I am the blogger. Ben sadece egüncerim. Content is king. İçerik üreten kişilerin sosyal medyada oranı sadece yüzde bir ya da rakamla %1. O kadar. Ben don kişot ‘um, diyorum zaten, king yerine. Şimdi bu egüncemi okuduktan sonra paylaşıyorsanız, sizde sosyal medya takipçileri arasında yüzde iki oranına karşılık geliyorsunuz. Geriye kalan yüzde doksan yedi rakamla %97 hiçbir şey yapmıyor, izliyor ve ilgisini çekmez ise üç beş saniye sonra başka sayfaya, başka videoya, başka tik-tok a, başka fotoğrafa geçiyor. Bu nedenle gerek paralı troller, gerek bot hesaplar sizleri yankı odalarında manipüle edebiliyor, mankurtlaştırabiliyor.
Sosyal medyaya halkımızın yüzde sekseni ulaşıyor, ana akım medya gazete ve tv haberlerini kimse okumuyor ve izlemiyor. Halkımız dizilerde yaşıyor ve gerçek yaşamını ise “ dizi film” gibi izliyor. Ben “kenan evren işbirlikçi düzeninin” kurulduğu yıldan beri hiçbir siyasetçiyi izlemiyor ve değer vermiyorum. Siyasi aktörler kendilerini finanse eden global veya local holdinglere çalışır. Hangi siyasetçi “Kenan Evren işbirlikçi düzeninin” koyduğu seçim barajlarını kaldırdı veya “yök” ü yok etti. Geçiniz efendim, geçiniz.
Tuva dostu olarak benim tüm derdim, ormanların yaşam hakkını savunmak, Marmara denizinde müsilajdan nefesi kesilen Marmara denizi hıyarını yaşam hakkını savunmak, tuz gölünde gıdasız, susuz kalan allı turna analarının, ölen yavruların sesi olmak.
Link-1 adil yaşam için değişim çağrısı
https://adilyasam.net/alli-turna-yavrulari-icin-tuz-golu-cehenneme-dondu/
Tuva dostu olmak demek; Richard Feyman gibi doğa bilimlerini rehber alıp, tuva ya gitmek demek. Doğanın sesini, khömei duymak demektir. Ağaca sarılıp, onun kesilmesini önlemek demektir. Marmara denizini müsilajla kaplayanlar karşı dur demektir, elinden ne geliyor ise. Gönlünden ne kopar ise. İklim değişimine karşı yaşam tarzını değiştirmek demektir, TUVA dostu olmak, Karbon ve su ayak izini hesaplamak demektir, her giydiğin giyside, her yediğin gıdada. Ekokırıma karşı imza vermektir, hukuk davalarında taraf olmak demektir. Tuva dostu olmak derin ekoloji felsefesini bilmek, gaia teorisini KOR-KUT ATA boylarında, soylarında izini sürmek demektir. Özüne dönmek demektir, Tuva dostu olmak… Sadece ülkenin denizlerinin, göllerinin, ormanlarının, nehirlerinin kısaca ekosistemin yaşam hakkını savunmak değil, tüm gezegeni kirleten, yok eden “ covid19 başlı finans mekanizmasına” karşı Donkişot gibi savaş açmaktır, benim blog larım, egüncelerim gibi. Şimdi meraklısına notlar yazalım, zaten bu yazı ilginizi çekmiyor ise şu anda başka bir yerdesiniz. Değeriniz karşınızda kinin anladığı kadar. Okumak yay; yazmak ok. İnsan ne okur ise odur.
Lawrence Buell “the future of environmental criticism” adlı eserinde “doğa yazımı kısa ve öz bir şekilde* dünyanın bilimsel incelemesini sunan, dünyayı gözlemleyen bireysel insanın özel deneyimini keşfeden ya da insanoğlu ve geniş evrenin ilişkilerinin politik ve felsefi yansımaları üzerine derinlemesine düşünen bir edebi kurgu dışı metinler olarak tanımlanabilir.”
Bu kapsamda yazdığım kısa öyküler* fantezi ve bilim kurgu formatında olup; derin ekolojiden esinlenmiştir.
