Yazar: Manole Neageo
Çeviren: Müstecip Ülküsal
Yayınevi: Çatı
ISBN: 9789758845057
Hazırlayan: Mehmet MEMİŞ, (E) Öğretmen
Türk-Tatarları’nın tarihi Avrupa ‘da tanınmalarından çok evvel başlar. Hadiselerin bilinmesi ve sıralanması bakımından büyük güçlüklerle dolu olan bu tarih, Asya Kıtası’nın genişliği ile orantılıdır. Avrupalılarca az tanınan ve onun ruhuna yabancı olan hadiselerin anlaşılması ve hele izahı çok güçtür. Bu kavimlerin dramatik dünyasındaki hadiseler başka kanunlar altında ve geniş sahalarda cereyan etmiştir. Elinizdeki kitabın amacı söz konusu kavimlerin dünya tarihi içindeki önemi üzerine okuyucularımızın dikkatini çekmek ve aynı zamanda onlarla Avrupalılar arasında ortaya çıkan ilişkiyi belirtmektir. (Kapak yazısı)
****
Bir Romen yazar ve araştırmacısının, Türk Tarihinin üç büyük cihangiri (Atilla, Cengiz Han, Timur) konusunda yazdığı bu kitap, yazarın millet/ülkesinin oluşumunda Hunlar’ın, Cengiz Han’ın ve Timur’un akınlarının etkilerini de içine almaktadır. Bu akınlar Doğu Avrupa’nın oluşumunda önemli yer tutmaktadır. Özellikle Macaristan, Bulgaristan, Gagavuzya bu akınlar sonunda yerli kavimlerle Türk/ Tatar kavimlerinin karışması ve din değiştirmeleri ile oluşmuştur.
İslam öncesi ve sonrası Türk liderlerinin benzerliklerini, savaş taktiklerindeki benzerliklerini ve savaşçıların psikoloji ve motivasyonlarının aynılığını kitapta yazar ortaya koyuyor. Kitapta anlatılan her üç liderin de Dünya’ya tek başına hakim olma ideali vardır.”Turan” ideali bu zamanlar içinde hayalden gerçeğe dönüştür.
Yazar, kitabın üçüncü bölümünde, Timur’un Bağdat’ı ve birçok kültür merkezini yerle bir etmesinin yanında, fethettiği ülkelerdeki bilim adamlarını Buhara’ya götürerek orada yeni bir medeniyet inşa etmesindeki çelişkiye dikkati çekiyor. Son olarak Timur’un Ankara Savaşı’ında Yıldırım Beyazıt’ı yenerek Osmanlının gelişimini sekteye uğratmış olmasına ve Altın Orda devletini yıkarak Rus prensliğinin Urallar bölgesine ve Kara Deniz’in kuzeyine hakim olmalarının yolunu açmış olmasına sebebiyet verdiğini anlatıyor.
****
Kitaptan
Hunlar süvari bir millettir. Özengiyi bilmeseler bile -ki bazı tarihçiler bildiklerini sanırlar- mükemmel ve usta binici idiler; kendilerini atlarının üzerinde yerdekinden çok daha emin ve rahat hissediyorlardı. Aynı zamanda çok usta okçu idiler. Avrupalılar’ın emniyetle kullanamadıkları ok, bozkırlarda yaşayan insanların çokça alışık oldukları ve kullandıkları silah idi. Hunlar, mızrağı da ustalık ve kolaylıkla kullanıyorlardı. Ama üstünlüklerini sağlayan savaş araçları yay ve at idi. Aralıksız denilecek derecede arka arkaya atılan okların hedeflerini kesinlikle bulması, yaya korkunç bir silah niteliği veriyordu. Avrupalılar bu gerçeği ancak Yüzyıl Savaşları sırasında, yani tam bin yıl sonra anlayacaklar ve buna inanıp önem vereceklerdi. At’ın Hunlara verdiği hareket imkânına Avrupa’nın yaya orduları sahip değillerdi. Bu hareket kaabiliyeti sayesinde onlar düşmanlarını ya hazırlıksız veya eksik hazırlıklı yakalıyor-lardı. Savaş meydanında ilk hamlede galibiyeti elde edemezlerse daha elverişli bir zaman ve anda saldırıya geçmek için geri çekilirler. At, Hunlara çabuk ve çeşitli hareketlere geçmek kolaylığını sağlıyor. Onlar bu işde eşsizdirler. Kanatlara hücum ediyorlar, fakat biraz sonra geri çekilmeye başlıyorlar. Karşısındaki düşmanı aldatarak kendisini kovalatıyor ve savaş planını bozduruyor ve tam elverişli anda ansızın geri dönerek saldırıya geçiyorlar. Savaşı taktik ve stratejik bakımlardan ustaca sevk ve idare ediyorlar. Kullandıkları savaş usulleri, durumların ve şartların gerektirdiği kadar çok ve çeşitli oluyor. Kendi arzuları ile boyun eğenlere psikolojik açıdan düşünerek hiçbir şey yapmıyorlar. Karşı koyup direnenlere acımasız davranıyorlar. Bu bakımdan aşırı şiddeti, psikolojik bir silah olarak kullanıyorlar. Hunlar’ın Avrupalılar karşısındaki üstünlüğünü sağlayan avantajlar bunlardır. Amian Mercellin bunlara işaret ediyor, Lordanescu bunları belirtiyor; Avrupalı tarihçilerin tesbitleri, bunları aynı zamanda yazmış olan Çin tarihçilerinin ifadelerine uygun düşüyor. Asya’dan gelmiş olan süvarilerin askeri üstünlükleri başka olaylarda da meydana çıkıyor. VII. yy. başlarında Mauriciu yazdığı bir askerî etüdünde Avarlar’ın üstünlüğünü hatırlatmakta; diğer vakânü-visler ve seyyahlar daha sonra Türk-Tatarlar’ın askeri değerlerini nakletmektedirler. Hunlar III. yy.’ın sonunda ve IV. yy. başlarında meydana gelen göçlerin sebepçileri olmuşlardır.