Bizim Olmayan Bayramlar(ımız)

Eğer siz, çoğunlukta olanlarla aynı fikirleri paylaşmıyor, aynı yolda yürümüyorsanız sizi kale almazlar. İçtimai hayatta ölçü, çoğunluğun çıkardığı seslere uyumlu ses çıkartmak şeklinde belirlenmiştir. Bu durum şahsi ilişkilerde, milletlerarası düzeyde, uluslararası siyasette, okulda, sokakta, iş yerinde, aile içinde velhasıl hayatın her alanında böyledir. Buna, insan fıtratından gelen bir hususiyet demek belki daha doğru olur.

Hz. Muhammed s.a.v.  İslam dinini insanlara tebliğ etmeye başladığında o devrin Mekkeli müşrikleri peygamberin tebliğ ettiği dinin çoğunluk tarafından kabul görmediğini, buna göre İslam dininin geçersiz ve asılsız bir din olduğunu savunmuşlardı.

Çoğunluk her yerde, her şey için ölçü değildir. Ne var ki insanlık, ölçü olarak her zaman çoğunluğun belirleyici olduğu tarihi bir süreçten gelmiştir. Bu bağlamda siz, ekseriyetin dışında kalırsanız, söyledikleriniz de eylemleriniz de hükümsüzdür. Bu durumda size, iki şeyden birini seçmek kalır: Ya çoğunluk içinde yer alacak, yanlışlarla yola devam edeceksiniz, ya da çoğunluk içinde yanlışlarla yaşamaktansa, doğrularla tek başınıza kalmayı tercih edeceksiniz. Tarihte iz bırakmış üstün şahsiyetler ikinci seçimi yaptıkları için diğerlerinden farklı olmuş ve tarihin sayfalarında yer almışlardır. Birinci şıktaki tercih eşyanın tabiatına aykırıdır. Sözün özü, hayatın sırrı da burada yatıyor…

Kuzey Kore devlet başkanı Kim Jong-II’nin ölümü üzerine milyonlarla K. Koreli iki gün boyunca sokaklarda dayatma sonucu zorla ağlatıldı. İçtenlikle ağlamayanlar, ağlama merasimine katılmayanlar kamera kayıtları ile tespit edilip hapse atıldı, sürgün edildi, görevden alındı. Çoğunluk zorbaya boyun eğse de azınlıkta olan bir kesim de her şeyi göze alarak çoğunluğa katılmadı.

Buradan varmak istediğim sonuç “bizim olmayan bayramları” kutlamak veya kutlamamak arasındaki tercihi yaparken çoğunluklara göre değil, doğrulara ve değer ölçülerine göre hareket etmek gerekir diye düşünüyorum…

Hiç şüphesiz her milletin dini ve milli bayramları o milletin kendi değer ölçüleri içinde mukaddestir. Milletler kendi özel günlerini ne kadar ihtimamla kutlarlarsa o kadar makbuldür. Bu çerçeveden bakıldığında ve kutlandığında her milletin kendi bayramı gerçek bayram olur. Fakat o bayramlar ki, eğer kendi değerlerinizden değilse o zaman onun üzerinde düşünmeniz gerekir.

Küresel bayramlar olarak kutlanan özel günlerin tamamı Hristiyanlığa inancına dayanmaktadır. Ancak Hz. İsa’nın (a.s.) getirdiği Hak Din Hristiyanlıkla, bugünkü Hristiyanlığı birbirinden ayırtmak gerekir. Hristiyanlık geleneğinden gelen “Anneler günü”, “Babalar günü”, “Sevgililer Günü”, “Yılbaşı”, “Paskalya; (Ostern)”, “Noel” ve Karnaval ve Cadılar Bayramı” gibi bayramların özgeçmişine bir göz atalım:

***

14 Şubat “Sevgililer Günü”. Bu özel günde dünyanın hemen her yerinde özel hediyeler için milyarlar harcanarak özel hazırlıklar yapılır. Sevgililer Günü’nde miyarlarla insana sunulan özel ürünler 1-2 hafta gibi kısa bir zamanda tüketilir. “Sevgililer Gününü” özel olarak sosyal medyaya, TV ekranlarına ve gazete sayfalarına taşınır. Devlet adamları “Sevgililer Günü” için özel açıklama yaparlar, halkı tebrik ederler.

Peki, “Sevgililer Günü” ne demektir? Bunu hiç merak ettik mi? Her şeyden önce insanın neyi ne için yaptığını bilmesi ilke olarak gerekmez mi? Bir şeyin aslını bilmeden onu doğru kabul etmek mümkün mü?

Bilindiği üzere bir diğer adı “Aziz Valentin” olan “Sevgililer Günü”, her yıl 14 Şubat’ta kutlanmaktadır. Hristiyanlığın Katolik mezhebinden olan ve yasak olmasına rağmen Romalı askerlerin evlenmesine gizlice yardım ettiği için MS 14 Şubat 269’da öldürülen rahip Valentin’i anma günü olarak, 14 Şubat 496’da Papa Gelasius tarafından resmi gün olarak ilan edilmiştir.

Aziz Valentin gününün, “Sevgililer Günü” olarak kutlanması Orta Çağ’ın (15. y.y.) sonlarında ortaya çıkmış ve 1969 yılına kadar da Hristiyanlığın dini takvimlerinde resmi bayram günü olma özelliğini korumuştur. 

14 Şubat’ın “Sevgililer Günü” olmasının bir diğer özelliği ise, Gregor takvimi olarak da bilinen miladi takvimin, Papa Gregor XIII (01.01.1502–10.04.1585) tarafından yeniden hesaplanıp, Hz. İsa’nın doğum günü olarak belirlenen 1 Ocak 0000’ın yeni yılın başladığı gün olarak belirlenmesi ve Papanın ölümünden üç yıl evvel (1582) kullanılmaya başlanan miladi takvimin yıl dönümü olmasındandır.

***

“Anneler Günü”

Her yıl mayıs ayının ikinci pazar günü kutlanan “Anneler Günü”, gerçekte annelere hasredilmiş masum bir anneler günü değildir. 13. y.y.’da İngiltere’de „Mothering Sunday“ (Anneler Pazar’ı) olarak Katoliklerin şükran günü maksadı ile Paskalya bayramından üç pazar öncesinde, Hristiyan annelerin kilisede yaptıkları ayin gününün adıdır. 

Hristiyanlık Bayramı olan “Anneler Günü”, 1955 yılından beri Türkiye’de de kutlanmaktadır. Eğer biz, cennetin ayakları altına serildiği mukaddes varlıklarımız olan annelerimize olan sevgimizi, hürmetimizi putperestliğin öğretilerinden ilham alarak hatırlayacak ve ona göre annelerimize değer vereceksek, her şeyden önce bu davranış annelere karşı yapılan büyük bir saygısızlık olur. Biz bu gerçeklerle yüz yüze iken, annelerimizin mukaddesliğini inkâr etmiş olmuyor muyuz? 

Annelerimiz bizim için her gün hatırlanmaya layıktır. Bir şeyi ifa ve idrak etmek için o şeyin resmiyet kazanmış olması gerekmez. Herkes kendisi için önemli olduğuna inandığı bir günü annesine hasredip, o günü özel olarak “annem günü”diye pek ala kutlayabilir; keza babası ya da sevgilisi için… Kaldı ki tarihte annelerimize hasredebileceğimiz pek çok özel günler mevcuttur.  Bunun için Hristiyanlık geleneğini taklit etmek gerekmez!

***

“Babalar Günü”

Bir diğer adı “Erkekler Günü”“Beyler Günü” de olan “Babalar Günü”, Hristiyanlık takvimine göre paskalya bayramının 39. gününden sonraki ilk perşembe günü kutlanır. 

Hristiyanlık inanışında İsa (a.s.) Allah’ın oğludur. Buna göre İsa’nın (a.s.) öldükten sonra semaya çekildiği yani babasına gittiği günü temsil ettiğinden, o güne “Babalar Günü” denmiştir. Mezhep farklılıkları nedeni ile “Babalar Günü”, Hristiyan ülkelerinde farklı tarihlerde ve isimler altında da kutlanmaktadır.

***

Menşei Amerika olan bir diğer “Babalar Günü” vardır ki, o da her yıl Haziran’ın üçüncü pazar günü kutlanır. Bu “Babalar Günü” ise, 1861–1865 yıllarında, Güney ve Kuzey Amerika arasında çıkan iç savaşta, Amerikalı babaların duygularını uyandırıp onları savaşa teşvik eden Amerikalı milli kahraman Louisa Dodd adındaki kadına hasredilmiş ve sadece Amerikalıların milli bayramdır. Türkiye’de her yıl, Haziran’ın üçüncü pazar günü Amerikan menşeli “Babalar Günü” kutlanmaktadır. 

“Paskalya Bayramı (Almanya’da Ostern)”

Hristiyan Kiliseleri tarafından, İsa’nın ölümden sonra yeniden dirildiği gün olarak anılır; Hristiyanların en kutsal dini bayramlarındandır.

“Karnaval veya Cadı Bayramı (Almanya’da Fasching)” 

Cadı bayramı her yıl 31 Ekim’de kutlanan, Pagan-Hristiyan menşeli dinsel bir bayram olmasına rağmen günümüzde toplumsal bir eğlence bayram gibi kutlanır. Cadılar bayramında çocuklar korkunç kıyafetler giyerek kapı kapı dolaşıp şeker, çikolata ve başka hediyeler toplar.

Cadı Bayramı büyükler arasında da korkunç kıyafetler giyilerek düzenlenen eğlence günüdür. Korku filmleri izlenerek ve perili olduğuna inanılan metruk binalarda kutlanır.

Asrın evvelinde İngiltere’de İrlandalılar, İskoçlar ve Galliler tarafından Pagan festivali olarak kutlanan Cadılar Bayramı, 19’uncu yüzyılda Kuzey Amerika’ya göçenler tarafından Amerika kıtasına taşınmıştır. Cadılar Bayramı Türkiye’de bazı çevreler arasında da seküler bir bayram olarak eğlence amaçlı kutlanmaktadır.

“Noel Bayramı” 

Noel Bayramı, Katolik Hristiyanlar tarafından her yıl 25 Aralık tarihinde İsa’nın doğumunun kutlandığı “Doğuş Bayramı”“Kutsal Doğuş” veya “Milat Yortusu” da denilen bayramdır. Ortodoks Hristiyanlar Noel Bayramını, Jülyen takvimine göre 6 Ocak’ta (miladi 25 Aralık) kutlarlar. Noel Bayramı, 20. y.y.’ın başlarından itibaren Hristiyan olmayan toplumlarda da hediye alışverişi etrafında yoğunlaşan seküler bir bayram gibi “Noel Baba” tiplemeleri ile kutlanmaktadır.

“Yılbaşı Bayramı”

Yılbaşı, Papa Gregor XIII tarafından hesaplanarak belirlenmiş, Papanın ölümünden üç yıl evvel 1 Ocak 1582’de kullanılmaya başlanan ve bu takvime göre yeni yılın başladığı gündür. Ortodoks Hristiyanlar yılbaşını eskiden kullandıkları Jülyen Takvimi’ne göre 13 Ocak gecesine denk gelen günde kutlarlar. 

Bulgaristan, Yunanistan, Kıbrıs Rum Kesimi, Gürcistan, Polonya, Romanya, ayrıca Mısır, Suriye ve Türkiye’de yaşayan Ortodoks azınlıklar miladi takvime göre 1 Ocak’ta, İsrail, Rusya ve Sırbistan Ortodoks Kiliseleri ise Jülyen Takvimine gör 13 Ocak’ta yılbaşını kutlar. Bunlardan başka Çin’in geleneksel ay takvimine göre yeni yıl, 12. ayın 23. gününde başlar, yeni yılın ilk ayının 15. günü kutlanan Yuan Xiao Bayramına (Fener Bayramı) kadar yaklaşık üç hafta devam eder. Türkiye miladi takvimi, 1926’da resmi takvim olarak kabul etmiş ve yılbaşı Katolik Hristiyanlara göre kutlanır.

Sonuç:

Yukarıda bahsi geçen küresel bayramların ne kökü ne de içeriği Doğu medeniyetine ait değildir. Bahsi geçen bayramların hepsi, Hristiyanlığın kutsadığı günleri temsil etmektedir. Kimin neyi, nasıl kabul ettiği tercih meselesidir. Ancak halkların kültür ve inançlarına eşit mesafede saygı duymak şarttır. Bu bağlamda her toplumun kendi değerlerini yaşama ve yaşatma hakkı olduğu gibi Müslümanların da kendi kutsal bayramlarını korumaları gerektiğini görmek gerekir. Bilhassa Avrupa’da yaşayan Türklerin “uyum problemi” yaklaşımı ile kültürlerinden uzaklaştırıldığı gerçeği göz ardı edilmemelidir. Bizler, Avrupalı Türkler olarak yaşadığımız ülkelerin kültür değerlerini benimsemiş, Avrupalıların adetlerini onlardan daha zengin katılımla kutluyoruz. Batılı toplumlar da azınlıkların değer yargılarına aynı ölçüde saygı göstermeli ve dini bayramlarının yaşatılması için katkı sağlamalıdır. “Uyum” denilen şey tek taraflı olmayacağı gibi, uyum kavramının içini de tek taraflı kültürle doldurmak gerçek uyumsuzluk ve ayrımcılık olur. Göçün 60. yılında hala bir Alman komşumuz, iş arkadaşımız, sınıf öğretmenimiz, yuvadaki bakıcımız Ramazan Bayramı, Kurban Bayramı, Muharrem Ayı veya 23 Nisan Çocuk Bayramı münasebetiyle bizi tebrik etmezken biz, Türkler ve diğer Müslüman azınlıklar Hristiyanlık âdeti olan “Anneler günü”, “Babalar günü”, “Sevgililer Günü”, “Yılbaşı”, “Paskalya”, “Noel” ve Karnaval Bayramı” gibi Hristiyan bayramlarını en az Almanlar kadar, belki daha fazla katılımla kutlamaktayız. Avrupalı Türkler, Avrupa için bir kültür zenginliğidir. Ön yargıları bir yana bırakarak karşılıklı insani ilişkilerini zenginleştirmek için Avrupa ülkelerinin, barındırdığı Müslüman azınlıklara yaklaşması ve onların üst değerlerini korumalarına katkı sağlaması gerekir. Aksi halde uyum içinde yaşamak her zaman tartışma konusu olacaktır.

Dokunmadan hissedemezsiniz…

Dokundukça yakınlaşma olur…

 

Bizim olan bayramların idraki içinde yeni yılın ülkemize ve dünyaya huzur, barış, bolluk ve bereket getirmesi dileği ile…

 

Dr. Abdulkadir İNALTEKİN

Yazar
Abdülkadir İNALTEKİN

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen