Yazar: Hüsamettin Tuğaç
Yayınevi: Çağdaş Yayınları
Basım Yılı: 1975
Sayfa Sayısı: 235
Hazırlayan: Mehmet MEMİŞ, (E) Öğretmen
BİR NESLİN DRAMI
Kafkas Cephesinden, Çarlık Rusyasında tutsaklıktan anılar
Birinci dünya savaşının kan ve ateşinden geçen, Kurtuluş Savaşı’na da katıldıktan sonra yarbaylıktan emekli olan Hüsamettin Tuğaç, arkadaşı şevket Süreyya Aydemir’in teşvikiyle kaleme aldığı anılardır kitabımız. Her ne kadar kitapta Sarıkamış cephephesinde Ruslara esir düşmesi, esirlik, sürgün ve kurtuluş serüvenini anlatılsa da bu o neslinin dramıdır .Bu nu Hüsamettin Tuğaç önsözde : “Bir Neslin Dramı: Bu kitap, bir neslin dramını anlatır. Bu nesil, İmparatorluğun son muharip neslidir. Birinci Dünya Harbi’nin büyük trajedisi içinde, bu nesil, hem de hayatının altın çağında kendini bu ateşin içine atmış, bu ateşin içinde yoğrulmuş, şekillenmiş ve çoğunluğu ile erimiş gitmiştir. Bu kitapta, ben gerçi bu büyük trajedi içinde kendi hikayemi anlatır gibiyim, ancak gerçekte bu hikaye benim değildir, bizim neslimizin müşterek dramıdır. Hatta buna bir çağın dramı da diyebilirsiniz. Bu dramın içinde harpler, yenilgileri, zafer rüyaları, esaretler ve maceralar dile gelir. Türkiye’den Kafkasya’ya, Volga boylarına, Sibirya içerilerine, uçsuz bucaksız Asya sahralarına değin olaylar, şartlar, ümitler, ümit kırıkları içinde çağımızın büyük yolculukları yaşanır. Ama gerçekte aslolan ne olaylar ne de onun hikâyesidir. Bu kitapta dile gelen bir neslin dramıdır. Bugünün nesline gelince, bu hikâye onun için belki de bir meçhulün hikâyesi olacaktır. Ama ne var ki, nesillerin kaderi kendi devrinin macerasını kendinden sonraki nesle aktarmak ve kendi kaderiyle kendinden sonrakinin kaderini birbirine bağlamaktır. Bu, tarihin bir kanunudur. Eğer böyle olmasaydı, nesiller birbirinden kopar ve insanlık tarihi dediğimiz büyük yolculuğun hatıraları bir bütün olarak yaşanmazdı. İşte ben, kendi küçük hikâyemle bu büyük yolculuğun bir parçasını kendi neslimin bir dramı olarak vermeye çalıştım. O benim değil, yaşadığım çağın ve benim neslimin macerasından bir parçadır…”diye açıklıyor.
Bu nesil, daha çok harbiyede iyi bir eğitim almış, yabancı dil bilir, milliyetçi, siyasi olarak çoğunlukla ittihatçı aydın subaylardan oluşur. Bu genç subaylar okulu bitirir bitirmez kendilerini cephede bulmuşlardır. Onlar 1912 Balkan harbinde dağlarda çetelerle, Trablusgarb’ da İtalyanlara karşı, 1915-18 Birinci Dünya Savaşı’nda Çanakkale, Yemen, Kafkasya ve diğer cephelerde,1920-22 Kurtuluş Savaşı’nda savaşmışlardır. Tabii olarak Atatürk’ün de içinde bulunduğu bu nesil emir komuta zinciri içinde savaştıkları gibi kendileri de insiyatif alarak içinde bulundukları duruma göre hareket etmişler hemen teşkilatlanarak düşmana karşı cephe oluşturmuşlardır. Bunların örneklerini Balkanlar’da ,Trablusgarb’da, Türkistan’da görebiliyoyuz. Anıların yazarı olan Hüsametti Tuğaç da, esaret dönüşünde Azerbeycan’da aynı insiyatifi almış,milli ordunun kurulması çalışmalarına öncülük etmiş, Ermeni çetelerine karşı savaşmıştır. Bu hadiseleri kitabında ayrıntılı olarak anlatmıştır.
Bu nesil aynı zamanda hatıralarını yazarak dil ve edebiyatta yeterliklerini göstermiş ve tarihe katkılarını yapmışlardır. Atatürk’ün Nutuk’, Fevzi Çakmak’ın Büyük Harpte Şark Cephesi Harekâtı, Kazım Karabekir’in İstiklâl Harbimiz kitapları ve daha onlarcasını örnek verebilriz.
Bu örneklerden biri olan elimizdeki kitaba gelirsek: Hatıralar, üst teğmen olarak katıldığı Kafkas cephesinde öncü gözetleme görevinde iken Ocak 1915’ de Ruslara nasıl esir düştüğünü anlatarak başlıyor. Burada olumsuz kış şartları ve özellikle sisin içinde fark etmediği Rus Kazak süvarileri tarafından esir edilişi canlı bir sahne gibi tasvir ediliyor. Böylece iki yıl sürecek esaret başlıyor.
Teğmenimizin ilk intibası şu oluyor: Tümen komutamımız Albay İzzetin Bey. Verdiği nutukta “Mevsimin şiddeti ve etkiler iki taraf için de birdir.” Bu zat yapacağımız kış taaruzuna hazır olmadığımızı belli etmememek maksadıyla bu sözleri söylemiş olacaktı. Fakat ben Rus tarafındaki hazırlığı ve geri hizmet faaliyetlerini gördükten sonra sukutu hayale uğramıştım. O teğmen kafamla bizdeki şartların bu Rus şartları karşısında başarı sağlamasına imkân göremiyordum.
Kitap uzun bir macera kitabı gibi: sorgulamalar, uzun yolculuklar, sürgün. tifüs , hastane hayatı, kamp hayatı,hapishane hayatı, kaçış düşüncesi, birinci kaçış planı,bu planın akamete uğraması ve sonunda Sibirya. Başarılı olan ikinci firar, uçsuz bucaksız bir dünyaya doğru:Kırgız sahrası,Taşkent, Bakû, Gence. Buralardan geçerken Türk illeri hakkında intibalarını anlatıyor: Ruslar buralardaki verimli vahalardan Kırgız ve Türk Kazakları çöle sürerek oralara Rus Kazakları ve Ukranyalıları iskan etmesi. Orta Asya’da mollaların cehalaeti ve halk üzerindeki etkileri ve onların Rus taraftarı olmaları,yenilikçilik ve milliyetçi uyanış.
Hüsamettin Bey, Batum üzerinden Trabzon’a oradan Tirebolu’ya ve karayolu ile Sivas’ageçiyor. Sivas’da 3.Orduya, birliğine katılıyor.
Kitabın sonunda Hüsamettin Tuğaç’ın Enver Paşa ve Sarıkamış harekatıyla ilgili değerlendirilmesi ve hatıraların 2. cildi için hazırladığı notlar vardır. Fakat bu cildi yazmaya ömrü vefa etmemiştir.