Ceyhanlı Âşık Ferrahi’nin Yeni Derlenen Türküleri

        Âşık Ferrahi 1934 yılında Ceyhan’ın Kıvrıklı köyünde doğar. 1969 yılında daha ömür yolunun yarısına bile gelmeden 35 yaşında bu dünyadan göçer gider. Ölüm onu alır götürür. Gün görmeden, yokluklar deryasından kurtulmadan, yalan dünyadan murat almadan, ozanlığının en verimli çağında kara toprağa gömülür. Halk ozanlarının en çilekeşlerinden biridir o. Asıl adı Mehmet Ali Ergat’tır. Kü­çük yaşta öksüz ve yetim kalır. Öksüz ve yetim kalan Mehmet Ali’yi dayısı Osman Metin ( Çingil Osman ) yanına alır.  Daha 7–8 yaşlarındayken hayatın cilvesi ona başka bir dünyanın kapısını aralar. Mehmet Ali, Halil Turan’a besleme olarak verilir. Halil Turan’ın kapısında uzun bir zaman çobanlık yapan Mehmet Ali’nin işe yatkın olduğunu anlayan dayısı onu tekrar yanına alır. Mehmet Ali köyün sığırlarını güderek, traktör sürerek ekmeğini kazanmaya çalışır. On iki yaşındayken bir rüya görür. Rüyasında bir kıza âşık olur. Bu aşk onu âşık yapar; sığır gütmeye yarayan değneğini bağlama yapar, dilini açar, gönlünü kanatlandırır, onu Âşık Ferrahiyapar. Aşığımız, bir yandan ekmeğini kazanmaya çalışırken; bir yandan da dağda, bayırda, kumda bir başına alfabenin hem eskisini, hem de yenisini öğrenmeye çalışır. Başkaları için zor olan, onun için hiç de zor olmamıştır. Gayretleri sonunda Karacaoğlan’ın, Kerem’in, Âşık Garip’in kitaplarını okuyabilecek duruma gelir. Sadece aşk hikâyeleri, şiirleri okumakla kalmaz, yazmaya da başlar. İlk şiirlerini bir defterde toplar. ”Mahzun Çocuk[1]adını verir. Fakat ne yazık ki, bu defter günümüze kadar ulaşamaz. 

        1954 senesinde Âşık Ferrahi İstanbul’dadır. Ayazağa ve Zeytinburnu Süvari Bölüğünde askerdir. Ancak askerliği sırasında tüberküloz hastalığına yakalanır. Hava değişimi için köyüne gönderilir. Fakat hastalık geçmediğinden, tekrar asker ocağına dönemez. Bu hastalık Ferrahi’nin hayatında yeni bir dönemin başlangıcı olur. Asker ocağına bir daha dönemeyen Ferrahi’nin verem olduğunu anlayan dayısı, çocuklarını bu bulaşıcı hastalıktan korumak için, evinden uzaklaştırır. Bu yüzden Ferrahi de köyünü terk etmek zorunda kalır.  İlk gittiği yer Ceyhan’dır. Ceyhan’da çocukluk arkadaşı Hamit Zorba’ya yol düşürür. Hamit Zorba, çalıştığı çiftlikte ona da bir iş ayarlar. Ferrahi, bir müddet burada çalışsa da traktör sürmek pek işine gelmez. Çünkü o; ”Mahzun Çocuk”una yeni şiirler ekleyecek, türküler çığıracaktır.

Sene 1958’dir. Elinde Kayserili Ömer Usta’nın armağan ettiği bağlaması ile Ceyhan’daki Şevket Eser’in saz evine düşer yolu. Şevket Eser’i tanıması çalıp söyleme konusunda yeni ufuklar açar. Ondan aldığı bilgiler ışığında deyişlerini sazıyla sözüyle dile getirir. Bu çalışmalar yavaş yavaş şuurlu bir şekilde Ferrahi’nin rotasını âşıklar dergâhına yöneltir. Artık aşığımız sazıyla, sözüyle ve korkunç kaderiyle baş başadır. Dertlerini türküleriyle dile getirir.  Ah neyleyim gönül senin elinden / Her zaman ağlarım gülemem gayrı. Ela gözlü nazlı yâri / Görem dedim göremedim.  Hasta gönlüm divanedir durmuyor / Dünya hiç kimseye kalmamış deyin. Güzel ben senin elinden / Nere gidem nere gidem. Adana’ya geldim gülüm göreyim dedimadlı türküleri çok ünlenir. Ünlenen türküleri dilden dile telden tele yayılmaya başlar.  Ününe ün katar. Destan satarak hayatını kazanmaya çalışan Ferrahi ünlenen türküleri sayesinde radyodan da sesini duyurmaya başlar. Adana İl Radyosu Müdürü Kemal Sönmez dört türkülük bantlar yaptırarak daha da ünlenmesine yardımcı olur. Konya Âşıklar Bayramına katılarak yaptığı türküleriyle Köroğlu ve Mihri Hatun ödüllerine layık görülür.  Sazıyla sözüyle ozanların düzenlemiş olduğu turnelerle yurdu karış karış, özellikle Çukurova’yı köy köy, oba oba, ilçe ilçe dolaşır. Gezginci âşıklar ne yaparsa o da onu yapar.

Sazıyla sözüyle Çukurova’yı dolaşırken Adana’nın merkez Kürkçüler köyüne bir düğüne davet edilir. Düğün gecesi, görüp tanıştığı akrabadan bir kıza gönül verir. Kısa bir süre sonra alıp kaçırır. 1959 yılında onunla evlenir.  1960–1961 yılları arasında Ceyhan’ın Kıvrıklı köyünde dayısından kalan 35 dönümlük tarlasını satarak Adana’ya yerleşir. Sinanpaşa Mahallesi Kışla Caddesi’nde bir saz evi açar. Burada bir yandan bu işin meraklılarına saz dersi vermeye çalışır, bir yandan da plak satarak geçimini temin eder. Kendine göre bir düzen kurarak geçimini sağlayan Ferrahi, Emine’den doğan Kızı Emine ve oğlu Mustafa geçim derdini daha da zorlaştırır. O tüm zorluklara rağmen küçük kızı Emine’ye bağlama çalıp türkü söylemesini öğretir. 

1960’lı yıllar onun yavaş yavaş yağı ile kavrulduğu yıllar olarak kayıtlara geçer. Fakat askerde yakalandığı verem hastalığı gün be gün şiddetini artırmaktadır. İşin kötüsü illet onun gırtlağına tebelleş olmuştur. Teşhis gırtlak veremidir. Hastalık ilerledikçe ses tellerini kaybeder. Bülbül gibi öten Ferrahi’nin sesi çıkmaz olur. 

Gerçek odur ki… Ozanın sermayesi sazı ve sesidir. Kısaca ozanın en önemli iki silahı vardır. Biri sözü, diğeri de sazıdır. Sözünü sazıyla dile getirir. Söz olmaz, ses olmaz ise bağlama çalma tek başına neyi anlatabilir ki… Elbette anlatamaz o bunu çok iyi bildiği için yaptığı deyişlerini kızı Emine’ye öğretir. Artık Ferrahi bir âmâ kızı Emine onun değneğidir. Gerçekten de öyle olur. Baba çalar kızı söyler türkülerini. Adana, Ceyhan, Kadirli Kozan çay bahçelerinin aranılan ikilisidir baba kız. İşte bu zamanlar Ferrahi’nin en zor günleri olarak hayatına çentik atar. Buna rağmen mücadeleyi elden bırakmaz. Hatta bu ikili radyolara bile bantlar[2]yaparak mücadelesini sürdürür. Artık çevredeki çay bahçelerinin aranılan sazı ve sesi Çukurova’nın aranan ikilisi olarak her gün biraz daha ünlenir. Tam işleri yoluna koymuşken, geçim derdini bertaraf etmişken hastalık peşini bırakmaz. Gün be gün şiddetini artırır. Ayakta çalıp söylerken verem hastalığı Ferrahi’yi yatağa düşürür. Bir gün beş gün derken kalkamaz olur. Sonuçta hayatının en verimli çağında gırtlak veremi Ferrahi’yi alır götürür bu dünyadan. Tarih 22 Nisan 1969’dur. 

Babası öldükten sonra Kızı Emine; Emine Ferahi adıyla onun adını yaşatmaya, türküleriyle, destanlarıyla geçmişi günümüze taşımak için babasının yolunda hızla ilerlemeye çalışır. Adana gazinolarında, çay bahçelerinde, babasının türkülerini okuyarak yoluna devam eder. Müthiş bir ses güzelliğine sahip olmasına rağmen şansı yaver gitmez. Güzelim sesiyle istediği yere varamaz. Zira elinden tutanı yoktur. Kimsesizdir. Buna rağmen o yılmadan yolunda ilerlemeye devam eder. Müzik piyasasının kaplanlarına av olmamak için elinden gelen gayreti gösterir. Bu zaman içinde bir evlilik yapar. Bu evlilikten bir kızı olur. Fakat ne acıdır ki yaptığı evlilik ayrılıkla sonuçlanır. Annesinin evlenerek Kıbrıs’a gitmesi işini daha da güçleştirir.  Bu zaman içinde başını taştan taşa vurur. Ceyhanlılardan, Kıvrıklılardan, Sinanpaşa Mahallesi sakinlerinden, Adanalılardan bir el uzansın ister. Ama maalesef Âşık Ferahi’nin yadigârı olan kızı Emine’ye bu satırları yazanın dışında hiçbir el uzanmaz. Hayatla boğuşmaya devam ederken babasının hastalığına yakalanır. Oda babası gibi:

 

“Yarap bu derdimin dermanı sende 

Bu derdime çare çare Allah’ım” 

diyerek Allah’a yalvarır. Fakat yalvarış, yakarış boşuna. İlaç parası yok. Emar parası yok. Sağlık güvencesi yok. Emine Ferrahi için her şey para. Para da onda yok. Kısaca: “Yok yok yoka karışmış tuz yok sabun yok“. İşte bu yokluklar deryasında o da 22. 7 2001 tarihinde yok olur gider. Evet, Emine Ferahi babasının yolunda yürürken hastalık onu da çeker alır yanına. İflah olmaz. Babası gibi o da bu dünyadan murat almadan çok genç yaşta kara toprağa gömülür.Yaşam defteri kapanır. Ama babasının ona bıraktığı türkü defteri hep açıktır. Türküler yaşadıkça da açık kalacaktır.   

Ben: Ferrahi’nin kızına bıraktığı açık kalan türkü defterinin sayfalarını 1986 yılında aralamaya başladım. Bu aralama araştırmaya dönüştü. Araştırmalar sonunda Âşık Ferrahi – Hayatı – Şiirleri – Türküleri[3]  ve Ceyhanlı Âşık Ferrahi[4]adıyla iki kitabımız yayınlandı.  Buna rağmen Ferrahi araştırmalarımız bitmedi. Her gün biraz daha artarak devam etti. Gönlüm her gün yeni bir türküsünü, yeni bir dörtlüğünü bulabilir miyim diye çırpındı durdu. Derler ya sabırla koruk helva olurmuş. Yeni Ferrahi şiirlerine, destanlarına ulaşmamız da aynen öyle oldu. 

Günlerden bir gün TRT İzmir TV’sinden Adnan Sait Tabakçı telefonla beni aradı.   Hemhal olduk. TRT adına Âşık Ferrahi belgeseli çekeceğini, benim de danışman olarak görev almamı istedi. Doğrusu bu haber beni fazlasıyla mutlu etti. Belgeselden ziyade belgeseli yaparken Ferrahi ile ilgili birtakım yeni bilgilere ulaşacağım çamla çırayla arayıp da bulamayacağım bir fırsattı. Kısaca çeşitli görüşmeler yapıldıktan sonra İzmir’den gelen beş kişilik bir ekiple Ankara’dan Adana’nın Ceyhan ilçesine hareket ettik. Önce Ceyhan’da, sonrada çevrede çekim yapılacak kaynak kişiler tespit edildi. Âşık Abdülvahap Kocaman’la görüşmek için Kadirli’nin Avluk köyüne, Âşık Feymani ve Mahmut Taşkaya ile görüşmek için Azaplı’ya, sonra Ceyhan’ın Kıvrıklı ve Sağkaya köylerinde çekim yapmak üzere bir çalışma planı yapıldı. Planımızı aynen uyguladık. Önce Avluk, (Koçlu) Azaplı sonra da Kıvrıklı ve Sağkaya köyünde çalışmalarımızı gerçekleştirdik.

Önce Azaplı… Azaplı’da Âşık Feymani’nin konuğu olduk. Feymani özenle karşıladı. Hoşbeşten sonra tatlı bir söyleşi başladı. Konu Ferrahi.  Biz soruyoruz, o cevaplıyor. Sohbet esnasında yemek hazırlandığını gördük. Aç değiliz, çay yapılırsa içeceğimizi söyledik. Hoş sohbetle çaylar yudumlanıyor. Feymani Ferrahi ile ilgili hatırasını anlatıyor: “Yıl 1967. İstanbul Harbiye Açık Hava Tiyatrosunda âşıklar şöleni var. Şölene beni almamışlar. Ama Ferrahi kadroda.Kendisi gırtlak veremi olduğu için türkülerini kızı okuyor. O zamanHasta Gönlüm Divanedir Durmuyor, Ela Gözlü Nazlı Yâri ve Ah Neyleyim Gönül Senin Elinden türküleri çok ünlüÖzellikle;Ah Neyleyim Gönül. Adı geçen türküyü Ankara Radyosu sanatçısı Nurettin Dadaloğlu radyo da okumuştu. Kendisi o türküyle çok ünlendi. Hatta benim de katıldığım bir programda türküyü üç defa okuttuklarını biliyorum.İşte o zaman Ferrahi’nin çok ünlü olduğu dönemdi.

 İstanbul’da Harbiye Açık Hava Tiyatrosunda yapılan âşıklar şöleninde ben de Ferrahi’yle birlikteyim. Türkülerini kendi çalacak kızı okuyacak. Kuliste de prova yapacaklar. O sırada programa katılan sanatçılardan biri de (ismini hatırlayamıyorum) prova yapıyor. Ferrahi de sazını akortladı. Delikanlı bitirsin ki kendisi de prova yapsın. Fakat genç, bir türlü fırsat vermiyor. Ferrahi dayanamadı. ‘Delikanlı eğer izin verirsen ben de birkaç türkü geçeceğim kızımla’ dedi. Delikanlı Ağabey bu sazı sadece bizim Aleviler çalar, Alevi değilsen çalamazsın deyince. Ferrahi  ‘Saz çalmanın Alevi’si Sünni’si olmazHerkes kabiliyetine, yeteneğine göre çalar. Ama sen bana fırsat vermiyorsun. Ben alevi değilim ama fırsat verirsen bak nasıl çalacağım’ dediAkortladığı sazını aldı eline, vurdu teline. Oğlan Ferrahi’nin çalışını görünce aptallaştı, dediğine pişman oldu. Ferrahi’nin elini öperek özür diledi. Bu hatırasını hiç unutmam[5]. Alevi köylerinde dedelik yapmış olsa da kendisi alevi değildiBenAlevi olmadığını biliyordum.  Bu hatırasıyla da bilgim tazelendi.

Ferrahi dürüst, samimi ve ahlâklı bir kişiliğe sahipti. Sevilen bir âşıktı. Sesi de güzeldi. Hatta köyde ezan okuduğu dahi söyleniyordu. Onunla dosttuk. Benden başka Abdülvahap Kocaman, Âşık Hüdai, Kul Ahmet de dostları arasındaydı. Merhumun bir fötr şapkası vardı. O şapkayla güzel bir fotoğraf çektirmişti. Fötr şapkayı Âşık Kul Ahmet’in armağan ettiğini söylerdi.”diyerek sözlerini noktaladı. 

