Bu Ülkede Ülkücüler Neden Var?

11 Ağustos günü, Ülkemizin en büyük ve köklü üniversitelerinden Atatürk Üniversitesi’nde, rektörlük seçimlerinde öğretim üyelerinden 366 oy alarak seçimi kazanan “milliyetçi” adayın değil de 124 oy alarak beşinci sıradan listeye giren adayın rektör seçilmesi üzerine Sayın Servet AVCI Bey’in 31 Temmuz târihli yazısını duygu ve düşüncelerimize tercüman olması münâsebetiyle yayımlamayı uygun gördük.

Yenikapı’da sağlanmış görünen “millî mutabakatı” dinamitleyen bu tür uygulamaların son bulması ümit ve temennisiyle, dostlarımızı Servet Bey’in yazısı ile başbaşa bırakıyoruz…

***********************************

 

Bu Ülkede Ülkücüler Neden Var?

Servet AVCI

2004’te Kadri Yamaç, 2012’de Süleyman Büyükberber ve 2016’da İbrahim Uslan…

Üçü de Gazi Üniversitesi’ne rektör olarak atandı… Söz konusu seçimlerde üçü de sandıkta ülkücü bilinen adayların çok çok gerisinde kalmış olmalarına rağmen o koltuğa oturtuldu…

Kadri Yamaç’ı rektör olarak atayan Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’di… Süleyman Büyükberber’i rektör olarak atayan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’dü… Bu hafta içi İbrahim Uslan’ı rektör olarak atayan ise Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan…

Ülkücülere tercih edilen Kadri Yamaç’ın ‘karışık ilişki durumu’ dolayısıyla üniversiteden nasıl gittiğini biliyoruz… Sandıktan beşinci sırada çıktığı hâlde ülkücülere tercih edilen Büyükberber’in ibretlik biçimde kelepçelenerek nasıl götürüldüğüne şahit olduk… Yine sandıktan dördüncü sıradakiyle eşit oy alarak çıkan ve ilk iki sıradaki ülkücü adaya tercih edilen yeni rektörün nasıl gideceğini şimdilik bilmiyoruz ve onu da ‘ilâhî adâlet’e bırakıyoruz…

Yamaç, üniversitede hangi hocaların hangi ülkücü öğrencilerle konuştuğunu, istihbarata dayanarak söylüyor ve şikâyetçi oluyordu… Büyükberber ise daha seçilmeden vaat etmişti “Bu üniversiteyi bir görüşün arka bahçesi olmaktan çıkaracağım” diye…  Sonrasında şehit Fırat Çakıroğlu’nun pankartına bile tahammül edememişti… O şimdi kelepçelenerek gitti, yerine onun rektör yardımcılığını yapan kişi atandı!..

***

Belli ki ülkücüler bu toprakların en sahipsiz, en yalnız ve en garip topluğu… Sanki sadece ülkenin ‘güvenlik doktrini’ nin içinde bir yerleri var… ‘Savunmak’ ve ‘ölmek’ söz konusu olduğunda gözler hemen onları arıyor “Nerede bu ülkücüler?” diye… Oysa ‘yönetmek’ ve ‘imkânı adil paylaşmak’ denilince bir anda ‘en alttakiler’e dönüştürülüyorlar…

15 Temmuz akşamı Gölbaşı’nda Özel Harekât darbeci katillerce vuruldu… Mesleğin tabiatı gereği oradakiler milliyetçiydi elbette ve şehitlerin büyük çoğunluğu aynı zamanda ülkücüydü… Şehadet yine ülkücüye düşmüştü…

Farklı açıdan bakalım: O gün darbeciler, parayla, ekonomiyle, enerjiyle, imarla veya benzeriyle ilgili bir yeri vurmuş olsalardı, aynı oranda ülkücü şehit çıkar mıydı? Çıkmazdı elbette, çünkü ülkücüler ‘mevsime göre’ güvenlik ve adliye teşkilatında makbuldü ve oralarda değerlendirilmeliydi!.. Şehadete koşa koşa giden bir anlayışın ne işi olurdu ‘yönetme’yle, ekonomiyle, enerjiyle, imarla!..

Neden yüksek meblağlı işlere bakan bir üst kurul üyesinin cenazesinde ‘bozkurt’ işaretine rastlanmaz da, o işaret bir uzman çavuşun cenazesine düşer? Neden? Neden? Neden?

***

Saray’la ilişkinin en iyi olduğu, darbesavarlık konusunda ‘şehir efsaneleri’nin üretildiği bir dönemde kurumsal olarak Gazi Üniversitesi’yle ilgili bir teşebbüste bulunulmaması zaten trajedinin başladığı esas yeri gösteriyor… Ülkücünün ‘yönetme kabiliyetine ve hakkı’na inançsızlık ve hedefsizlik burada başladığı için bu acı hakikat başkaları tarafından da iyi görülüyor maalesef…

Ülke 15 Temmuz gecesi büyük bir bâdire atlattı… Bundan sonra aynı veya daha ağır bâdirelere sürüklenmeyeceğinin garantisi yok… Ateş yağan coğrafyamızda Türkiye’nin düşmanları boş durmayacaklar, iç savaş dâhil her yönteme başvurmayı gözlerine kestirebilecekler…

15 Temmuz’u bir parti değil, topyekûn bir millet savdı… Çünkü bu parti meselesi değil, devlet meselesiydi… Bundan sonraki düşmanca teşebbüsleri de yine savacaksa Türk milleti topyekûn savacak… O hâlde ülkede millî  birliği pekiştirmek için adâleti hâkim kılmak varken, meydanlarda sadece ‘Ölürüm Türkiyem’ veya ‘Çırpınırdı Karadeniz’le ‘demokrasi nöbeti’ tutmak yetmiyor ve yetmeyecek…

Gazi Üniversitesi’ndeki atama, ‘ülkede olanlardan ders çıkarılmıştır’ ümidini taşıyan herkeste derin bir hayal kırıklığı oluşturdu… Ülkücüler sandıktan çıkamayınca saygı görmeyecekler, çıktıklarında ise atanmayacaklar!.. Bu kabul edilebilir bir durum mu?

Ülkenin gidişatı ‘güvenlik problemi’ni bu denli öne çıkarıyorken ve her şeye rağmen ülkücüler 15 Temmuz akşamı devletleri için göğüslerini geriyorken, bu tercihler ve ülkücüleri ‘yöneten’ olmaktan uzak tutan davranışlar, ne stratejik olarak doğrudur, ne de adâlet açısından… Oysa her şeyin telâfisi mümkündür de, adâletsizliğin çok zor

————————————————————

31 Temmuz 2016

http://www.yenicaggazetesi.com.tr/mobi/bu-ulkede-ulkuculer-neden-var-39158yy.htm

********************

 

Aşağıdaki bilgiler tarafımızdan eklenmiştir (kirmizilar.com).

 

Atatürk Üniversitesi Rektörlük Seçimi / 13.07.2016

Kullanılan oyların toplamı      : 1352

Geçerli oyların toplamı          : 1336

 

En yüksek oy alan 6 aday

Adı ve Soyadı

Aldığı

Geçerli

 

Oy

Oyların %

1. Prof.Dr.Ömer Selim YILDIRIM

366

27,40%

2. Prof.Dr.Serdar SEVİMLİ

233

17,44%

3. Prof.Dr.Üstün ÖZEN

151

11,30%

4. Prof.Dr.Ömer ÇOMAKLI

124

9,28%

5. Prof.Dr.Ahmet HACIMÜFTÜOĞLU

123

9,21%

6. Prof.Dr.Ümit DEMİR

90

6,74%

 

1087

81,36%

 

Yazar
Kırmızılar

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen