(Yukarıdaki fotoğrafta dünyaca ünlü Uygur antropolog Rahile Davut elinde bir kamerayla görülüyor. Aralık 2017’de tutuklandı ve o tarihten sonra kendisinden haber alınamadı).
Bu makale, falancamesele bloğundan alınmıştır ve aşağıdaki açıklama da anılan bloğun editörüne aittir:
Yazı Austin Ramzy tarafından 5 Ocak 2019 tarihinde New York Times gazetesi için yazılmıştır. Makale, Mehmet Enes Söyler tarafından Türkçe’ye tercüme edilmiştir. Tercüme hakkında Austin Ramzy bilgilendirilmiştir…
Makalenin aslına şu bağlantıdan ulaşabilirsiniz: Austin Ramzy,”China Targets Prominent Uighur Intellectuals to Erase an Ethnic Identity”.
*****
Bir Etnik Kimliği Silme Çabası: Çin Önde Gelen Uygur Aydınları Hedef Alıyor
Kurban Mamut, hem bir parçası olduğu Uygurların hem de Çin’in uzak batı bölgelerinde yaşayan diğer Türki azınlıkların kültür ve tarihine sahip çıkmış bir yazar, dergi editörü. Bunu Çin yetkililerince katı biçimde uygulanan sıkı sansürün elverdiği ölçüde yapabilmiş. Zira, çoğunluğu Müslüman olan bölgede yetkililer etnik ayrılıkçılık ve İslami aşırılık konusunda tedirgin durumda.
Tutturduğu hassas çizgiyi 26 yıl boyunca sürdüren Mamut Bey, Komünist Parti kontrolündeki Sincan Medeniyeti dergisinde baş editörlük konumuna da yükselmiş 2011’de emekli olmadan önce.
“Babam çok zekidir; kırmızı çizgiyi bilir, ki zaten o çizgiyi geçtiğinizde hapse atılırsınız,” diyor şimdilerde Virginia’da yaşayan oğlu Behram Sintaş. “Halka kültürünü öğretmek için kırmızı çizginin çok yakınında çalışmanız gerekir. Sözlerinizi özenle seçip akıllı davranmak zorundasınız.”
Derken, geçen yıl kırmızı çizgi keskinleşti. Akademi, sanat ve gazetecilik camialarına öncülük eden yüzden fazla Uygur aydınla birlikte Mamut Bey de bir milyona varan Müslümanın tutulduğu endoktrinasyon kamplarının bulunduğu Sincan bölgesindeki geniş kapsamlı baskının hedefi oldu.
Aydınlar, insan hakları müdafileri ve sürgündeki Uygurlara göreyse, Çin’deki en başarılı Uygurların kitle halinde tutuklanmaları, Komünist Parti’nin on yıllardır süren sosyal mühendislik yöneliminin ürkütücü bir simgesi olmuş durumda.
Uygur geleneklerinin muhafızı, sanatlarının yaratıcısı, tarihinin yazıcıları olarak aydınlar Orta Asyalı, Türk dilli toplumun kolektif hafızasını inşa ediyordu otoriter yönetimin kısıtlı imkânları içinde. Aydınların tutuklanması, partinin, Uygur kimliğini yok ederek onları büyük ölçüde seküler, anaakım Çin kültürüne entegre olmuş, Komünist Parti’ye itaatkar bir hale bürümek yolundaki girişimlerinin çarpıcı bir örneği olduğunu söylüyor gözlemciler.
Çin hükümeti tutuklamaları ülkenin en fakir insanlarının bazılarına istihdam sağlamayı hedefleyen bir mesleki eğitim programı olarak tarif ediyor. Ne var ki, tutuklanan yüzden fazla Uygur aydının olduğu bir listede, önde gelen birçok şair ve yazar, rektör, antropolojiden Uygur tarihine kadar çok sayıda alanda profesörler bulunuyor.
“Hâlihazırda birçok iyi eğitimli entelektüelin, akademisyen ve bilim adamlarının, yazılım mühendislerinin bu kamplarda tutuluyor oluşu, yetkililerin bu işin Uygurların yararına bir çeşit eğitim programı olduğu iddiasına karşı en iyi kanıtlardan biri” diyor Maya Wang, İnsan Hakları İzleme örgütünün Hong Kong merkezli bir araştırma görevlisi.
Yüksek profilli Uygur aydınları ortadan kaldırmak Çin hükümeti için yeni bir durum değil ve ülkenin eğitim ve hukuk sistemlerinin, Uygurların yalnızca özgün etnik kimliğini silmekle yetinmeyip geleneklerini koruma kabiliyetini de ortadan kaldırmayı hedeflediğini söylüyor, şimdilerde İstanbul’da yaşayan, Sincan’daki ailesini bekleyen muhtemel tehlikeleri düşünerek kimliğini paylaşmak istemeyen Uygur bir profesör.
Birçok uzman, entelektüellere saldırının işaret fişeği olarak 2014’te Uygur iktisatçı İlham Tohti’nin hapsedilişini görüyor. Tohti, Uyguların Çin’deki maruz kaldığı ayrımcılığın dobra bir muhalifiydi ve ayrılıkçılıktan suçlu bulunarak müebbet hapse mahkum edildi. 2017’de artçı gözaltılar geldi ve hedeftekilerin çoğu Uygur kültürünü muhafaza etmek için çalışan insanlardı.
İlham Tohti
Ortadan kaybolan en ünlü Uygur akademisyenlerden biri olan Rahile Davut ise Sincan Üniversitesi’nde İslami ziyaret yerleri, geleneksel şarkılar ve folklor üzerine çalışan bir antropolog. Davut, Aralık 2017’de gözaltına alındı ve sonra kendisinden haber alınamadı.
Sert kısıtlamalardan önce, Uygur entelektüel seçkinleri 11 milyon nüfusa sahip ve çoğu fakir çiftçi olan Uygur toplumuyla, ekonomik ve politik güce hükmeden servet sahibi Han Çinlileri arasında köprü görevi görüyordu. Aynı zamanda, yaygın ayrımcılık ve dini hayatlarında gaddarca kısıtlanmaktan şikayetçi toplumlarının ‘makus talihi’ni güldürmek için de dikkatli biçimde mesai harcıyorlardı.
Bu aydınlar Uygurların aşırılığa ve tecritçi fikirlere meyletmeden dini ve kültürel yaşamlarını sürdürebilecekleri ılımlı bir yol öneriyorlardı diyor, Kopenhag Üniversitesi’nde doktora sonrası araştırmacı olan Rune Steenberg.
Bu durum baskıların yol açtığı gerçek bir trajedi diyor Dr. Steenberg: “Onlar Uygurların modern Çin toplumu ve ekonomisine geniş çapta entegrasyonu adına gerçek birer köprü kurmaktaydılar.”
Birçok Uygur genci (tutuklu) aydınların başarılarından ilham alıyordu diyor Erkin Sıdık. Erkin Bey 1988’de ABD’ye yüksek lisans için gitmiş bir mühendis ve şimdi NASA’nın Jet Fırlatma Laboratuarında teleskoplar üzerine çalışıyor. Yine Erkin Bey’in aktardığına göre, yüzlerce kişi lisansüstü eğitime dair onun yaptığı gönüllü konuşmalara katılmış ve birçok kişi de onun derlediği Uygur akademisyenlerin hayat hikayelerini anlatan kitabı ilgiyle okumuş. Uygur halkı eğitime çok değer veriyor diye de ekliyor Erkin Bey.
Şimdilerdeyse, son dalgayla birlikte korkunç bir hal alan tutuklu aydınların listesini tutuyor Uygurlar.
Virginia’da yaşayan bir şair olan Tahir Hamut, geçtiğimiz yıl gözaltına alınanların isimlerini tespit etmek için sürgündeki diğer Uygurlarla çalışmaya başlamış. Haber yazıları, aile ve arkadaşlardan toplanan bilgileri kullanarak hazırladıkları listede 159 Uygurla beraber diğer azınlık gruplarından beş kişi daha bulunuyor.
“Bunlar Sincan’ın en itibarlı insanları,“ diyor Tahir Bey. “Hepsi özenle çalışıp kendini yetiştirmiş iyi birer örnek. Tutuklanmaları ise tüm Uygurlara büyük bir saldırı, ciddi bir yara.” Çinli yetkililerse resmi makamlardaki Uygurları “iki yüzlülük”le veya kamuya açık mahfillerde resmi çizgiyi dillendirirken, gizlice, kısıtlamalara direniyor olmakla suçluyor. Sincan’daki üniversitelerin üst düzey idarecilerinin görevden uzaklaştırılmasını böylesi yaftalar perdeliyor.
Öte yandan Sincan hükümeti propaganda birimi, Devlet Konseyi’ne bağlı haber ajansı ve Çin hükümeti yorum taleplerimize cevap vermedi. Fakat Sincan’daki yetkililer Uygurları devlete bağlı kılma yolunda engel çıkaran insanların peşine düşmek ve Uygur halkını dini aşırılıktan sakındırmakta kararlı olduklarını açıkça ifade ettiler.
“Geçmişle bağlarını yok edin, irtibatlarını kırın, köklerini ve özlerini bozun,” diye yazıyor din işleri yetkilisi Maisumujiang Maimuer, devlet haber ajansı için yazdığı bir yorumda ve devam ediyor: “İki yüzlü insanların kökünü kazıyıp atın bir kenara ve and için sonuna kadar bunlarla mücadele adına.”
Partiye desteklerini ifade eden aydınlar da cadı avından kaçabilmiş değil. Örneğin Uygur kültürü ve kimliğini korumak için çalışan, Sincan Normal Üniversitesi ortaçağ Orta Asya şiiri bölümünde bir hoca olan Abdülkadir Celaleddin.
“Daima dengeli görüşler serdeden, öyle ki birçok Uygur milliyetçisinin bundan ötürü kendisini rejimin adamı olmakla suçladığı, epey mutedil bir adamdı”, diyor Rachel Harris bir e-posta yazışmasında. Kendisi Londra’da School of Oriental and African Studies’te Uygur müziği üzerine çalışıyor ve Celaleddin Bey’i on yıldan fazla bir süredir tanıyor.
Geçen yıl, Celaleddin Bey önde gelen Uygurlar için hükümet destekli, Uygurların devlete bağlılıklarını ifade ettikleri açık mektuplar yazdıkları bir kampanyaya da katılmış. Fakat buna rağmen, Celaleddin Bey de Ocak 2018’de gözaltına alınmış, yurtdışındaki Uygur örgütlerinin bildirdiğine göre.
“Çok sayıda ılımlı aydın gözaltında şu an,” diyor Dr. Harris ve ekliyor: “Bu durumu Uygurları kültürel hafızalarından mahrum etmek amaçlı kasti bir politika olması dışında nasıl anlayabiliriz bilmiyorum.”
Bu, ülkenin uzak batı bölgesinde tekrar tekrar yaşanan bir düzen. 1949’da Halkın Kurtuluşu Ordusu Sincan’ı işgal ettikten sonra Uygur aydınları hedef alınmış. Hatta 1930’ların sonunda Sincan o zaman Sovyet destekli bir komutan tarafından idare edilirken dahi aydınların hedef alındığını söylüyor Ondrej Klimes. Kendisi Çekya Bilim Akademisi Şark Enstitüsü’nde Sincan ve Uygurlar üzerine çalışıyor.
“Aydınlara saldırılması topluma boyun eğdirmeyi, daha uysal ve işbirliğine açık hale getirmeyi kolaylaştırıyor,” diyor Dr. Klimes ve ekliyor: “Ne zaman ki otoriter bir rejim gelir, daima aydınlar ilk hedef olur.”
“Çin Hükümeti, çok sayıda etkili figürü gözaltına almakla, Uygurlara Çin devletinin önceliğini kabul ettirme amaçlı çabalarının akim kaldığını ve bu sebeple daha şiddetli metotlar kullanması gerektiğini itiraf etmiş görünüyor,” diyor Dr. Steenberg.
“Hükümet kaybetti,” diyor Dr. Steenberg, “ve şimdi tıpkı kaybetmek üzere olan bir satranç oyuncusu gibi, oyun tahtasını dağıtıyor.”
———————————————
Kaynak: