Atatürk’ün yakın çalışma arkadaşı, Türk Tarih Kurumu ve Türk Dili Kurumu kurucularından Sadri Maksudi Arsal 20.Şubat.1957 tarihinde vefat etmişti.
Bu yazıyı kaleme alışımın bir nedeni, kamuoyunda yeteri kadar bilinmeyen bir bilim adamını kısaca tanıtmak, ama daha önemlisi; bu vesile ile Atatürk ile arasında geçen bir olayı aktararak, bir bilim adamının doğru bildiği bir konuda, karşısındaki Atatürk bile olsa nasıl dik durabildiğini, bazılarınca “Diktatör” diye tanımlanan Atatürk’ün, Sadri Maksudi’nin saygısızlık olarak tanımlanacak tavrı karşısındaki hoşgörüsünü aktarmak…
Sadri Maksudi 23 Temmuz 1878 günü, bugün Rusya Federasyonu içindeki özerk Tataristan Cumhuriyeti’nin başkenti Kazan’da dünyaya geldi. İlk ve orta eğitimini Kazan ve Bahçesaray’daki medreselerde tamamladı Bahçesaray’da “manevi babam” diye tanımladığı ünlü Türkçü İsmail Gaspıralı’nın öğrencisi oldu.
1897’de Rus Öğretmen Mektebi’ne girdi. İlk hikâye denemeleri 1899-1900’de yayımlandı. 1900 yılında “Maişet” adlı romanını Kazan’da yayınladı. Hayranı olduğu Lev Tolstoy ile tanıştı. Onun takdirini kazandı. İsmail Gaspıralı ve İstanbul’da tanıştığı Ahmet Mithat Efendi’nin tavsiyelerine uyarak yüksek tahsilini yapmak üzere Paris’e gitti. Fransızca ve Latince öğrenmekle geçen bir yıl hazırlıktan sonra 1902’de Sorbon Üniversitesi’nin Hukuk Fakültesi’ne kaydoldu. Ayrıca “Paris Edebiyat Fakültesi” ve “College de France”‘da da birçok dersleri takip etti.1906’da mezun oldu ve Rusya’ya döndü.
Rusya’da parlamentoya seçildi burada Rusya Türklerinin sorunlarını dile getirdi. 1917 yılında Ufa’da ilan edilen “İç Rusya ve Sibirya Milli-Medeni Türk-Tatar Muhtariyeti” adlı özerk devletin anayasasını hazırladı. Kasım 1917’de oluşturulan “Millî Meclis”e başkan seçildi. Özerk Tatar Cumhuriyetinin de başkanlığını üstlendi.
Sovyetler Birliğinin Özerk Cumhuriyeti feshetmesinin ardından Maksudi, Finlandiya’ya Paris ve Berlin’de bir süre yaşadıktan sonra 1923’te Paris’e yerleşti ve Sorbon Üniversitesi Edebiyat fakültesine bağlı İslâm Ülkelerini Tetkik Enstitüsünde Türk-Tatar kavimlerinin tarihi üzerine dersler verdi.
Sadi Maksudi, Türk Ocakları’nın daveti üzerine bir dizi konferans vermek üzere geldiği Ankara’da 24 Kasım 1924 günü Çankaya’da Mustafa Kemal Paşa ile görüştü. Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti’nde görev alma teklifini kabul ederek 1925’te Türkiye’ye yerleşti; Ankara Hukuk Mektebi kurucu hocaları arasında yer aldı; uzun yıllar bu kurumda ders verdi.
Mustafa Kemal’in önsözünü yazdığı “Türk Dili İçin” adlı eseri, iki yıl sonra Türk Dil Kurumu’nun kurulması talimatının verilmesinde etkili oldu.
Türk Ocakları’nın 27 Nisan 1930 tarihli kurultayındaki önerisi üzerine 1931 yılında Türk Tarihini Tetkik Cemiyeti kuruldu. Sadri Maksudi ileride “Türk Tarih Kurumu” adını alacak bu cemiyetin üyesi oldu. Resmi tarih tezini içeren “Türk Tarihinin Ana Hatları” adlı eserin yazarları arasında yer aldı. Daha sonra “Türk Hukuk Tarihi”’ni kaleme aldı.
Kendi bilgisi ve isteği dışında Mustafa Kemal’in milletvekilliğine aday göstermesi ile 1931 yılında Şebinkarahisar Milletvekili olarak TBMM üyesi oldu.1935 seçimlerinde ise Giresun Milletvekili seçildi.
1937 yılında meydana gelen, hem Sadri Maksudi’nin dik duruşunu ve bilim adamı niteliğini, hem de Atatürk’ün hoşgörüsünü gösteren bir olayı, Cemal Granada “Atatürk’ün Uşağı İdim” kitabında şöyle anlatıyor;
“Çankaya köşkünde bir akşam sofrasında Sadri Maksudî de konuk olarak bulunuyordu. Konu Türkçe deyimlerdi. Türk denizcilik sektörüne finansman sağlamak amacıyla kurulacak bankanın adı “Denizcilik Bankası” mı , yoksa “Deniz Bank” mı olması gerektiği tartışılıyordu. Sadri Maksudî, “Deniz Bank”ın gramer kurallarına aykırı olduğunu savunuyor ve bu düşüncesinden bir adım bile geri gitmiyordu. Konu kapandıktan bir iki saat sonra Atatürk kendi tezinde ısrar eden Sadri Maksudî’nin sözünü kesip “Siz profesör değilsiniz.” dedi. Bu beklenmedik sesleniş, herkesi şaşırtmış, profesörü de can evinden vurmuştu. Hepimiz put gibi yerimizde dona kalmış, neye uğradığımızı şaşırmıştık.
Bir an süren şaşkınlığından kurtulan Sadri Maksudî’nin titreyen eliyle kadehini masaya koyup, kendini toparlayarak Atatürk’e şu karşılığı verdiği duyuldu: “Hâşâ, ben profesörüm. Hem de Türkiye’de değil. İsviçre’de de bana kürsü vermişler. Olmazsa gider orada dersimi veririm. Şimdi ben kalkıp burada bir kumandana ‘Siz kumandan değilsiniz’ dersem ne olur? Kumandanlığı elinden alınır mı? Yalnız böyle bir söz o kumandanın nasıl gücüne giderse, bu söz de benim gücüme gider. Ama kumandanlara kürsü vermediler daha.”
Sadri Maksudî’nin elinde şarap kadehiyle söylediği bu sözlere Atatürk karşılık vermedi. Az sonra da sofra dağıldı. Sadri Maksudî’yi de bir daha sofrada görmedim.”
Sadri Maksudi sadece Atatürk’ün sofrasında konuşmakla kalmadı. 24.12.1937 Günü “Denizbank’ın Kuruluşuna İlişkin Kanun” TBMM’de görüşülürken Denizbank’ın adının Türkçe kurallarına uygun olmadığı yolundaki itirazını içeren bir önerge verir. Önerge bir komisyona sevk edilir. Komisyon itirazı haksız bulur. Sadri Maksudi inandığı doğruyu savunmakta kararlıdır. 27.12.1937 tarihinde yeniden söz alır yaptığı itirazı şu cümlelerle bitirir; “ Eğer bu doğru ise Merkez Bankasını değiştirerek, Merkezbank, İş Bankası yerine de İşbank demek lâzımdır. Bunların içinde İş Bankası kelimesi tamamen doğrudur, gayet isabetle bu isim verilmiştir. Merkez bankası doğrudur, Türkçedir.”. İktisat Vekili Şakir Kesebir ise Sadri Maksudi’nin önemli bir hukuk âlimi olmasına karşılık bir dil âlimi olmadığını, konuyu yanlış değerlendirdiğini Denizbank adının Türkçe kurallarına uygun olduğunu ifade eder. TBMM üyeleri de Sadri Maksudi Arsal’ın itirazlarını dikkate almaz.
Bir an için bu olayı günümüze taşıyalım. Sadri Maksudi gibi dik duracak bilim adamı-milletvekili çıkar mı? Cumhurbaşkanı ve Parti Genel Başkanı olan “Tek Adam”ın savunduğu, kendi partisince hazırlanan bir tasarı aleyhinde konuşabilir mi? Çıkarsa veya konuşursa akıbeti ne olur?
Sadri Maksudi 1939’dan sonra siyasete ara verip, bilimsel çalışmalara odaklandı. 1939’da İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi tarih profesörlüğüne, 1941’de Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi hukuk tarihi ve felsefesi profesörlüğüne, 1944’te de Ankara’dan naklen İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi “Hukuk Tarihi ve Felsefesi” ordinaryüs profesörlüğüne getirildi.1950-1954 yılları arasında Demokrat Parti Ankara milletvekili olarak görev yaptı. 1950-51 yıllarından Türk Parlamento Grubu Başkanı olarak Avrupa Konseyi’nde Türkiye’yi temsil etti.
İlginçtir, aradan yıllar geçtikten sonra Denizbank’ın 10 Ağustos 1951’de yeniden kurulmasına ilişkin yasa tasarısı Meclis’te görüşülürken, Sadri Maksudi Arsal’ın “Denizbank” adının Türkçe dilbilgisi kurallarına uygun olmadığı, bu nedenle “Denizcilik Bankası” olarak değiştirilmesi gerektiği yolundaki teklifini TBMM kabul eder. Bankanın adı Denizcilik Bankası olarak değiştirilir. Bu değişiklik, Sadri Maksudi’nin inandığı doğruları –genel kabul görmese de- savunmadaki kararlılığının bir göstergesidir.
1954 yılında siyaseti kesin olarak bırakan Sadri Maksudi Arsal ve 20 Şubat 1957 tarihinde vefat eder.
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde ve Edebiyat Fakültesi’nin Tarih Enstitüsü’nde dersler veren Arsal, “Hukukun Umumi Esasları”, “Hukuk Tarihi Dersleri”, “Umumi Hukuk Tarihi”, “Hukuk Felsefesi Tarihi” ve “Türk Tarihi ve Hukuk” isimli eserleri Türkiye’de hukuk eğitimine katkıda bulundu. Türkiye’de hukuk alanında temel ders müfredatından olan “Türk Hukuku Tarihi” disiplinini kurması, onun Türk hukukuna en büyük katkısıdır; bu dersi dünyada ilk defa veren kişidir.
1955 yılında yayımladığı “Milliyet Duygusunun Sosyolojik Esasları” adlı eseri bu konuda yazılmış en önemli eserlerden birisidir.
Türkiye’nin ilk kadın diplomatı olan Adile Ayda Hanım, Sadri Maksudi Bey’in kızıdır.
Ruhları şad olsun.