Link-2 yeşil masal kısa fantezi öyküm MMO ekitap da yayınlandı
https://kitap.mmo.org.tr/muhendis-de-yazar-oykuler-muhendisin-siiri-siirler-2022
Greenwashing anlatanlara karşı yazdığım yeşil masalı okuduğunuzda, öykünün gücüne neden inandığımı anlayabilirsiniz. Doğayı yok eden “ covid 19 başlıklı finansman mekanizması” ve onların finans ettiği dev holdingler- bizimkiler çok masum kalır, onların yanında- bir çok doğal varlığı –amazon ormanları gibi- çok kısa zamanda tüketerek, onlardan yeni ürünler meydana getirirken, hem üretim sürecinde hem de sonrasında oluşturdukları, ürün ve atıklar ile doğayı neredeyse geri dönüşü olmayan bir şekilde yok ederek, kirleterek bir şekilde zenginliklerini artırmış, ekolojik borçlarını ödeme zamanı gelmiştir. İklim değişikliği konusunda ki COP zirvelerine en çok delege ile katılan “ covid19 başlı finansman mekanizması” delegeleri olup, karbon emisyon ticaretinden, düşük karbon teknolojisine, yenilebilir enerji kaynaklarından, atık dönüşüm teknolojilerine greenwashing -yeşil masal- anlatmaktadır. Su ve gıda krizi çok büyük bir tehdittir, insanoğlunun geleceği için. Bir PC için 240 kğ fosil yakıt; 22 kğ kimyasal; 1500 kğ su gerekiyor. Bir kot pantolon üretimi için ne kadar su tükettiğimizi realist ütopya kitabımda referansları ile yazdım. Dünya da üretilen tüm malzemelerin döngüsellik oranı %8 bile değil. Okyanuslardaki plastik atık, yeni bir kıta oldu. Ne kadar büyüklükte, bir araştırın, İstanbul bieanel ine gidenler, tüm detayı bilirler.
Jean Baudrillard tüketim toplumu adlı eserinde kentleşme ve sanayileşme sonucu doğa, temiz hava, yeşillik, su ve sessizliğin azalması sonucu bunların iyi kazanç getirecek şekilde kitlelere sunulduğunu belirtmektedir. SU içmek ne kadar pahalı, SU ticaretinin hacmi kaç milyar TL. SU bu kadar kıt iken; nasıl göllerin, nehirlerin kurumasına sessiz kalabilirsiniz.
Derin ekoloji insan merkezli, çevre imgesindeki insan görüşünü reddeden ilişkisel, toptancı bir yaklaşımı, daha bütüncül ve insan merkezli olmayan bir yaklaşım lehine beslemektedir.
Derin ekoloji için insanın, içinde yaşadığı doğada ki diğer canlı ve cansız varlıklara bir üstünlüğü, onlara karşı önceliği ya da insan olduğu için sahip olabileceği ayrıcalıkları ve fazladan hakları yoktur. Bu bağlam da derin ekoloji düşüncesi aynı zamanda eko eleştiricidir. Eko eleştirmen, kültürün doğa üzerine olan etkilerini anlatan yazıların iyi tarafları ve kusurlarını, doğayı öven, yağmacılarını azarlayan ve onların siyasi eylemle tersine çeviren bir görüşle yargılayan kimsedir. Mc Kibben’nin the end of nauture adlı eserinde belirttiği gibi artık insanların ulaşamayacağı, etkileyemeyeceği doğal ortam yok denecek kadar azdır. Çoğu zaman doğal yerine inşa edilmiş çevrelerde yaşayan insanlar şehirlerde, gettolarda genellikle günümüz sanayisinin yol açtığı ekolojik sorunlarla yüz yüze gelmektedir. Bu sorunlarda ekosistemler, Marmara denizinin müsilajla kaplanması gibi yok edilmekte ve insanlar da kuruyan göller, nehirler ile gıdasız kalmakta, kesilen ormanlar nedeniyle kasabalar seller altında kalmaktadır, Kastamonu bozkurt kasabası gibi. İnsanların maruz kaldığı fiziksel ve ruhsal hastalıklar da da iklim değişiminin etkisiyle artmaktadır. Ekolojik sorunlara karşı doğayı savunmak, tuva dostu olmak artık bir zorunluluktur. Doğa kavramı; el değmemiş doğadan ziyade, insan tarafında inşa edilmiş ve etkilenmiş doğayı kapsamaktadır. İklim değişimini 1,5 derece tutmak için tuva dostu olmalıyız. Sanayicilerin ve global endüstriyel tarım ve hayvancılık kısaca gıda endüstrisinin tohum, ilaç, gübre emisyonları her geçen gün dünyayı gerçek bir cehenneme dönüştürüyor zaten.
Murray Bookchin diyor ki “ hoşunuza gitsin ya da gitmesin neredeyse her ekolojik mesele, aynı zamanda toplumsal bir meseledir. Aslında göreceğimiz gibi, günümüzdeki ekolojik altüst oluşların hepsinin temel kaynağı toplumsal altüst oluşlardır. Diğer bir ifadeyle temel ekolojik sorunlar, aslında toplumsal sorunlardan kaynaklanır. Toplumsal ekoloji hareketi, bu temel savı düşünce ve eylemlerinin merkezine yerleştirmeyi amaç eder. “
1992 yılında Rio de Janerio’da yapılan yeryüzü zirvesinde bu doğrultuda bir ortak kanının oluştuğunu söylemek olasıdır. İklim adaleti talebi, ekolojik sorunların çözümünde paris iklim anlaşması kadar önemlidir. Yeşil hareket, geçmişte üst orta sınıf önderliğinde başlamış, derin ekoloji düşüncesinden, ekoeleştirel eylem düzeyine geçmiş, bugün ise global green digital genç kuşağın önderliğinde, ekokırım davaları ile “covid19 başlı finasman mekanizmasına” karşı; gezegeni savunacak, global internet kollektif bilinç aşamasına geçmiştir. No nauture, no future. System change, NOT climate change. Sözlerini Bilmeyen, duymayan var mı, dünyada.
Epistemolojik evre sonunda insan, doğal, ekolojik felaketlerin sadece yaban doğaya değil aynı zamanda kendisine de vereceği zarar vereceğinin farkında olarak, insan merkezliğinin verdiği duyguyla, hem kendini hem de diğer canlı ve cansız varlıkları tehdit edecek tüm faktörlere karşı eylemler gerçekleştirmek ister.
Sosyolog Ulrich Beck diyor ki “ sadece çevre hareketinde değil, sanayi sisteminin ekolojik eleştirisinde de oldukça genel tarzda toplumsal ve siyasal olarak ifade bulan, genelleştirilmiş maruz kalma bilincinde, muhtemelen başka deneyim katmanları de dile geliyor. Ağaçların kesildiği ve hayvan türlerinin yok edildiği bir yerde, insanlar bir bakıma kendilerinin de saldırıya uğradığını, “yaralandığını” hissediyorlar… Toksit tehdit, insana nesnelere bedeniyle iştirak ettiğini ve dolaysıyla asit yağmuruna maruz kalan taşlar ve ağaçlar gibi yok olacağını hissettiriyor. Yeryüzü, bitki, hayvan ve insan arasında bir ortaklık, tehdit karşısında herkesi ve her şeyi eşit hale getiren bir canlılar dayanışması görünür hale geliyor.”
Garry Peterson, insanların doğayı kullanış biçimlerini ve doğayla ilişkilerini büyük ölçüde kullandıkları model, teori ve anlattıkları öyküler tarafından belirlendiğini ifade eder. Bu kavramlar insan eylemlerinin çoğunun temelini oluşturan, zihinsel alt yapıyı oluşturur. Öyküler, insanlara kendi modellerini yansıtma ve belki de diğer insanlar kadar kendi düşünce tarzlarını da daha iyi kavramada yardımcı olabilir.
İnsanların günlük imgeleri ve anlattıkları, yazdıkları bilim kurgu, fantezi öykülere, doğanın seslenmesi ile, doğanın dertleri akıllara kazınabilir. Bütün çevreci hareketlerin ve doğayı hukuksal olarak savunanların başarısı; sosyal medya da doğa bilimlerinin bilimsel-teknik yazımı-anlatımına değil; insan zihninin duygulara, imgelere hitap etmesi ile mümkündür. İnsanlar duyguları paylaşır, düşünceleri paylaşmak çok daha teknik bir konudur.
Tuz gölünde susuzluktan ölmüş bir allı turna yavrusu fotoğrafı; tüm dünyayı ayağa kaldırır. NETEKİM tüm dünya basını ve sosyal medyası üzerine; bakanlık harekete geçti, allı turnalar ile fotoğraf çektirdi, doğaya karşı çok saygılı ve duyarlı olan kamu yetkililerimiz. Aferin onlara, allı turna yavrularını kurtardıkları için…
Her yıl nisan ayında açıklanan sera gazları ulusal envanter raporumuz yayınlandı. 2021 yılı co2 eşdeğeri emisyon tutarımız 564 milyon ton. Ormanlarımız tarafından depolanan karbon miktarı 1990 yılında 68 milyon ton CO2 eşdeğeri iken; 2021 yılında 34 milyon ton co2 eşdeğerine düşmüştür. 2053 yılında net sıfır emisyon hedefimize ulaşmak için, 2021 yılı itibariyle 567 milyon to co2 eşdeğeri olan sera gazları emisyonunu; önümüzdeki 30 yıl içinde 50 milyon ton co2 eşdeğerine indirmek için ne yapmamız gerekiyor, biliyor musunuz.
Tuva dostu olmak.
O kadar basit.
Özümüze dönmek; demek
Tuva Dostu iseniz yurdunun ormanlarının, göllerinin, nehirlerinin, arılarının, yaşam hakkını savunursunuz. O zaman sizin de hakkınız var demektir, Marmara denizinde yüzmeye, Belgrad ormanlarında gezmeye. Anzer balı yemeğe.
Sizde tuva dostu iseniz; bu egünceyi paylaşınız.
Sadece 1 kişi ile.
Belki o da blogger olur.
Burada yazar.
Gezegeni kurtarır.
İmza.
TUVA DOSTU
Cahit GÜNAYDIN