Herkes ne yapabilirim derdinde kıvranıyor.
Acılar içinde gönlümü hoş eden bu ruh güzelliğinin bendleri yıkarak açığa çıkması.
Milletime imanım her zaman zirvelerdeydi.
Yaşadıkça milletime imanımda hiç zelzele olmadı.
Olmayacağını biliyordum, biliyorum.
İşte bu kıyamette de Türk’ün saf mayasının yüceliğini gördüm.
Gözümü gönlümü bu şahane gerçek dolduruyor.
Yalnız…
Ne olur, bu saf millet duygusuna olsun hücum edilmesin!
Yardım edenlerin önü açılsın.
İlla bizim adımızla yardım edin denecek bencillik ve teklik zamanı değildir.
AFAD yetmiyor, yetmez.
Devletin organizasyon gücü de yetmiyor.
Biz, ordusu harap edilmiş, EMASYA’sı iptal edilmiş bir ülkeyiz.
Birçok sebeple birçok şey eksik kalacak.
Bırakın millet tamamlasın.
Adı belli sivil kuruluşlar Afad’a yardımcı olsun.
Beraber yürüsünler ve yardımlar koordine edilsin.
Mesela AHBAB.
Büyük bir organizasyon gücüyle gönüllüleri sevkediyor.
Haluk Levent’in kurduğu iyilik örgütü muazzam işler yaptı.
Depremde de bütün güçleriyle çalışıyorlar.
Büyüyerek hizmete koşuluyorlar.
Bu büyük gönüllü harekete lütfen dokunmayın!
Akut gibi Türkiye’nin büyük yardım gücünü budadığınız gibi Ahbab’a da dokunacaksanız yazık edersiniz.
Öyle de yıkarsınız.
Yıkımlar yetsin artık, yıkmayın!
Akut kurucusu Nasuh Mahruki gibi bir büyük dünya devinin başına neler geldiğini unutmuyoruz.
Haluk’u ve ekibini rahat bırakın demem yetmez.
Önlerini açın demem de yetmez.
Ellerini öpün!
Hadi bunu da yapmadınız..
Dokunmayın!
Dokunmayın!
İyi işler yapanları kıskanmak, beni gölgeliyorsun demek nasıl bir psikolojidir?
Her toplumda, iyilikte öne çıkanlar olur.
Baş tacıdırlar.
Başınızda taşımıyorsanız bari dokunmayın!
Hükumet gücü, devlet gücü böyle kullanılmaz.
Lütfen artık işimize, başımızdaki kıyamete odaklanalım!
Bugün, devlet yöneticilerinin diyeceği tek söz vardır:
Hepimiz biriz.
Herkese ihtiyacımız var.
Herkese…