Ali Alper ÇETİN
Osmanlı Devletinin, Anadolu sınırlarından taşarak Batı’ya yöneldiği, Akdeniz’i bir Türk gölü gibi tanımaya başladığı yıllardayız.
Devletin genç Padişahı Fatih Sultan Mehmed, İstanbul fethini tamamladıktan sonra yüzünü Akdeniz’e çevirmiş, ilk olarak güçlü bir donanma kurmuştu. Bu donanmanın üssü Gelibolu’ydu. Gelibolu’dan yiğit denizciler çıkıyor, bu ferman dinlemez leventler, yelkenlerini şişirerek, Akdeniz’in uçsuz-bucaksız sularına kendini salıveriyorlardı.
İşte bu günlerde, Karaman’dan Gelibolu’ya gelerek yerleşen Mehmed Pirî adlı bir levendin 1470 yıllarına doğru nur topu gibi bir oğlu dünyaya gelmişti. Adını Muhiddin Pirî koydular. Çocuğun dayısı, tanınmış denizci Kemal Reis’ti. Kemal Reis, Muhiddin Pirî’nin yetişmesini üzerine aldı. On bir yıl onu, Gelibolu’daki bilginler yanında okutttu. Delikanlılık çağına gelince de, üç direkli kocaman gemisine sefer kâtibi yaptı. Onunla birlikte Akdeniz’in dalgalı, mavi sularına açıldı. O günden sonra, delikanlı Pirî Reis olarak anılmaya başlanmıştı.
Büyük Türk denizcisi, tanınmış haritacı, Haritaların efendisi, şair ve edip Pirî Reis…
Kemal Reis, Akdeniz kıyılarını birer birer tarıyor, karşılarına çıkan Venedik ve Ceneviz korsanlarına göz açtırmıyordu.
Kendisinden çok güçlü düşman donanmaları onun küçük, fakat çok çevik filosu karşısında darmadağın oluyor, kazanılan her zafer Osmanlı Devleti’ne yeni limanlar, kaleler armağan ediyordu. Tam ondört yıl Kemal Reis Akdeniz’i dolaştı, durdu. Pirî Reis, bu süre içinde, yeni ülkeler gördü. Demir atılan her limanı en küçük ayrıntılarına varıncaya dek inceledi, haritalarını yaptı. ( Kitab-ı Bahariye) adında bir eser yazıyor ve gözlemlerini bu eserde topluyordu. Çoğu kez, kalemini bıraktı, palasına sarıldı, deniz savaşlarına girdi. Çoğu kez filosunun başına geçti, dayısı Kemal Reis’in yerine seferleri yönetti. Olgun, tecrübeli, bilgin bir denizci olmuştu. Özellikle 1486 yıllarında, İspanya kıyı şehirlerini, güneyde Cezayir’i çok iyi taradı. Altı yıl Kemal Reis’le birlikte İspanya Müslümanlarını Kuzey Afrika’ya taşımışlardı. Bu kolay olmamış, çetin savaşlar verilmişti. 1495 yılında Kemal Reis, resmen Osmanlı Devleti’nin emrine girmiş, 1499 yılında da Derya Kaptanı Davut Paşa, Kemal Reis’le Pirî Reis’i Akdeniz Filo Komutanlığına atamıştı. Ardından uzun süren Venedik savaşları başlamış, 1511 yılında Kemal Reis bu savaşlarda şehit düşmüştü. Kendisini küçüklüğünden beri yetiştiren, ona yeni ufuklar açan dayısı Kemal Reis’in ölümü Pirî Reis için bir yıkım olmuş, Gelibolu’ya gelerek bir köşeye çekilmiş, kitaplarını yazmaya, haritalarını çizmeye başlamıştı.
Uzun bir çalışmadan sonra, büyük bir dünya haritası çizdi. Bu haritanın içerisinde, o zamanlar yeni keşfedilen Amerika’da yer alıyordu. Pirî Reis’in ait bilgileri İspanya’ya seferler yaptığı günlerde elde ettiği bir gerçekti.
Pirî Reis, hazırladığı haritaları Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim’e sunmuş, daha sonra, padişahın emriyle denizden Mısır Seferine katılmıştır. Kanunî Sultan Süleyman devrinde Rodos seferlerine katılan Pirî Reis, bu sıralarda (Bahriye) kitabını tamamlayarak padişaha takdim etmişti. Onun bundan sonraki görevleri çok daha önemlidir. Bu görevler arasında Umman ve Kızıl denizler amiralliği de vardır.
1554 yılında Kânûnî tarafından idam fermanın imzalanmasına neden olan; Pirî Reis’e ait üç donanmanın askerlerinin Kahire’de ki yağmaya karışması ve İspanyollardan Pirî Reis’in rüşvet aldığı iddiası tam bir komplodur, tuzaktır. Hint Kaptan-ı Deryası olan Pirî Reis’in Mısır’a olan düşkünlüğü ve Payitaht nezdindeki itibarı, Mısır Valisi’ni, yerimde gözü var korkusuna itmiş; Pirî Reis’i önünden çekme girişimine neden olmuştur. Dünya’nın sırrını anlamış ama insanları anlayamamıştır anlaşılan Pirî Reis. Haritası ile birlikte Kânûnî’ye gönderilmiştir. 1554 yılında Kahire’de idam edilmiş.
Harita Saray’da değeri bilinmeden yüzyıllarca dolaşmış. İdamla ilgili çok çeşitli iddialar dolaşmıştır… Şimdi ise, Türk milletinin evrensel ve tarihsel bir dehasını daha elimizden almak istiyorlar.
Yaşının seksenbeşe yaklaştığı 1554 yılında idam edildiği zaman, ardında, o güne dek bilinmeyen birçok deniz bilgileriyle dolu cilt cilt eserler, yıllarca Türk denizcilerine kılavuzluk edecek haritaları bırakıyordu. Bundan arasında (Kitab-ı Bahriye) si, Ege ve Akdeniz’in bir kılavuzu sayılır. Eserin ilk bölümlerinde denizcilik, fırtınaların çeşitlerinden, dünyanın yuvarlaklığından, pusula ve haritanın kullanışından söz edilir. Akdeniz’in, demir atmaya elverişli limanları, sığınılacak koyları, eserde birer birer gösterilmiştir. Yine eserin ilk bölümlerinde, Amerika’nın keşfinden bahsedilir ki, o güne dek Amerika’nın varlığından bahseden ilk eser Kitab-ı Bahriye olmuştur.
Pirî Reis, ayrıca Cebeli Tarık ve Antarktika’nın Arjantin’le bağlantısı çözer. Dünya’nın çevresini dahi bulmuştur. Araştırmacı Metin Soylu’nun, Harita’nın 22,5 derece eğim verilerek çizilmiş olması yanında 16 parça olmasını da dikkate alarak yaptığı çalışmasıyla ulaştığı bir sonuçta;
22,5 X 16 = 360 Derece ( Dünya’nın çevresini dahi bulmuştur)
Bugün Amerikan Hava kuvvetleri de Pirî Reis’in dünya haritasının, uzaydan çekilmiş fotoğraflarla aynı ölçüde olduğunu söylüyor.
Pirî Reis’in, bugün İstanbul Topkapı Sarayı Müzesi’nde saklanan ve 1528 yılında çizilen Amerika haritasında, Atlas denizi ile Amerika’nın kuzey kıyıları, özellikle Grönland Florida yarım adasına kadar uzanan sahiller ayrıntılı bilgilerle resmedilmiştir. 1929 yılında, Topkapı Sarayı Müzesi’nde bulunan bu haritayla Atatürk yakından ilgilenmiş, olduğu gibi yayınlanmasına, ayrıca üzerinde incelemeler yapılmasını emretmişlerdir. Atatürk Harita’yla ilgili manevi Kızı Afet İnan ve Türk Tarih Kurumu’na görev vermiş; birer rapor hazırlatmıştır. Pirî Reis, haritasını Cenevizli Colomb ve Toscanelli’den faydalanarak çizdiğini kendisi belirtmektedir. Ancak iki haritada da yüzlerce hata varken Pirî Reis bu hataları neden tekrarlamamıştır? Ayrıca Antarktika’yı nereden bilmiştir. Harita bilimsel yollarla çizildiği ve tekniğinin de açıklandığı kesindir. Haritanın üzerinde 9 Mart- 7 Nisan arasında 29 günde Gelibolu’da Pirî Reis tarafından çizildiği yazılıdır. Üstelik haritasının doğruluğundan emindir Pirî Reis. Harita ile ilgili şiirinde “ Kıl kadar farketmez, bilin” der. Nasıl bu derece emin olabilmiştir? Ve şiirinde ipuçlarını da vermektedir. Pirî Reis:
“…
Tam onaltı kısma böldüler inan,
Merkez tam onun orta yerine düşer.
Bu onaltının birinden öbürüne,
Ki çekerler çizi yerli yerine.
Bu çizginin iki başını edip hesap,
İkişerle olur otuziki cevap.
…”
Pirî Reis’in eserleri, dünyanın çeşitli dillerine de çevrilerek basılmış, onun şöhreti Türkiye sınırlarını çoktan aşmıştır.
Pirî Reis’in ölümünden sonra, onun asla doldurulamayacak seçkin yerine Murad Reis, Seydî Ali Reis gibi tanınmış denizciler geldi. Onlar, Pirî Reis’in gösterdiği hedeflerde gerçekten başarılı hizmetler gördüler. Sonunda büyük denizci Barbaros Hayreddin, Akdeniz’i bir Türk gölü haline getirerek Osmanlı Devleti’nin deniz gücünü dünyaya bir kez daha tanıttı.
Türk denizcileri arasında Pirî Reis, başarılı bir kaptan olduğu kadar, ileri görüşlü bir bilim adamı, coğrafyacı olarak ayrı bir yer almada. Türklüğü aydınlatanlar arasında dipdiri yaşamadadır.
Şimdi; Türk tarihçiler, denizciler, coğrafyacılar, haritacılar, astrofizikçiler Pirî Reis’i layık olmayan ellerde bırakmayalım. Anadolu’nun, Türk milletinin bu ulu çınarının evrensel mesajını, bu milli değerlerimizi elden bırakmayalım. Milletin değerlerini ellerinden aldıkça köksüz kılar, yıkarsınız. Bu değerlerimizi de Sahip çıkalım. Pirî Reis’in adı sokakları, dükkanları, caddeleri süslesin. Pirî Reis haritaları hediyelik eşyalar haline gelsin. Milletimize mal edilsin. Bu millet, pek çok değerini yitirmiştir, çaldırmıştır. Pirî Reis’i bırakmayalım.
Kaynakça
YÖRTÜRK dergisi Yıl:18 Sayı:107 sayfa: 10-13
Önder Mehmet: Anadolu’yu Aydınlatanlar, Başbakanlık Vakıflar Genel
Müdürlüğü Yayınları, 1998 Ankara
www.denizalticilarbirligi.com
www.egitimsistem.com