Cemal Aynasından Yansımalar beni hem hüzünlendirdi hem ağlattı hem de derin derin düşündürdü. Bu kitabı okurken çeşit çeşit duyguyu birlikte yaşadım. Sebebini tam ifade edemeyeceğim ama Cemal Aynasından Yansıyanlar’da okuduklarım rüyaya benzer bir hâlde uykularımda bile beni bırakmadı. Kitap, içimde adeta okundu durdu. Belki de bu, sadece yoğun düşüncelerimdi.
Hatıra kitaplarını okurken her nedense içim anılarımın mahşer yerine dönüyor. Bir şeyler yazmak geliyor içimden. Bazen yazıyorum. Bu kitap vesilesiyle de hissettiklerimi, düşündüklerimi buraya kaydetmek istiyorum.
Cemal Kurnaz Hocam, Aralık 2023’te emekli oldu. Onun rahle-i tedrisinden geçmek bize de nasip oldu. Bizi onun öğrencisi yapan iradenin elbette bir muradı vardı, buna inanıyorum.
Ben Gazi Eğitim Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Eğitimi bölümünde 2007-2012 yılları arasında okudum. Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni olmaya lisede, 9. sınıfta karar vermiştim. 2007 senesinde tercihlerimi yaparken ilk sıraya öğretmenlik mi, bölüm mü yazsam diye kısa bir tereddüt hâli yaşadım. Çünkü puanım yüksekti ve muhtemelen birinci veya ikinci tercihim gelecekti. Bu yüzden ilk iki tercih benim için çok önemliydi. Bu tereddüt hâlini yaşamama, hocalarımın tercih yaparken bölümü ilk sıraya yazmam şeklindeki talepleri sebep oldu. Fatsa sokaklarında bir müddet dolaştım. İlk sıraya bölüm yazsaydım Hacettepe Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü yazacaktım. Fakat gönlüm öğretmenlikten yana ağır bastı. Ben de yaptığım on iki tercih içerisinde ilk üç sıraya Türk Dili ve Edebiyatı Eğitimini yazdım. Diğerleri yine hep bölümdü. İlk tercihim Gazi Üniversitesi, ikincisi Selçuk Üniversitesi idi. Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Eğitiminin puanı benimkinden birkaç puan kadar yüksekti. “Nasıl olsa gelmez! Bir de puanımdan yüksek olan bir üniversite tercih edeyim!” diyerek ilk sıraya Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesini yazdım. İkinci tercihim olan Selçuk Üniversitesi’nin geleceğini düşünüyordum.
Ağustos ayı gelmişti. Abazdağı’na çıkmış, fındık topluyorduk. Gırisin Yeri’ndeydik. Bir ara telefonum çaldı. Hocam Selçuk Üniversitesini kazandığımı söyledi. Beklediğim sonuçtu. Sevinmekle beraber öyle çok büyük bir coşkunluk hâli yaşamadım. Gırısin Yeri bitmiş, evin avlusuna geçmiştik. Orada fındık topluyorduk. Beni tekrar aradılar. Fatsa-Ilıcalı arkadaşım Samet Tangel’le beni karıştırmışlar. Selçuk’u kazanan oymuş. Gazi Üniversitesini kazandığımı söylediler.
Bunu uzun uzun yazmamın sebebi Gazi’de okumamı isteyen iradenin uygun gördüğü nasibin üzerinde zaman zaman düşünmemdir. Sonuçta üniversiteye gelmiştik. Cemal Hocam, üçüncü sınıfta derslerimize girdi. Ondan önce kitaplarını okuduğumuz, isminden her dâim saygıyla söz edilen hocamla hiç görüşmemiştim. Odasına gitmeyi istediğim hâlde çekiniyordum. Üçüncü sınıftan itibaren hocamızın derslerinden, sohbetinden istifade etmeye başlamıştık. Bu derslerde ve hocalarımızla olan sohbetlerimizde “Nasıl öğretmen olunur?” sorusunun cevabının da gizli olduğunu yıllar sonra anladım. Eğitim-öğretim ve öğrenci meselelerinin ayyuka çıktığı bu dönemde mesleğimi severek icra etmemde hocalarımın büyük emeği vardır. Bunu burada anmayı zevkli bir görev bilirim.
Öğretmen olduktan sonra anladım ki, ne anlattığınızdan daha önemli olan bir şey varsa o da nasıl anlattığınızdır. Dersi hangi ruh hâliyle anlattığınızı öğrenci öyle veya böyle hissediyor. Bunun nasıl olduğunu anlayabilmiş değilim. Fakat öğrenciler dersi severek dinliyorlarsa siz de derslerinizi severek anlatıyorsunuzdur. Bunun sağlaması budur. Ben buna inandım. Bunun bana hocalarımdan geçtiğini düşünürüm. Özellikle de Cemal Hocamın üzerimde çok derin etkileri oldu. Onun hocalığı bana göre öğretmenliği ağır basan, öğretmekten ve anlatmaktan keyif alan bir özellik gösteriyordu. Cemal Hocamın derslerinde yaşanmışlık ve merhamet hissi ağır basıyordu. Bizim nice acemiliğimizi, belki pervasızlığımızı görmezden geldiğini yaşayarak gördüm. Uzun Türk asırlarından ağır ağır uyanmış ve bizlere şahit olduğu bazı şeyleri anlatan bir bilge gibiydi derslerinde. Bilhassa türküler hakkında yazdıkları ve söylediklerinde bunu hissederim.
Üniversitede bizler ikinci sınıftan itibaren iki şubeye ayrılmıştık. Bir arkadaşımız Cemal Hoca’nın her iki şubedeki dersine de giriyordu. Hocanın Divan Edebiyatı ile ilgili beyit çözümlemeleri onun çok hoşuna gidiyordu. Kasım 2015’te Taif’te geçirdiği bir trafik kazasında kaybettiğimiz arkadaşımız Memduh Durmaz, Cemal Hoca için hep “Pîr” unvanını kullanıyordu. Şimdi nasıl bilmiyorum ama, bizler ders haricinde, çıkışlarda veya her haftaki mutat buluşmalarımızda bu derslerde anlatılanların üzerinde duruyor, konuşuyorduk. Derslerde geçen bazı beyitler dilimizden düşmüyordu.
Cemal Hocamın “Cemal Aynasından Yansımalar” adıyla yayınladığı (Post Yayınları, İstanbul Aralık 2023, 338 sayfa) hatıralarını okurken bunlar da zihnime hücum etti. Burada yayınlanan bazı yazıları zaman zaman internette, sosyal medyada, hocamın diğer bazı kitaplarında okumuştum. Fakat bu hatıraları şimdi böyle bir kitapta ve bir bütün hâlinde okumak beni çok etkiledi. Kitabın beni en çok etkileyen kısmı hocamın ailesini ve çocukluğunu anlattığı ilk kısım oldu. Burası beni çok duygulandırdı. Ben de köyde doğup büyüdüm fakat bizim çocukluğumuzda böylesine çetin bir yoksulluk yoktu. Belki biraz babamların nesli ve belki de dedemler bu zorlukları yaşamışlardı. Fakat hocamın anlattıklarından sonra yaşadığımız hayatın aslında celalden cemâle bir yolculuk olduğunu düşündüm. Bunun ülkemiz için de böyle olduğunu düşünüyorum.
Kitabın bana en ilginç gelen yerlerinden birisi “Bu Da Benim Hikayem” bölümünde yer alan “Bölüm Hocalarımız” (s. 82-110) başlıklı kısımdır. Burayı okurken bir an akademide olmadığına sevinmedim desem yalan olur. Zarif, beyefendi, kibar bir insan olan hocamın muhatap olduğu tavır ve hâllerin birazıyla ben karşılaşsaydım nasıl bir karşılık verirdim, diye düşündüm. Sorunun cevabını doğrusu kestiremedim. Bendeniz akademinin içten pazarlıklı ve insana tepeden bakan yönünü biraz geç fark ettim. Çünkü lisanstaki hocalarımız böyle değildi. Fakat büyük bir safdillikle ülkeye yayılan üniversitelerdeki bütün hocalar gece gündüz harıl harıl çalışıyor, ülkeye yazarak ve insan yetiştirerek hizmet ediyorlar zannediyordum. Sonradan anladım ki, durum her zaman öyle olmadığı gibi bilim adamı olmak ile akademisyenlik aynı şeyler değilmiş.
Akademisyenliği bilmem ama bir bilim adamı olmak istiyordum. Çocukluk hayalimdi. Cemal Hocamı tanıdıktan sonra bu hayalim içimde adeta depreşti. Sonraki yıllarda akademik kariyere yönelmemde bunun etkili olduğunu zannediyorum.
Öğretmenliğimin yanı sıra görev yaptığım yerlerin kültürü ağırlıklı olmak üzere bu zamana kadar nasip olan çalışmalarımda bu taleple birlikte değerli hocalarımın büyük tesirleri vardır. Okuduğum okullarda rol model alabileceğim hocalar karşıma çıktı. Bu bakımdan talihime minnettarım. Cemal Kurnaz Hocam da hiç şüphesiz bunlardan birisiydi. Onun üslubu söylediklerini yaşayan ve muhatabını da kuşatan bir özellik arz eder. Açıkçası Cemal Aynasından Yansıyanlar’ı okurken orada anlatılanları yaşıyormuş hissine kapılmamda bunun etkili olduğunu düşünüyorum.
Hocamız bizleri hep iyiye, güzele, uzlaşmaya, vatanı ve milleti için karşılık beklemeden çalışmaya yönlendirdi. Fakat ben, Cemal Kurnaz Hocamın istediği gibi bir insan olamadım. Onun ikazlarına pek uyamadım. Fakat öğrettiklerinin birazını bile hayatıma tatbik etmeyi başardığımda bunun çok yararını gördüm. Keşke hocamın bizlere söylediklerinin hepsini hayatıma tatbik edebilsem!
Yukarıda Cemal Aynasından Yansıyanlar için “okuyorum” dedim. Aslında bu kitabı bir solukta okudum. Elimden bırakamadım. Kitabı okumak bir türkü dinlemek, görüntülerin bir şerit gibi gözümün önünden geçtiği bir filmi izlemek gibiydi. Yarım bırakmak istemedim. Üzerinde çalıştığım bir makale vardı. Bilgisayarı açmak içimden bile gelmedi. Bu kadar akıcı bir eser, böylesine dolu bir kitap, böylesine yüklü hatıralar beni içimden kuşattı ve adeta kendi içine çekti.
Kitaba yapacağım bir katkı yok. “Keşke olsaydı!” demeyeceğim. Hocamın, kitabın “Dost Yazıları” kısmında anlattığı genelde öğrenciler tarafından kaleme alınan övgü ve hayranlık dolu yazılardan biri oldu bu yazı. Burada Cemal Aynasından Yansıyanlar’ın bana hissettirdiklerini, eserden gönlüme yansıyanları paylaşmak istedim. Bu kitabın birçok baskı yapması, eğitimle ilgilenen herkese ulaşması ne iyi olurdu! Çünkü herkesin o aynada göreceği bir şeyler muhakkak vardır.