Turgut GÜLER
Bogomil, Bulgarca bir kelime ve Allah dostu (Bog=Allah, mil=dost) demek. Bu tâbir, hakkında çok söz söylenen bir Hristiyan mezhebinin de adı. Filibe’de 10. yüzyılda kurulan Bogomil mezhebi, Hz. Îsâ’nın doğumundaki kudsiyeti ve insan sûretinde cisimleşmesini, vaftizi, kilisede yapılan âyinleri ve dinî rütbeleri kabûl etmiyordu.
Bogomil hareketi, Bulgar Çarı Boris ve Sırp Kralı Stepan Nemanja tarafından 13. yüzyılda şiddet kullanılarak, kanlı bir şekilde bastırıldı. Bundan sonra, bu mezhebin tarafdârları, ağırlıklı olarak Bosna’da görülmeye başlandı.
Hristiyan akîdenin, dışı sayılabilecek kadar ucunda ve eğreti tarzda duran Bogomiller; Osmanlı’nın sıcak, mûnîs adımlarla Bosna’ya getirdiği İslâm’a, çok kolay, isteyerek geçtiler.
Türk milletinin, Satuk Buğra Hân’ın meşhûr rûyâsını vesîle yaparak Gök Tanrı inancından Müslümanlığa geçişinde hangi âmiller rol oynadıysa, Bogomillerin Muhammedî elbîse giymelerinde de benzer psikoloji hâlleri görülmüştür. Hem Bogomil, hem de Gök Tanrı inancı, ibâdete dâir ritüelleri farklı olmakla berâber, özde İslâma yakın duruyorlardı. Bosna’da, bir Boşnak mümin kitlesinin zuhûru, işte böylesine usâre benzerliği veyâ aynîyetinden güç, kuvvet alıyordu.
Bosna; bölge, arâzi, vatan olmasının yanında, bir nehrin de ismidir. Sava Nehri’nin kollarından Bosna’nın, ilkbaharla birlikte suları bollaşır. Dar geçitlerle birleşmiş birkaç havzadan geçer, Saraybosna’ya kadar 308 kilometrelik bir yol kat’ eder. Bosna bölgesi ve şehri, adlarını, bu nehirden alırlar.
1463’de Fâtih’in Bosna’yı fethinden 1878’e kadar tam 240 Osmanlı vâlisi, burada vazîfe yapmıştır. Bosna Eyâleti’nin merkezi, önce Bosnasaray (Saraybosna), sonra Banyaluka ve nihâyet Travnik olmuştur.
Mostar Köprüsü deyince, kalbimizin göğüs kafesine sağlı-sollu çarpması, boşuna değildir. Anadolu’daki köprüler kadar bizim olan Bosna ve bilumum Rûmeli köprüleri, altlarından akan köpüklü sulara bakarak Aliş’in karakaşlarını seyrediyor..