilme şansı bulabiliyor. Aslında neden mi sevebilmesi gerekiyor? Hemen söyleyeyim. Sevmek demek nedensiz demek, sebep aramamak demek, kabullenmek demek, değişebilmek demek, anlayabilmek demek, anlamak için çabalamak ve denemek demek daha iyisi için, görmek demek, görebilmek için çabalamak demek. Bilim de öyle değil mi? Ben yüreğinde sevgi olmayan birinin bilimsel olabildiğini hiç görmedim.

İşte tüm bunlar olduktan sonra da özgür olabilmek geliyor. Sevgiler de özgür değil mi? Kim kalbine ve yaradan sevgisine engel olabilir ki? Aslında canlıya, yaradılışa sevgisi ve saygısı olmayan hayatta hiç bir şey yapamıyor zaten, yapabilenini hiç görmedim. Bana en ilginç geleni ise maddi ihtirası olanlar. Çünkü bunlar çok çabuk istiyor sonucu ve sabırlı olamıyor. Hırslı yürekler, bir arpa boyu ilerleyemeden dünya kadar olay çıkarıp ne yalanlara, ne işlere neden oluyorlar her gün görüyoruz. Aslına bakarsanız her yüreğin sevme ve sevilme hakkı olduğu gibi her betyinin de fikir üretmeye de hakkı var, düşünmeye engel olunabilir mi?

Aslında düşünme ve paylaşma her şeyde var. Bir düşünce ve bilimsel fikir paylaşılmadığında ve diğerlerinden eleştiri ve destek almadığında bilimsel olamıyor. Ortak noktalar ne kadar da çok. O zaman bırakın ve kendiliğinden akmaya başlasın fikirler sadece sevdiğiniz için. Okumak ve bünyeyi olgunlaştırmak lazım. Tecrübeli ve yaşlı yürekler o yüzdendir daha kolay severler ve daha sağlam paylaşırlar. Yaşça büyüklerimiz daha iyi bilirler bu işi. Onların tecrübesine ulaşmaya çalışmalı ve işte o konu ile ilgili bilgi birikimi ulaştığı zaman belli bir eşik değere, o zaman üretilen fikirler bir başka olgunluk seviyesine ulaşmaya başlıyor. Malcolm Gladwell’in “Outliers” (Çizgi dışındakiler) kitabında dediği gibi bir iş için buluş seviyesine gelmeniz için 10.000 saat çalışmanız gerekiyor. İşte size sevgi ve sabır olmadan yapamayacağınız bir iş. Sevdiğiniz zaman, zaman durmaz mı? Doyamazsınız hep yapmak istersiniz, özgürce yaşarsınız. İşte size son sözüm: bu zorla olacak bir şey değil. İleride ne olacak benim bilimsel düzeyim ve çalışmalarım, durumum diye düşünüyorsanız, kendinize sorun ben ne kadar bu işi seviyorum ve ne kadar çalışmışım şimdiye kadar? 10.000 saate ne kadar yakınım?

Sevgiler.

————————————–

Kaynak:

https://www.akademikakil.com/bilimsel-fikir-fikir-uretme-hakki-ve-ifade-hurriyeti/ismailtuncerdegim/

Yazar
Kırmızılar

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen