Bolu’nun yetiştirdiği kıymetli tasavvufi şahsiyetlerden Derviş İbrahim Hilmî Bey’in doğum tarihi bilinmemektedir. Babası Hasan Hakkî Efendi, Mustafa Safî hazretlerinin dervişlerindendir.
İbrahim Hilmî Bey, menakıpta kardeşleri Muhammed Zühdî ve Abdullah Efendi’den söz etmektedir. Ayrıca Bolu’da Hayreddin Tokadî hazretlerinin yakınında “Bolulu Mehmet Zühtü Bey Kardeşi Hasan Bey” adına bir mezar bulunmaktadır. Bu durumda onların en azından dört erkek kardeş oldukları anlaşılmaktadır.
Yine onun menakıptan kitabet işiyle uğraştığını ve Bolu’da çok tanınan bir zat olduğunu öğreniyoruz.
Menakıpta kendi ifadesine göre on altı yıl Mustafa Safî Efendi’nin hizmetinde bulunmuştur. Yine kendi ifadesine göre Mustafa Safî Efendi, İbrahim Hilmî Bey’i çok sevmekte ve dergâhın tamir ve yenilenme gibi durumlarında kendisini görevlendirmekteydi
İbrahim Hilmî Bey’in bilinen tek eseri Menâkıbnâme-i Mustafa Safî’dir. Eserin bilinen tek nüshası Millet Kütüphanesi’nde bulunmaktadır. Otuz dört varaktan oluşan eser, rikayla kaleme alınmıştır. Menâkıbnâme, Mustafa Safî hazretlerinin kendisi ve ailesi başta olmak üzere 19. Yüzyıl’da Bolu’da yaşayan mutasavvıflar hakkında önemli bir kaynaktır. Menâkıb Mustafa Safî Efendi’nin hayatını, çevresini, kerametlerini, halifelerini ve diğer bazı dervişlerini konu almaktadır. Bu eserde Mustafa Safî Efendi’nin mürşitleri Mustafa Çerkeşî ve Geredeli Hacı Halil Efendi hazretleri hakkında bazı bilgiler verildikten sonra hazretin hayatı, halifeleri ve bazı dervişleri hakkında da çeşitli malumat verilmiştir. Menâkıbda ayrıca hazretin kendisi ve oğlu Mehmed Fâik Efendi başta olmak üzere bazı mutasavvıflara ait manzumeler kaydedilmiştir. Bunun yanında bu eserin sosyal tarih araştırmaları açısından 19. Yüzyıl Bolusu için bir kaynak teşkil edebileceğini de ifade etmek gerekir.
Derviş İbrahim Hilmî Bey, şair bir şahsiyettir. Menakıptan, İbrahim Hilmî Bey’in, şiirle meşgul olduğu anlaşılmaktadır. Burada onun iki manzumesi kayıtlıdır. Başka şiirlerinin de olması ihtimal dâhilindedir. Onun aruzun “fâ‘ilâtün fâ‘ilâtün fâ‘ilâtün fâ‘ilün” vezniyle söylediği bir murabba örneği şöyledir:
Ey meded eyvâh elinden bu zamânın elverir
Hedm idüp vîrâne gönlüm dün ü günü dil verir
Artık artık bu cihânı geşt ü seyrân eyleyip
Devr-i ebvâb eyleyüben gezmesem de elverir
Ey gönül bul mülk-i fânî nâs işinden çek elin
Yetmedi mi eylediğin zevk ü sefâ tut dilin
Çâr köşemi aldı agyâr vâh elinden bu elin
Ne etdim bilemem agyâra n’olsa benden bilir
Cânımın cânı vücûdum bâğı hemdem mahremim
Öz birâderdir Muhammed Zühdi olmuş merhemim
Rahm edip kıldı nasihât ta’mîr etdi meskenim
Bilmezem ben tâliimden bindiğim dal bel verir
Ber-hayât mıdır cihânda ol azîzin ey şakî
Bile kadrin hem derûnun cümleden a‘lem Safî
Sâyesinde olıserdi bu cihânın revnakı
Çün o gitdi ne turursun nûruzandı el verir
Hilmiyâ sen baş içinden kes dilin söyleme hiç
Al azîzin dest-i pâkinden şarâb-ı Kevser iç
Bu nasihat sana kâfî oldu îmâ dışla iç
Er bu kez dest-i murâda neyledikse el verir
Sonuç olarak Derviş İbrahim Hilmî Bey, 19. Yüzyıl’da Bolu’da yaşamış önemli şahsiyetlerden birisidir. Kendisi kâtip, şair, mutasavvıftır. Hüseyin Vassaf’ın Sefîne-i Evliya adlı eserinde verdiği bilgiye göre İbrahim Hilmî Bey, 1879 senesinde vefat etmiştir. Hayreddin-i Tokadî hazretlerinin hemen yakınında “Bolulu Tarikat-ı Halvetiyye Şeyhi İbrahim Efendi” adına olan mezar büyük ihtimalle Derviş İbrahim Hilmî Bey’in mezarıdır.