Meşhûr kıssadır: Mısır Seferi’nden dönüş yolunda, çamurlu bir yerden geçiliyorken, Anadolu Kazaskeri Kemâlpaşazâde (İbn Kemâl)’nin atının ayağından sıçrayan çamurlar, Yavuz Sultan Selîm Hân’ın kaftanına yapışır. Öfkesi, hiddeti ve gazabı ile Cihân’ı titreten Türk Hâkânı’nın, Molla Kemâl’e nasıl davranacağı, onu hangi şiddetli cezâya çarptıracağı merâk edilirken, orada bulunan devlet erkânının cümlesini hayretler içinde bırakan Yavuz kelâmı, ipek hafifliğinde, kadife yumuşaklığındadır. Korkudan yüzü sararan ve bedeni titreyen büyük Âlim’e dönen ve parlayan gözlerle bakan Cihângîr Yavuz:
“Hoca Hazretleri! Hafv etmeyesiz! Sizin gibi bir âlimin atının ayağından sıçrayan şu çamurlar, bizim kaftanımıza ziynettir.”
Kemâlpaşazâde’yi ve oradaki bütün devlet ricâlini rahatlatan bu sözlerden sonra, hemen yanındaki Çavuşbaşı’na bakan Yavuz Sultan Selîm Hân:
“Çavuşbaşı, tiz usûlünce yazdırasın. Vasiyetimdir, bu kaftan temzilenmeye, bu çamurlarla muhâfaza edile. Yarındasında Hakk’a sefer eşdiğimde, murâdımdır, sandukamın üstüne serile.”
Yavuz kâbındaki bir sert tâcdâr portresinin içine böyle bir ilim ve âlim hürmetini yerleştiren, Türk töresi ile İslâm akîdesidir. Reşid Rahmetî Arat’ın, yüksek ilim mesâîsi ile araştırıp kitaplaştırdığı eski Türk şiirlerinden biri, Turfan civârında kayda geçirilmiştir ve içinde şu hikmet dolu mısrâlar vardır:
“Biling biling ya begim
Biling sanga eş bolur
Bilig bilgen ol erke
Bir kün devlet tuş bolur
Biliglig er bilinge
Taş kurşansa kaş bolur
Biligsizning yanınga
Altun koysa taş bolur”
Uygur sâhâsında derlenen bu anonim şiirin, anlaşılmayacak bir tek kelimesi yok, ama yine de bugünkü Türkiye Türkçesine aktarmak istersek, şunları yazabiliriz:
“Bilgi bilin ey beyim
Bilgi sana eş olur
Bilgi bilen insana
Bir gün devlet yâr olur
Bilgili insan beline
Taş kuşansa kaş olur
Bilgisizin yanına
Altın konsa taş olur”
Hazret-i Peygamber, her Müslüman’ın hayât rehberi olacak inci dânesi nice sözleri, ilim ve âlim üzerine sarf eylemişlerdir. Bu hadîslere nazaran:
“İlim, Müslüman’ın yitik malıdır, nerede bulsa almalıdır.
İlim, Çin’de de olsa, Müslüman gidip o ilmi almaıldır.”
Yavuz Sultan Selîm Hân’ın Kemâlpaşazâde’ye söylediği sözlerin ardında, Uygur atalarımızın nefis şiiri ile Hazret-i Resûlullâh’ın nasîhat ve tavsiyeleri bulunmaktadır. Yavuz duruşunda ve nigâhında şırıl şırıl akan iki pınar vardır. Bunlardan biri Türk töresi, diğeri İslâm akîdesi ve Peygamber ahlâkıdır.