Bulgar tarihçi: Bizi yok olmaktan Osmanlı kurtardı

 

Osmanlı’nın Bulgarları yok olmaktan kurtardığını belirten Bulgar tarihçi Stoyan Dinkov, AB’den sonra Asya Birliğinin kurulacağını ardından AB ile Asya Birliği’nin birleşerek Avrasya Birliği’nin ortaya çıkacağını savunuyor

Dünya Bülteni/ Haber Merkezi

“Yeşil Bulgaristan Partisi” lideri yazar Stoyan Dinkov, aynı zamanda ünlü Bulgar şâir İvan Dinkov’un oğlu. Yeni çıkan ”Osmanlı–Roma imparatorluğu, Bulgarlar ve Türkler” adlı kitabında Atilla döneminden günümüze kadar genel Bulgaristan ve Türkiye târihini ele alıyor. Kitabında genel kabûl gören ”Türk köleliği” tezine ters düşüyor. Müellife güre Osmanlı İmparatorluğu Roma İmparatorluğunun devamı ve Bulgar halkı etnik kimliğini koruma konusunda zor bir süreçte olduğu hálde, Osmanlı sayesinde etnik varlığını koruyabilmiştir. Dinkov’a göre, Osmanlı sultanları zamanın Avrupa idârecilerinden daha toleranslı bir idâre sürmüştür. Dinkov, Bulgaristanın Türkî topluluklarla çok sağlam bir ilişki kurması gerektiğinin altını çiziyor. Ona göre, dünyanın geleceği birleşmekte saklı. Avrupa Birliğinden sonra Asya Birliği’nin de kurulacağına ve sonrasında Avrasya Birliğinin geleceğine inanıyor.

Bulgar Gazeteci Dimitr Nikolov’un Stoyan Dinkov ile yaptığı röportajı Dünya Bülteni okurları için tercüme ettirdik…

Dimitr Nikolov: Sayın Dinkov kitabınızda Bulgaristan’ın Osmanlı idaresi altına girmesinin Bulgar milletini kurtardığını öne sürüyorsunuz. Neden bu şekilde düşünüyorsunuz?

Stoyan Dinkov: Şunu bilmemiz gerek, Bulgaristan büyük bir devletin parçasıydı. Dahası günümüzde var olan 52 devlet Osmanlı İmparatorluğunun idâresi altındaydı. Tüm bu devletler günümüzde bağımsız çağdaş birer devlettir. Bu devletler 400 ilâ 600 yıl arasında Osmanlının birer parçasıydılar ve aynı zamanda kendi inancını, yaşayış tarzını ve geleneklerini koruyabildiler. Osmanlı İmparatorluğu idâresi altında asimile edilen hiç bir millet yoktur. Osmanlı idâresi altına girip de Osmanlı devletinden dolayı etnik kökenini kaybeden millet yoktur.

Bulgaristan’ın Osmanlı idâresi altına girmesi milletimizi korumuştur, çünkü bu sırada memleketimiz çok ağır bir háldeydi. 14. asırda çok küçük topraklara sahip, güçsüz ve üçe bölünmüş bir haldeydi. Vidin Bulgaristan’ı dediğimiz parçaya Macaristan göz dikmişti. Sırbistan ve Romanya’nın da Bulgaristan’da gözleri vardı. Eğer Osmanlılar gelmeseydi bütün zayıfların başına gelen Bulgaristan’ın da başına gelecekti. Yunanistan Trakya topraklarını alacaktı. Sırbistan da bir pay alacaktı, çünkü o zamanlar onların dili bizim dilimize çok yakındı. Vidin Çarlığı da Macaristan’ın bir parçası olacaktı. Dobruca da Venediklerin idaresi altına girecekti, çünkü oranın yöneticisinin Venediklilerle çok iyi ilişkileri vardı. Bizden geriye ne kalacaktı? Hiçbir şey. Osmanlıların gelmesiyle etnik kimliğimiz tekrar sınırsız birliğine kavuştu, bu büyük Osmanlı topluluğundan bir parça olsa da. Dobruca, Tırnova ve Vidin tekrar bir bütün oldu. Bulgarların sayısı bir buçuk milyondu. 19. asrın 60’lı yılarında Bulgarlar 7 milyon civarındaydı, bu sayıya Kuzey Yunanistan’daki ve Üsküp civarındaki Bulgarlar da dahildir.

Osmanlı hakkında olumsuz algı olan kölelik tanımı nerden geliyor?

Bu Rusya’nın emelleri sonucunda gerçekleşiyor. Ulu Ekaterina zamanında Panslavizm görüşü ortaya çıkıyor. Rusya dile dayalı, etnik kökene dayalı olmayan bir temelle Slav milletlerini birleştirmeye çalışıyor. Ruslar bizi Slav sayarak bir kültürel hücum başlatıyorlar. Ana gayeleri bu toprakları ele geçirip İstanbul’a kadar varmak. Kitlesel bir propaganda başlatılıyor, güya Bulgarlar Slav ve çok çile çekiyorlar. Fakat Bulgaristan’a Rusya’dan çok akıllı adamlar gelmiş, ─onlardan biri de Dostoyevskidir– o kölelerin ne şekilde yaşadığını çok farklı bir şekilde anlatmış. Ve ben ona güveniyorum.

Bulgar uyanışı bu propagandanın meyvesi mi?

Evet, Bulgar uyanışı bu propagandanın ve Matsin ideolojisinin meyvesidir. Aslında bunda kötü bir şey yok, lâkin bu ideolojilerin İtalya’da özel konumu vardı. Bu ideoloji bizde aynı işlevi görmedi. Matsin’in devrimci görüşleri Rusların Panslavizm görüşüyle birleşince küçük bir kaos meydana getirdi.

Çoğu milliyetçi kişilerin Türkiye’ye karşı olan olumsuz tavrı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Siz bunun sadece bizde olmadığını biliyorsunuz. Dünya tarihine baktığımızda görüyoruz ki, her zaman karanlık güçler belirli amaçlar doğrultusunda milletleri en yakın dostlarından ayırmışlardır. Biz en yakın dostumuz Türkiye’den ayrı olunca onlar her isteklerini kolayca yerine getireceklerdir.

Siz Bulgarların kökeni hakkında hangi teoriyi destekliyorsunuz? Bulgarların Türk kökünden geldiğini mi, yoksa yeni ortaya atılan Fars kökenli olduklarını mı düşünüyorsunuz?

Bu konuda teori olamaz. Gerçekler söz konusu. Bizim tarihimizdeki tüm gerçekler Türk olduğumuzu gösteriyor. Diğerleri hepsi birer teoridir. Diğer teorileri destekleyen hiçbir gerçek delil yok. Neden Nagi Sent Mikloş hazinesi hakkında konuşulmuyor? Bu kesinlikle Bulgarlara ait ve onda Türk izleri var. Üzerinde Türk ve göçebe atları figürleri yer almaktadır. Bir spekülasyon var, güya üzerindeki güneş ve ay Farsları simgelermiş. Lâkin, onun üzerinde güneş ve ay değil yıldız ve hilál var. Bu ikisi Türklerde İslam’dan önce de vardı. Bu simgeler Han Omurtag döneminde de vardı. Bu simgeler aynı zamanda Osmanlıların da simgeleridir. Osmanlılar İslám topraklarını fethedince, bu simgeler İslam’ın simgeleri hâline geldi.

Türk topluluklarla yakınlaşma Bulgaristan’a yarar sağlar mı?

İlk yararı halkımız için olacak, kendimizi tanıyacağız. Kim olduğumuzu ve nereden geldiğimizi bileceğiz. Çok zamandır aldatıldık, ilk önce Slav diye, şimdiyse Fars kökenli diye. Bu topluma çok kötü yansıyor, çünkü bizde sivil anlayışlı bir toplum yok. Biz kim olduğumuzu bilmiyoruz. Bizler en büyük Türk devletinin mirasçılarıyız, yâni Atilla’nın. Biz Fransa’dan Moğolistan’a kadar uzanan bir cihan imparatorluğunun varisiyiz, büyük bir cihan devletinin. Atilla’nın oğlu İrnik Batı Rusyayı, Baltık bölgesini, Kiyev ve Kırım’ı yönetiyordu. Onun yönettiği devlete Bulgaristan diyorlardı, hatta Kubrat’ın yönettiği Bulgaristan’dan bile eski. Bu, bütün dünyada biliniyor, bir tek biz bilmiyoruz. Bu Panslavizm’in bir gereğiydi. Yâni kendi tarihimizi bilmememiz, Panslavizm’in bir sonucudur.

Aynı sorun Rusya’daki Bulgarlarda da vardı, Volga Bulgaristan’ının mirasçılarıyla. Onların durumu ne?

Şuan orda güzel şeyler oluyor. Onların partisi –Bulgar Ulusal Kongresi– en güçlü partidir. Gerçek bir özgür seçimde iktidar olabilirler.

Bulgaristan’ın Türkî devletlerle ilişki kurması Sizce ileride Avrasya Birliğinin kurulmasına yarar sağlar mı?

İlk önce Asya Birliği olması lâzım, sonra Avrupa Birliği ile Asya Birliği birleşecek. Bu, dünyanın geleceği… Bizim tarih yazarlarımız yalan yerine gerçekleri yazmaya başlarsa, Bulgaristan’ın çok önemli bir yeri olacak. Biz sadece AB üyesi değiliz, aynı zamanda Slavca konuşuyoruz, velev ki zorla kabûl ettirilmiş olsun. Ve dahası Hıristiyan’ız, yani bir çoğumuz. Geriye sadece gerçek tarihimizi yazmak kalıyor.

Dediniz ki Slavca zorla kabul ettirildi. Bu nasıl olur ki?

Hıristiyanlık kabûl edilirken 100 bini aşkın Bulgar katledildi. Bu din, Bizans tarafından zorla kabul ettirildi. Zorla alfabe kabûl ettirildi, öyle bir alfabe ki, 4. asırdaki bir alfabe baz alınarak hazırlanmıştı. Proto –Bulgarlar başka alfabe kullanıyordu– Türklerin kullandığı bir çeşit alfabedir. Bu alfabeden bâzı harfler alınıp yeni alfabeye konulmuştu. Birinci Boris iktidarında Bulgaristan’a Bulgar Hanları tarafından kovulan anti denen Slav kabileleri geri dönüş yaptı. Onlar Slav dilini empoze etmişlerdir. Ve böylece herkes Slavca konuşmaya başlamıştır. Bu dönemde insanlar okuryazar değillerdi. Biz alfabeden bahsediyoruz, muhtemelen o zaman sadece 1000 kişi okuma yazma biliyordu. Bir şeyler öğrenmek istediğinde Slavcayı öğrenmek mecburiyetinde kalıyorsun. Bu Doğu Roma İmparatorluğunun Bulgaristan’ı yok etmek için yaptığı en önemli harekettir.

Peki, Bulgarlar etnik kimliğini nasıl koruyabildiler?

Gerçekçi bakarsak, biz yokuz. İkinci Bulgar Çarlığı Kumanlara ait… Genellikle burada yaşamak isteyen Proto Bulgarlar ağır koşullara mahkûm edilmiştir, hiçbir yere gitme hakkı olmayan kırsal köylüydüler. Ağır vergiler ödüyor, köle gibi çalışıyorlardı. Geri kalanları Kuman ve geri dönüş yapan Antilerdi. İkinci Bulgar Çarlığı hanedanı Kumanlardandı.

 

——————————————————————————————

Dünya Bülteni için Mehmetemin Mehmetemin tarafından tercüme edilmiştir. 24.09.2012

http://www.dunyabulteni.net/?aType=haber&ArticleID=194115

Yazar
Kırmızılar

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen