Bir Diktatörlüğün Sonu -Beşar Esad-

Tam boy görmek için tıklayın.

 

Dr. Ramazan HURÇ

Fransız İhtilali ile Osmanlı Devleti’ndeki azınlıklar bir bir bağımsızlık sevdasına düştüler. Yıllarca peygamber soyundan olduğu için saygı ve ihtiram gösterilen Şerif Hüseyin ve avaneleri İngilizlerle işbirliği içine girerek yıllarca nimetinden istifade ettikleri Osmanlı’ya nankörlük ederek -Arabistan kralı ve halife olmak umuduyla-  ihanet ettiler. Yüzbinlerce Türk ve Müslümanın kanına girdiler. Sonunda uğrunda mücadele ettiği Mekke ve Hicaz bölgesi kendisine de yâr olmadı. Ömrü ahirini Kıbrıs’ta geçirmek zorunda kaldı. Kabri, ancak Kudüs’e defnedilebildi.

Şerif Hüseyin ve avanelerinin devlet kurma hevesi, yüzyıldır Arapları ve Arap coğrafyasını kan ve gözyaşı içinde bıraktı. Filistin-Gazze hala kan ağlıyor. Diğer Arap devletleri diktatörlerin elinde, bir türlü güçlü devletlerin hegemonyasından kurtulamadılar. En son olarak Suriye’ye gelince:

İngiliz generali ve Fransız başkonsolosu Sykes-Picot bir araya gelerek gizli anlaşmayla Şerif Hüseyin ve oğullarına Arap coğrafyasını paylaştırmışlardı. Şerif Hüseyin’in oğlu Faysal’a da sözde Suriye verilmişti. Faysal bu umutla ihanetler ederek binlerce Türk’ün kanına girdi.  Sonunda Suriye’de krallığına kavuştu ama savaşın galipleri İngiliz ve Fransızlar buna razı olmadı. Fransa, Faysal’ın krallığına 25 Temmuz 1920’de son verdi. Suriye 24 Ekim 1945 yılına kadar Fransa’nın mandası olarak yönetildi. Bir ara dönemden sonra 1961 yılında Baas Partisi iktidara geldi. Suriye ordusunda bir subay olan Baba Hafız Esad 1971 yılında Suriye Cumhurbaşkanı oldu ve 10 Haziran 2000 yılında ölünceye kadar Suriye Cumhurbaşkanı olarak iktidarda kaldı. Yerine bir göz doktoru olan oğlu Beşar Esad yönetime getirildi.

Baasçı baba ve oğul, 53 yıllık siyasi yaşamlarında halkına ve kendilerine muhalif olanlara tarihte görülmemiş katliamlar yaptılar. Baba Esad, 1 Şubat 1982 yılında Müslüman Kardeşlerin Hama’da ayaklanması üzerine üç haftalık iç savaşta 30.000’e yakın genç, yaşlı, kadın, erkek ve çocuk demeden tarifi imkânsız bir katliam yaparak isyanı bastırdı. Babasından örnek alan oğul Beşar Esad da 2011 yılında, Arap Baharı olarak adlandırılan halk ayaklanmasında ise asgari yarım milyon insanı katletti. Halkının üzerine misket ve varil bombaları yağdırdı. Şehirleri kullanamaz hale getirdi. Nerdeyse ülke nüfusunun yarısı komşu ve diğer ülkelere sığınmak zorunda kaldı. Kimi muhacirler Akdeniz’in soğuk sularında hayatlarını kaybetti. Esadların yaptığı zulüm Firavunların zulümlerini aratır hale geldi.

Beşar Esad’ın bir köşeye sıkıştırdığı mazlum insanlar örgütlenip bir araya gelerek 27 Kasım 2024 Çarşamba günü rejime karşı harekâta geçtiler. Bu harekât iki koldan devam etti. Heyet Tahrirü’ş- Şam (HTŞ) bünyesinde birleşen guruplar;  30 Kasım Cumartesi Halep, 5 Aralık Perşembe Hama, 7 Aralık Cumartesi Humus ve 8 Aralık 2024 Pazar günü Şam zalim Esad yönetiminden alınmış ve aynı gün 24 yıllık iktidarını terk ederek uçakla ülkeyi terk etmiştir.  İkinci kol Suriye Milli Ordusu (SMO) da eş zamanlı harekete geçti. Halep’in kuzey ve doğu taraflarını ele geçirirken, diğer yandan bir hançer gibi Türkiye tarafına uzanan ve terör örgütünün elinde bulunan Tel Rıfat’ı 2 Aralık 2024’te temizledi. Yine SMO, 8 Aralık 2024 Pazar günü terör örgütünün elinde bulunan Münbiç’e bir harekât başlattı ve aynı gün %80’nini kontrolü altına aldı. Türk milletinin sığınmacılara ve Suriye halkına yaptığı desteklerin tarifi imkânsız olduğu da hiçbir zaman göz ardı edilmemelidir.

Bu harekât Türk milleti için büyük önem arz etmektedir. Milli mücadeleyi başlatan ve Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal’in Birinci Dünya savaşını sona erdiren 30 Ekim 1918 Mondros mütarekesinin yapıldığı günü esas alarak, Türk askerinin ayak bastığı yerleri Misak-i Milli olarak belirlemiş ve güney sınırımızı şöyle çiziyordu. “Lazkiye’nin kuzeyinden, Han Seyhun’un güneyinden, Halep’in 100 km güneyinden. Rakka, Deyr-i Zor, Sincar, Musul’un güneyi ve Süleymaniye hattı olarak belirliyordu. Dikkat edilirse bugün bu sınırlarla Türkiye arasında kalan kısımlar uluslararası camiada “Tartışmalı bölgeler olarak” nitelendirilmektedir. Bu bölgeler İngiliz ve Fransızların ihaneti ile Türk milletinin elinden alınmıştır. “Keser döner sap döner, bir gün gelir hesap döner.” “Yiğit bin yaşar, fırsat bir düşer.” Tarihi fırsatlar iyi değerlendirilmeli diye düşünüyorum.

Sözün özü: “Küfür adl ile payidar olur, ama zulümle payidar olamaz.”  “El mi yaman, bey mi? yaman” diye söylenen ve siyasal yönetimleri çağrıştıran çok güzel sözlerimizdendir. Halka rağmen yönetimi devam ettirmek mümkün değildir. Siyasal iktidarlar mutlaka halka dayanmalı; adalet, ehliyet ve meşveret asla göz ardı edilmemeli ve de ulusal güvenlik için savunma sanayi her an çağın koşullarına göre kendini yenilemedir

08.12.2024 Pazar.

Yazar
Kırmızılar

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen