(Bu yazı geçen haftanın devamı efendim.)
Ben yolum.
Başımda taşıdıklarım yol yol çiğner beni, bağrıma taş basarım.
“Yol üstünde karakol” diyenler aslında “Nerden gider yâre yol” demeye fırsat aramaktadır. Oysa gidilecek yol bellidir.
“Şu karşıki tepeden,
Belki gider yâre yol.”
Yolun güzelliği yolcunun güzelliğindendir, gidilecek yerin de.
Bakarsınız “Evinin önü pınar”dır, suya susayanlar sevdaya kanatlanırlar kanmak için. Hani Arif Nihat Asya diyor ya; “ Su içen kuşu her yudumda gagasını göklere kaldırarak Allah’a şükrederken gördüm.”
Ama biz görmediklerimizi de söyleriz;
“Bugün yâri görmedim,”
İçimiz ona ağlar, ağladığımızı da biz biliriz.
“Yüreğim ona yanar” çünkü.
Gurbet gurbet atar şahdamarımız. Biz gurbeti bizden öncekilerden devralmışızdır. Sılaya gidip mest olmaktır muradımız.
“Bu yollar dosta gider”
Dost, yanında olsa da özlenendir ya;
“Dolanır dosta gider” biliriz. Dost dost diye nicesine sarılsak da “Yıkılası gurbet el”e sitem eder kahırlanırız.
Hani Yavuz Bülent Bakiler Ağabey yazmıştı;
“Gurbetin cemresi düştü içime,
Karardı yine gökler.
Yalnızım bu şehirde yapayalnızım…
Ne ben kimseyi beklerim,
Ne kimse beni bekler.”
Buraya “Sağ gelen hasta gider.” Garip kalırız yüreğimize dert olur.
Yol bizi bekler. Yol, yolcunun durağıdır ama bazen duraklar bile yorulur beklemekten. Yolun güzelliği yoldaşın güzelliğindendir.
Dağında kar olanın,
Bağında nar olanın,
Yolunda çiçek açar,
Yoldaşı yâr olanın.
Gelen gelir, giden gider. Aslında gelen de, giden de gitmektedir.
Geniş yollar her yere, dar yollar bir yere gider biliriz.
…
Adile Kurt Karatepe Hanım’dan Yol Üstünde Karakol türküsü dinlemek ne kadar güzeldir. Dinledik biz de… Daha sonra Kerkük ve Harput türküsüyle program sona erdi. Muhteşem bir güzellikti. Muharrem Atabay ve arkadaşları da saz heyeti olarak yer almışlardı.
Bir gün arkadaşlarla köye gittik, Muharrem saz çaldı bir kızımız da türkü söyledi. Arkadaşlardan birisi de kameraya almış. Kızımızın sesi çok güzel, bu videoyu Adile Hanım’a gönderdim. Dedi ki; “Kızımızın sesi güzel ama türkü ayak ayak üstüne atıp okunmaz, hele Tevhid asla.” Bugüne kadar hiç dikkat etmemiştim. Programda Adile Hanım’a bu konuyu sordum anlattı; “O, kültürümüzü, medeniyetimizi ayağınla tepmek gibi bir şeydir, çok büyük bir saygısızlıktır. Bin yılların yaşanmışlığıdır, süzülmüşlüğüdür. İnsan geçmişine bunu yapabilir mi? Hangimiz babamızın, dedemizin, nenemizin yanında bacak bacak üstüne atıyoruz, ayağımızın tabanını gösteriyoruz? Toprağın altında yatan insanların yaktığı türküler bacak bacak üstüne atıp okunur mu?”
O günden sonra türküleri ayak ayak üstüne atıp okuyanları dinlemiyorum.
Adile Kurt Karatepe daha çocukluğunda TRT Çocuk Korosu’nda gören almış, 1988 de konservatuarı birincilikle bitirmiş, Allah vergisi mükemmel bir sesi var, çok değerli hocaların talebesi olmuş iğneyle kuyu kazar gibi türküler üzerinde çalışıyor.
Ben şöyle düşünüyordum. Konservatuarı bitiren, nota okumasını bilen kişi sesi de güzelse önüne gelen her türküyü okur, onun için çok basit bir şeydir. Böyle düşünmekte yanıldığımı Adile Hanım öğretti. Bir türkü ya da uzun havayı günlerce dinliyormuş, hangi yöreninse yöre sanatçıları nasıl söylemiş, nerelerde vurgu yapmış, kelimelerin manası nasıl, neden böyle kullanılmış… Sonra söylemeye başlıyormuş, bazen iki üç hafta, bazen aylarca sürermiş. İyi okuduğuna inanmadığı türküyü de o kadar emeğe rağmen okumazmış.
Adile Kurt Karatepe kolay olunmuyor demek ki…
Harput’tan yıldızlar yağar tacına,
Salar avazını burdan acuna,
Saçının telinden ayak ucuna,
Serapa türküdür Adile Hanım.
Türküler Türk Milleti’nin kültürünün bileşeni ve sürdürücüleri. Milli kimliğin inşasında, dünyaya ve hayata bakış tarzının meydana gelmesinde en önemli belirleyicilerden biridir. En önemli özelliği ise milli kimlik ve tavrın devamlılığını sağlamada, nesiller arası geçişi sağlamakta önemli yer oynar. Turan Engin “Vardım Hint Eline Kumaş Getirdim” türküsünü annesinden derlediğini söylemişti. Engin’in derlediği sadece türkü değil aynı zamanda medeniyetin devamlılığı, bağlılığı, bağlantısı ve milli kimliğin, birikimin sürdürülebilirliğidir. Bizim halk kültürümüz, türkülerimiz müthiş bir hikmetler manzumesidir.
Ertesi günü geri dönüş yolculuğuna daha vakit vardı. Adile Hanım ve arkadaşlarla bizim köye doğru gittik. Sakarya Nehri’nin kenarında Sakarya Şiiri’ni okuduk ama daha güzeli şuydu.
Köyümüzün karşısında dağlar var, dağların tepelerinde de kar. Adile Hanım arabadan indi, dağlara bakarak bir türkü okudu ki müthiş. Bizim köy, tepesi karlı dağlar ve Adile Hanım. Hayatta olabilecek en güzel şeylerden birisi.
“Dağlar siz ne dağlarsız,
Kardan kemer bağlarsız,
Gül sizde, bülbül sizde,
Siz ne der de ağlarsız?”
Adile Hanım’ın doruğuna bakıp türkü söylediği dağın adı Taştepe. Hani Arif Nihat Asya demiş ya; “Çaylar, dereler dağların kolyeleridir.” İşte o dağın eteğinde de bir çay var, adı Karadere. Karadere’ye o dağlardan parmak parmak su karışır, nice su gözeleri vardır Karadere’de. Türkü söyleyen de Adile Kurt Karatepe olunca o dağlar da şöyle söyledi;
“Asırlardır beklerim ben Taştepe’li AD İLE,
Eteğimde KARAdere, bin gözeli tad ile.
Ataları, türküleri nefes nefes yad ile,
Bir TEPE’den KURT nefesli ses yürüdü çok şükür.”
Adile Hanım diyor ki; “Türküler benim Hakk’a niyazımdır. Atama, ecdadıma, toprağıma hürmet ve sevdamın dilidir. Her an onlarla nefes aldığım yaşama biçimim, insani değerleri bütün insanlara haykırışımdır.”
Yıllar önce arkadaşlarla Kütahya’da gönül dostu bir büyüğümüzü ziyarete gitmiştik. Bize meyve ikram ettiler ama ayıp olur diye yiyemiyorum. O büyüğümüz konuşurken meyve yemek istemiyorum. Yemediğimizi görünce o gönül ehli zat söyle demişti. “Yiyin efendim. Bu meyveler olgunlaşalım, insan için kelâm olalım diye bekleşir dururlar, yemezseniz üzülürler.”
Adile Kurt Karatepe 2018 yılından beri TRT Türkü’de Yadigar adlı programı yapıyor. Bu programda okuduğu türküyü mümkün olduğunca bir daha okumuyor. Bugüne kadar binin üzerinde farklı türkü ve iki yüzün üzerinde farklı uzun hava yer almıştır zannederim.
Benim yetkim olsa TRT’nin repertuarında bulunan bütün türküleri Adile Hanım’a okutmaya gayret eder, arşiv haline getiririm. Türküleri okuyan insanlara, korolara “örnek” olarak “ana kaynak” olarak bu arşivi sunarım.
Okunmayan türküler Adile Hanım’ı bekler, okumazsa gücenirler.
Allah Adile Kurt Karatepe’ye sağlık versin, hoşluk içinde yaşatsın. O okusun biz dinleyelim efendim.
Türk göğünün avazına selam olsun…