Çevre ve Şehirleşme

İnsan yeryüzü halifesidir ve yeryüzünden tam sorumludur.

Her şey gibi çevre ve şehircilik de, sorumluluk kapsamına girer.

Allah insanı görevini yapması için donatmış (legad halaknel insane fi ahseni takvim) ve ona kat kat ikram etmiştir (ve legad kerremna beni âdem). Vahiy indirmiş, peygamberler göndermiş, akıl, vicdan, irade ve şuur vermiştir.

Artık insan; “sorumluyum ama yetersizim” diyemez.

Rabbimi 4 kitap indirmiştir: 1. Tenzili kitap Kur’an, 2. Tabiat kitabı, 3. İnsan kitabı, 4. Olaylar kitabı.

“Ikra” oku ve üret demektir. Allah gönderdiği kitapları okumamızı ister.

Allah ister ki, bu 4 kitap bir arada buluşsunlar.

Yaşadığımız çevrenin sahibi Allah’tır, çevremiz ayettir ve bize emanettir. Onu korumak, ayet saygısıyla onun değerini muhafaza etmek görevi imtiyazı, tek tek her bireye verilmiştir.

Çevre bir nimettir, her nimet gibi sayılıdır, hesabı verilecektir.

Suyu, havayı, toprağı, çiçeği, böceği, madeni vb. kafanıza göre harcayamazsın, kullanamazsınız. Onu özenle ve kıtım kıtım harcayacak ve kullanacaksın.

 

PEYGAMBER VE ÇEVRE

Peygamberimiz Medine’ye geldikten sonra, çevre temizliğine ve israfına dikkat çekmiş; “Nehirde abdest alsan bile, suyu idareli kullanacaksın” demiştir.

Hz. Muhammed ilave olarak, suyollarına, meyveli ağaç altlarına, gelip geçilen yollara, insanların gölgelendikleri yerlere abdest bozmayı yasak etmiştir. Hayvan ağıllarının da, kuyulardan belli bir mesafeden uzakta tutulmasını istemiştir.

Yine Allah Resulü, ormanları ve yabani hayatı korumak için, Medine’nin merkezinden her tarafa doğru “12 mil mesafeyi haram alan” ilân etmiştir.

 

EVE, “SÜKÛN BULUNAN YER” ANLAMINDA “MESKEN” DENİR

Şehir, ahlâkın, sanatın, felsefenin ve dinî düşüncenin yeşerdiği ortamdır. Şehir, tarih ve medeniyetin idrakidir. O şehre mensubiyet olmalı ki, mesuliyet ve mecburiyet olsun!

Maalesef artık, bir arkadaşımızı bulmanız için o evden yansıyan şahsiyete değil, kapı numarasına bakıyoruz. Artık, birey değil “No”yuz!

Kim geldi? 3 numara. Nereye gidiyorsun? 7 numaraya. Vay beee…

İnsan nerede yaşadığının farkında olan idrak sahibi varlıktır.

 

ŞEHİR NEDİR?

Kur’an-ı Kerim’e göre yerleşme ilk insanla birlikte başlamıştır. Kur’an’da, şehirle ilgili olarak “Karye”, “Beled” ve “Medine” kelimeleri geçer.

Yesrib Medine olmuş, şehir ve medeniyet merkezi teşekkül etmiştir.

Şehirler, bir ülke ve milletin maddi manevi tüm kültür değerlerinin toplandığı, gelecek kuşaklara aktarıldığı mekânlardır.

Türk İslam medeniyetinin yükselişi şehirler üzerinden olmuştur.

Şehirlerimiz her sosyal tabakadan ve inançtan kişilerin aidiyet duygusuyla bir arada yaşadığı yerleşim yerleridir.

Bu haliyle şehirler, “değer tüketen değil, değer üreten” yerlerdir.

İslam kökende ve esasta bir şehir dinidir. Kur’an’ın ruhu temel olarak şehirlidir; bedevi değil, anti kabilevidir.

Ayrıca İslamî hayatın, düzenli bir şekilde yerine getirilebilmesi göçebe değil, yerleşik bir hayatı gerektirir.

Salih amel de, 3. şahıslarla ve sosyal olaylarla ilgili ameldir. Allah, Resulünü Hira’dan şehre indirdi: “Kalk ve uyar (Müddessir 74:2)” dedi.

Beş vakit namazda mescidlerde cem olmak, gelenlerin hatırını sorup derdini çözmek içindir. Cuma ve Bayram Namazları, bir arada olmayı zaruri kılan toplanma vesileleridir.

 

ŞEHİRLİ OLMAK, APARTMANDA OTURMAK DEMEK DEĞİLDİR

Apartmanlarda yalnızlaşıyoruz. Yanımızdaki dairede kim oturuyor bilmiyoruz.

Şehirde yerleşim nasıl olmalı?

Tek katlı, müstakil, bahçeli, pembe panjurlu bir evdir şehir evi. 

Avlunuzdan geçip zilini çalıp, tuz ekmek isteyeceğiniz komşularınız olmalı…

Bir tesbit: Çok katlıda oturanlar yaşadıkları yeri sahiplenemiyorlar. Çünkü bir nesnenin tamamı kendine ait değilse, insanoğlu onu koruyup gözetemiyor. Apartmanlar insanı sorumsuz yapıyor.

Türk-İslam evinden beklenen, bireyin ahlaklı ve erdemli yetişmesine zemin hazırlamasıdır. 

Ev, insanı kendisine benzetir.

 

TOPLUMDAKİ İNSAN, SADE, SAYGILI VE SEVGİLİDİR

İnsanlar, haddi aşmama, sadelik, israf ve gösterişten kaçınma, tevazu, mahremiyet ve yardımlaşmaya dikkat edecek şeklide yaşarlar.

Allah Resulü: “Komşusunun izni olmadıkça, binasını onun binasından daha yüksek yapıp ışığına, görüşüne rüzgârına mani olmayın” buyurmuştur.

Bir örnek verelim:

Firuzağa Camii’nin minaresi sağ değil, sol taraftadır. Sebebi ise, sağda olursa bitişikteki evin güneşine mani olmasıdır. Cami yapılırken durumu fark eden ev sahibi kadıya dava açar. Mahkeme de, minarenin sola alınmasına karar verir.

 

KOMŞU KİMDİR?

İnsanlıkta eşin, dinde kardeşin, mekânda ve zamanda yoldaşın olan herkes komşundur.

Apartmanındaki sesini duydukların, evinin yanındaki apartmandakiler, mahallenin ulaşabildiğin kadarı, şehirdekilerden kime ve ne kadarına gücün yetiyorsa, onlar senin komşundur.

Benim gücüm bizim mahalleye, bir Bakanın gücü Türkiye’ye yetiyordur.

 

İSLAM’DA ÇEVRE VE ŞEHİRLEŞME

“Yakın komşuya, uzak komşuya iyilik edin (Nisa 4/36)”

Allah Resulü, “Bana komşu hakkı öyle anlatıldı ki, komşu komşuya mirasçı olacak zannettim.”

Şunlar Peygamberimizin güzel sözleridir:

– “Tencerede bir şey pişirdiğin zaman, suyunu çoğalt ve dağıt”

– “Komşusu açken tok yatan bizden değildir”

– “Bir mahallede herhangi bir kişi aç kalırsa, ora halkı Allah’ın korumasından düşer”

– “Bir beldede, bir kişi açlıktan ölecek olursa, orası halkının tümü, ölenin katili sayılır ve ölenin diyeti onlardan tahsil edilir”

Şu anekdot ne güzeldir:

Birisi peygamberimize gelir: “Ya Muhammed! Bana öyle bir amel göster ki, onu yaptığım zaman cennete gireyim?”

Allah Resulü; “İyi ol, cennete girersin”.

Adam tekrar sorar; “Ben, iyi olduğumu nasıl bileceğim?

Cevap muhteşemdir: “Komşularına sor. Eğer onlar senin iyi olduğunu söylerlerse iyisindir”

Cenaze namazında iyi olduğumuzu komşumuzdan soruyorlar.

“İyi biliriz” demek yetmez. “Vallahi iyi biliriz” demeliler…

 

COĞRAFYANIN FITRATINA SAYGI

Allah yarattıklarına koyduğu fıtrata saygılı olmamızı ister. Mesela; insanın fıtratında okumak, öğrenmek ve iyi yöne değişmek vardır.

Coğrafyanın fıtratı ise; ovaların ekilmesi, evlerin yamaçlara, sırtlara, taşa yapılmasıdır. Dağların yamaçlar taştır, oralar iskân içindir.

Rabbimiz yamaçlardaki taşlık araziye, âdete temellerin su basmanını atmıştır.

Alüvyonların oluştuğu, ilahi emeğin tecelli ettiği harika tarım toprağına bina yaparsanız, eşyanın fıtratını yanlış okuyorsunuz demektir.

 

FITRATA AYKIRI DAVRANIYORUZ

Şehirler doğru yerlere yapmıyoruz.

Tarım toprağı, bir nimettir, her nimet gibi kısıtlıdır ve hesabı verilecektir. Bir cm. tarım toprağı 1000 yılda, pulluk derinliğindeki 50 cm. tarım toprağı 50.000 yılda oluşur.

Tarım toprağına bina yapılmaz.

Taşın hakkı ev, toprağın hakkı tohumdur.

Patates tarlasına apartman dikilirse, yer kürenin sistemine Allah’ın yüklediği ve halen yürürlükte olan yazılım, o binaları yıkar. 1999 Gölcük, Adapazarı ve Yalova depremi en canlı örnektir.

Rabbimiz! Bizi sorumlu yeryüzü halifesi olarak görevlendirdin. Lütfen biraz da akletmeyi ve tefekkür etmeyi öğret. Biz Seni sınırsızca övüyor ve çok seviyoruz Allah’ım.

 

Hayırlar diliyorum

Ankara, 15 Mayıs 2021

Prof. Dr. Orhan ARSLAN

 

Yazar
Orhan ARSLAN

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen