Gönül kelimesi Türkçe olup, üzerinde en fazla durulan ve kendisinden terim üretilen kelimelerden biridir. “Gönül’’ kelimesi edebiyatta benim de severek kullandığım, dolu bir kavram.
Batı dillerinde tam karşılığı olmayan ve doğuya ait bir kavram olan gönül; daha çok akıl ile mukayese edilerek anlatılır. Batı kültürü, aklı ön plana çıkarırken doğu kültürü gönüle endeksli bir görünüm sergiler. Doğu kültüründe gönül, yere ve göğe sığmayan ilâhi tecelli ve tezahürlerin barındığı ve sığdığı yer olarak bilindiği için bütün değerlerin üstündedir. Bazılarına göre de Gönül Allah evidir. Ve tarihler boyu ‘gönlü temiz tutmak’ kavramı var olmuştur.
Allah’ı, sevgiyi, dostluğu, bilgiyi gönülden benimseyen kimse manen yücelir ve davranışı, “Gönüllere girmek” gibi sözcüklerle tanımlanır.
Tasavvufta gönül ya da kalp, hem bütün duygu, düşünce, şuur, sezgi ve idrakin; hem hayır ve şerrin en önemli merkezi, hem de benliğin şekillenmesi ve geliştirilmesinde en önemli etken şeklinde tarif edilir. İnsanı Allah’a ulaştırmada, hali yakalama ve kemali kavramada en kestirme yollardan biri kabul edilir.
Hz. Mevlânâ: “Arş’a ve Kabe’ye benzetilen gönül, insan-ı kâmilin gönlüdür. “Gönül Hakka varıp küllü bulunca Allah’a makbul olur. Gönlünü temizlemeyen kimselerde gönülden eser yoktur. Gönül, han değil dergahtır; paldır küldür girip çıkılmaz, günahtır’’ der.
Yine Mevlânâ “Vedalar, gözüyle sevenler içindir, gönülden sevenler ayrılmaz” der.
Dil ehli olanlar birbirlerine “Bizi gönülden çıkarmayınız.” temennisinde bulunurlar. Bu yüzden Fecr suresindeki “Gir kullarımın içine” ayet-i kerimesi, “Onların gönüllerine gir ve teveccühlerini kazan ” şeklinde yorumlanmıştır.
“Yunus der ki ey hoca! İstersen var bin hacca,
Hepisinden iyice, bir gönüle girmektir.”
Diyen Yunus sanki bu ayete tercüman olmuştur.
Yunus’un şiirlerinde “gönül” yer yer kendisi ile yekpare bir bütün, yer yer de karşısında duran bir muhatap konumunda olsa da, Yunus Emre’nin şiirlerinde gönül en çok, Allah’ın insandaki yegane tecelligâhı olarak anlam ve kutsiyet kazanmıştır.
Bu kapsamda “gönül yapmak” en önemli insani davranışlardan kabul edilip teşvik görürken, tersine gönül yıkmak da Kabe’yi yıkmakla eş kabul edilerek yerilmiştir.
Anadolumuzda çok söylenen bir atasözü “gözden ırak olan, gönülden de ırak olur’’ şeklindedir. Yani ayrı düşenlerin arasındaki sevgi de zamanla azalır.
Edebiyatımızda gönlüne seslenmeyen, ya da gönlünce seslenmeyen şair yok gibidir. Fuzuli susmaya razı olmayan gönlü için ‘Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil’ der.
Necip Fazıl Kısakürek’de gönül için şöyle der:
Gönlüm ne dertlidir, ne de bahtiyar
Ne kendisine yar, ne kimseye yar…
Bir rüya uğrunda ben diyar diyar,
Gölgemin peşinden yürür giderim.
Her şey gönlünüzce olsun.