Bize Göre
Ahmet Haşim
Alkım Yayınları, İstanbul, 2006, 156 Sayfa
Nuray AYDEMİR
Yıllar yılı Türk mütefekkirlerinin ve ediplerinin amacı kendi özgün edebiyatımızı oluşturup Batının karşısına koymak olmuştur. Cumhuriyet sonrası dönemde daha emin adımlarla ilerleyen yazın dünyamız önemli eserler vermiştir. Fıkra türünde eserler veren Ahmet Haşim 1921 yılında nesir yazmaya başlamış, 1928 yılında “Bize Göre” isimli eserini edebiyat dünyamıza kazandırmıştır. Bu yazımızda, bahsi geçen eser tanıtılacaktır.
Kitabın ilk bölümünde “Bize Göre” başlıklı, ‘İkdam‘ gazetesinde yazmış olduğu günlük yazılarını, “Seyahatte” başlığı altında ise mezkûr gazetede tefrika edilen “Biraz başka bir hava almaya ve dinlenmeye ihtiyacım olduğunu zannettiğim için yaptım” dediği, Paris seyahatinin izlenimlerini aktarmıştır.
Yazılarında Batılılaşma, Batı kültürünün bizde eğreti durması, modern kadın, edebiyat, gündelik-sosyal hayat, şahsi meseleler gibi çeşitli konulara yer veren Haşim, ufuk açan özgün yorumlarını okuyucusuyla paylaşmıştır.
Ahmet Haşim, nesirleri kadar şiirleriyle de kendisinden söz ettirir. Türk Edebiyatında “Akşam Şairi” olarak anılır. Huzuru akşam vaktinde, gün batımında bulur, Haşim’in bu ruh hali nesirlerinde de kendisini sıkça göstermektedir. Kimi zaman şairliğinin tüm imkânlarını nesirde kullanarak, akıcı bir dil ve üslupla okuyucusunu cezp etmiştir. Kâğıda döktüğü her konusunu titizlikle ele almış, yer yer ince ve kıvrak zekâsıyla tebessüm ettiren bol iğneleyici kelimeleriyle nesirlerine imzasını atmıştır.
Siyasete mesafesi dikkat çekmekle beraber, düşüncelerin karşısında başka fikirler üretme gayreti yoktur. Haşim’in yazıları fikirlerden çok; ani duyguların, tespitlerin odağındadır. İçinde bulunduğu hayatı da yorumlamaya meraklıdır. İnsanların davranış ve yaklaşımlarındaki değişiklikler onu yakından ilgilendirir. “Başlangıç” adlı yazısında Edebiyat dünyasının insanı ele almasındaki değişimden bahsetmiş ve ilginç bir tespitte bulunmuştur: “Dünya basınına göz atılınca hükmedilir ki zamanımızda mide ve bağırsak, beyinden çok daha şerefli birer organ derecesini bulmuştur. Hatta iri göbekli insanların etrafımızda çoğaldığına bakılırsa, birçoklarının şimdi, beyinlerini kemik kutusundan çıkarıp karınlarında taşıdıklarına hükmetmek lazım geliyor.(s.23) “
Ahmet Haşim modern yaşamın etkisini arttırmaya başladığı devrin adamıdır. Modern yaşamdan rahatsız olmuş, fakat yazılarında gözümüze batacak kadar olumsuz bir tepki göstermemiştir. Bu nedenle moderniteye yaklaşımı, sıra dışı boyuta varmamakla beraber olumlu değildir.
“Bize Göre” adlı bu eserinde sık sık rastlayabileceğiniz, sert, sınır tanımayan nitelikte eleştiriler yapmıştır. Örneğin; kadınlar konusunda pekte müsamahakâr olduğunu söyleyemeyiz, yazmış olduğu “Kürk” yazısı bunu kanıtlar niteliktedir. Bahsedilen yazıyı günümüzde yazdığını düşünürsek, Haşim’in feministlerin boy hedefi haline geleceğini tahmin etmek zor olmasa gerekir. Her şeye rağmen haklılığını sağlam delillerle ortaya koyduğu konularda, O’nu yadırgamamıza neden olabilecek bütün yolları anlattıklarıyla kapattığı gözden kaçmaz.
Kitabın içeriğindeki yazılarında bilimsel üslup, bilgi ve öğretici tavrı pek olmamakla beraber, geçmişten günümüze kadar etkisini gösteren sosyal-psikolojik birçok konuya değinmiştir. Hayvanlar, gökyüzü, akşam, karanlık gibi temalarıyla hayata dair her konuyu işleyen, insanların içine karışarak, onlarla birlikte hayatın akışına kendini kaptıran ve okuruyla aynı havayı teneffüs eden yazarı görmekteyiz. Haşim sosyal ve psikolojik meselelere yer verdiği gibi, kimi zaman hayatın merkezinde yer alan sevgiden dem vurarak aşka dair kalem oynatmayı ihmal etmemiştir. “Hemen Her Sabah” başlıklı yazısında, evlilik ile aşkı kıyaslamış, aşkın her an dönüşen hal olduğunu söylemiştir.
Bir şair hassasiyeti, gözlem gücü, hayata farklı pencereden bakan yüzüyle edebiyat adamlığını, yazdığı üç nesir eserleriyle pekiştirmiştir. Onu en iyi tanımanın yolu nesirlerindeki küçük ayrıntılarda gizlidir. Anlaşılıyor ki Haşim, okuyucuya bir şey anlatmanın yolu olarak nesri seçmiştir. Haşim, okuyucuyu yormayacak orta uzunluktaki cümleleriyle yazılarını oluşturmuş, cümlelerinde ki sözcük seçim bakımından okuyucuya sanatsal bir zevk tattırmayı amaçlamıştır. Yazılarında kullandığı dil genellikle sadedir. Cümleleri oluşturan unsurlarda, teşbihler, istiare ve mecaz gibi edebi sanatlarla bol anlamlı üslup kullandığını görmekteyiz.
Ahmet Haşim Avrupa’ya hayran; fakat boşluktadır. Arafta kalmış, rahat değildir. Onun nazarında seyahat etmenin farklı bir yeri vardır. Paris ve Frankfurt seyahatlerinde kaleme aldıklarıyla tipik bir Türk aydını kimliğiyle karsımıza çıkar. Bu seyahat izlenimlerini aktarırken Batının etkisinde kaldığını çok belli eder… Batı, yazarın dünyasında o kadar belirgindir ki, dönemin birçok kalem erbabını da kitapta bulunun nesirlerinde zikretmiştir.
Bize göre” diyen, bizden olanı anlatarak, kendi dünyamızı okur olarak müşahede etmemizi sağlayan Haşim, günümüz okurlarına bu eserle özgün canlı bir tablo sunmuş, öyleki bu tablo hala canlılığı sürdürmeyi başarmıştır. Yaşadığımız dönemde gündelik hayatın farklılıklarını ortaya çıkaran, bilindik bakış açılarından ziyade farklı bir yerden bakmış, kavramları okuyucunun zihninde doruklara çıkardığından kuşku yoktur. Kitabın sonunda varacağımız nokta şu ki; Haşim ayak uyduramadığı, arafta kaldığı bu dünyadan uzaklaşarak kendi dünyasında Sürrealizm’e ulaşmış olduğu gerçeğidir.