Azaplı’da Feymani ile çalışmaları tamamladıktan sonra Ceyhan’ın Sağkaya köyüne hareket ettik. (Mahmut Taşkaya o gün köyde yoktu onun için de görüşme yapılamadı.) Saat 21 30 sularında köye ulaştık. Kıvrıklı köyünden Fatma Ağıran Öğretmen’in evine konuk olduk.  Geç kalmamız sorun yaratmadı.  Kaynak kişilerle birlikte hane halkı bizi bekliyordu. Hoş beşten sonra hemen çalışmaya başladık. Kaynak kişiler aynı köyden Şükrü Tek ve Âşık Cumali. Şükrü Tek’in takma soyadı Tatlıses. Biz hem Tek, hem de Tatlıses adıyla kayıtlarımızı gerçekleştirdik. Şükrü Tek; şimdiye kadar tespitlerimiz içinde Âşık Ferrahi’yi en iyi tanıyan, türkülerinin hepsini okuyan ilk ve tek kaynak kişi. Âşık Cumali de tanıyor. Fakat Şükrü Tek kadar değil. Olağan üstü bir birlikteliği yok. Türkülerini de başkalarından öğrenmiş. Biz daha çok Şükrü Tek üzerinde yoğunlaştık. Şükrü Tek Ferrahi ile hem de öldükten sonra kızı Emine ile çalmış söylemiş. Onun için konuya çok hâkim. İşte yıllardan sonra Ferrahi ile ilgili tespitlerimiz. Tarih 2 Ocak 2006. Şükrü Tek anlatıyor: ”Ferrahi o tarihlerde bizim köye düğüne gelmiş, köyümüzden Mustafa Öztürk’ün konuğu olmuştu. Köyde çalıp söyleyen bir de aşığımız vardı. Ali Ergezer. Güçlü bir âşık değildi. Buna rağmen Ferrahi ile takıştı. Her nedense Ferrahi ile suyu bir araya akmadı. 

O düğüne Adana’nın Karaisalı ilçesinden bize konuk olarak gelen Naile adında bir de kız vardı. Ferrahi Naile’yi ilk defa o düğünde bizim evde gördü. Yanımızda irticalen sizin de Ferrahi kitabınızda yayınladığınız Naile şiirini söyledi. Şiiri daha sonra türküleştirdi.“Haydı Naile’m Gel beri / Çok severim ben seni vay beni”adlı türkü işte bizim köyde gördüğü Naile için yakıldı. Bildiğiniz gibi o türkü;Lâle sümbül bağına / Çıksam yârin dağına’diye başlar. Bağlantı bölümü de: ‘Haydi Naylem (Naile’em) gel beri / Çok severim ben seni vay beni’ diye devam eder dedikten sonra türküyü çaldı okudu.BAKINIZ ÖRNEK NOTA NO I. )

            Ferrahi çok genç yaşta öldü. Yaşasaydı Çukurova’nın ikinci Karacaoğlan’ı olurdu. Duygu dolu bir âşıktı. Tüm türkülerini müzikli söylerdi. İrticalen türkü söylemesi çok güçlüydü. Yaptığı türküler kısa zamanda ünleniyordu. Gırtlak veremi olduktan sonra yıkıldı. Konuşamadı. Dili tutuldu. Diyeceklerini diyemez oldu. Eserlerini yedi yaşındaki kızına öğretti. Baba çaldı kızı okudu. Çok da tutuldular. Çukurova’nın aranan solisti oldular. Okuduğu türküler Adana’daki Çömelek Firması tarafından plak yapıldı. Çok iyi hatırlıyorum. Babasının çalıp kızının okuduğu bir plak vardı. Medet senden medet âlemin şahı / Bu gönlümü her an viran eyledin”dedikten sonratürküyü çaldı okudu.Türkü Şükrü Tek’in sesinden kayıtlarımıza girdi. Biz buna rağmen adı geçen plağa ulaştık.Plakta Ferrahi çalıyor kızı Emine okuyor. Türkünün notasını Emine’nin okuduğu Ferrahi’nin sazını çaldığı plağı dinleyerek yazdık. Böylece Ferrahi türkülerine bir yenisi daha eklenmiş oldu. ( BAKINIZÖRNEK NOTA NO: II)            

                        

 

 

DERLEYEN

HALİL ATILGAN

ADANA – CEYHAN

 

DELEME TARİHİ

ÂŞIK FERRAHİ’DEN

LÂLE SÜMBÜL BAĞINA[6]

 

2 OCAK 2006

KAYNAK KİŞİ 

NOTAYA  ALAN

ŞÜKRÜ TEK  

HALİL ATILGAN

                                                                       1

                                                           Lâle sümbül bağına

                                                           Çıksam yârin dağına vay beni

                                                           Mehlemi ben bende

                                                           Sürsem yürek yağına vay beni

Bağlantı

                                                           Haydi Nayle’m gel beri 

                                                           Çok severim ben seni 

2

Yârim gül olmuş kokar
Göğsüne güller takar vay beni
Ben Naylem’i[7]almazsam
Ölsem de gözüm bakar vay beni

            3

Der Ferrahi neyleyim
Dilim durmaz söyleyim vay beni
Göğsün Tekir[8]Yaylası
Ben orada yaylayım vay beni

                                                                       Bağlantı

 

 

 

(ÖRNEK NOTA NO: II)

 

 

DERLEYEN

HALİL ATILGAN

ADANA – CEYHAN

 

DELEME TARİHİ

ÂŞIK FERRAHİ’DEN

MEDET SENDEN MEDET ÂLEMİN ŞAHI

 

2 OCAK 2006

KAYNAK KİŞİ 

NOTAYA  ALAN

ŞÜKRÜ TEK  

HALİL ATILGAN

 

                                                                       1

Medet senden medet âlemin şahı

Şu gönlümü her an viran eyledin

Ey benim maşukum gönlümün mahı

Beni kenarlarda duran eyledin

                                   2

Neden bilmem sağa sola sapılır

Sizin emrinizle her şey yapılır

Öyle güzelsin ki sana tapılır

Dört kitabın birisin Kur’an eyledin

                                              3

Ferrahi derkine canan canımsın

Hem canımsın hem varlığım kanımsın

İstemem başka yar artık benimsin

Önce başkasına yaran eyledin 

            Adana’da o dönemde Kazım Karaörs güzel bağlama çaldığı gibi nota bilen tek saz sanatçısı idi. Onun dershanesine gidip nota öğrenmeye çalışıyorduk. Hatırladığım isimlerden Mahir Tatlıses – Hıdır Kılıç – Polisin kızı Hülya da benimle birlikte ders alanlar arasındaydı. Ferrahi’nin ‘Ah Neyleyim Gönül Senin Elinden ’türküsü hayli ünlenmişti. Hocamız Karaörs ‘Bu türküyü Ferrahi gibi kim okur’ dedi. Herkes ben okurum diye atıldı. Sonuçta benim okumama karar verildi. Kazım Karaörs türküyü çalıyor ben de okuyorum. Tesadüf bu ya Ferrahi de gelmiş kapıda bizi dinliyor. Rahmetli ben türküyü okuduktan sonra içeri girdi. Çok memnun olduğunu söyledi. Beni tuttu öptü.Sonra:Ben ölürsen ikinci Ferrahi sen olursun’dedi. Bu hatırasını hiç unutmadığını söyleyen Şükrü Tek ardından da Ah Neyleyim Gönültürküsünü çaldı okudu. Sonra Ferrahi’yi anlatmaya kaldığı yerden devam etti:  

             “Onun önemli özelliklerinden biri de irticalen türkü söylemesiydi. Gördüğü kız hoşuna gitmişse muhakkak ona anında dörtlükler dizerdi. Onun için de köydeki genç kızların çoğuna şiir yazdı, türküler söyledi. Emine’yi seviyordu. O çok özeldi. Onun için de üç türkü yaktı. Fakat köydeki diğer kızlara da şiirler söylemeyi ihmal etmedi. Zala, Naile, Nursel, Nurhan, Necla, Emine, Behiye, Zeynep, Esme, Iraz, Fadime, Havva, Vildan ve Mürvetbaşlıklı şiirleri geç kızlara yazdıklarının arasında ilk sırada yer aldı. Hatta‘Kızlar[9]adıyla yazdığı şiirinde köydeki kızların tüm özelliklerini ve güzelliklerini dile getirdi. Kıvrıklı’nın kızlarına yaktığı türküyü Adana İl Radyosunda çalıp okuması çok ses getirdi. Köy çalkalandı. Kız babaları harekete geçti. Fakat köyün ileri gelenlerinden Abdurrahman Ağa Ferrahi’yi korudu. ‘Daha ne istiyorsunuz kızlarınızın reklâmını yapıyor diyerek’köylü tarafından dövülmesine engel oldu.Ferrahi belki de dizelerinin çoğunu kızlar üstüne söyledi. Onun kızlarla başı dertte idi. Derdinin en büyük kaynağı da Emine’den geliyordu. Emine’ye kavuşamamasını türkülerle dile getirdi. Emine’m buradan ben gider oldum. Gel Emine’m Emine’m. Emine’yle ben murada / Erem dedim eremedim türküleri Emine üstüne yakılan türkülerin en ünlüleriydi” dedikten sonra: Be dinsiz imansız halim çok yamandiye başlayan Ferrahi’nin ilk defa duyacağımız bir türküsünü okudu. Türkünün sözleri: 

 

“Be dinsiz imansız halim çok yaman 

Senin için çektim çile zalim kız 

Ben mecnun misali gezdim bir zaman 

Sen düşürdün beni dile zalim kız” 

diye başlıyordu. Dörtlükte görüldüğü gibi Ferrahi’nin derdi yine kızlarla. Hızını alamamış, bolca intizar ediyor. Üstelik zalim kızın bu sefer dini imanı da yok. Dini imanı olmayan kızlara söylediği türküyü bağlamasıyla seslendirdi. Bizde kayda geçtik. Şükrü Tek sonra da Ferrahi’nin duymadığımız türkülerini çaldı okudu.  Güzel beni çok bekletme – İstanbul şehrinden hangi diyara – Aşk dediğin coşkun çaydırtürküleri de ilk defa kayda geçti. Böylece kaynak kişi Şükrü Tek’ten: 

                        

  • Medet senden medet âlemin şahı(Örnek Nota            II )
  • Be dinsiz imansız halim çok yaman ( “   “                  III)
  • Güzel beni çok bekletme         ( “          “                  IV) 
  • Aşk dediğin coşkun çaydır(“    “                  V)
  • İstanbul şehrinden hangi diyara(“    “                  VI)

olmak üzere Ferrahi ve Türk Halk Müziği repertuvarına yeni türküler kazandırmanın sevincini yaşadık. O sevinçle kaynak kişilere teşekkür edip kamera kayıtlarımızı kapatacaktık ki: Şükrü Tek Ferrahi’nin destancı bir ozan olduğunu söyledi. Birlikte destan sattıklarını uzun uzun anlattı. ”Günlük olayları takip eder, en can alıcısını seçer. Sonra olayı dörtlüklerle dile getirir. Destanın sözlerini belirli bir makamda okurdu. Bu Ferrahi’nin önemli özelliklerinden biriydi” diyerek sözlerine son noktayı koydu. 

Gerçekten de Âşık Ferrahi’nin destancı bir ozan olması önemli özelliklerindendi. 

Zira o, ekmeğini destan satarak kazanmış, geleneği de hakkıyla yapmıştı. Ben 1960’lı yıllarda Adana’nın en kalabalık sokaklarında Ferrahi’nin destan sattığına defalarca tanık oldum. Onun içinde Şükrü Tek’e yürekten katıldığımı ifade ettim. Anlattıklarını takdirle karşıladım. Takdir duygum ve onu doğrulamam çok hoşuna gitti: Mahzunlaştı. Gözleri doldu. Derin bir ah çekti. Sanırım o günler geldi aklına. Ferrahi ile birlikte destan sattığı anılarını hatırladı. Duygulandı. Sattıkları destanın makamını dahi unutmadığını ifade etti.  Ardından da 60’lı yıllarda Ferrahi’nin Kıbrıs Çıkarmasıyla ilgili yazdığı destanı makamıyla okumayla başladı. O okudu biz kayda geçtik. Destan: “Selam sana Kıbrıs ey güzel vatan / Nur olsun yeriniz ey şehit yatan” sözleriyle kayıtlarımıza geçti. 

Sonra Âşık Cumali Mincan da Ferrahi’nin bir başka destan örneğinden bahsetti. O da destanı makamıyla söyledi. Destan: Evine varılmaz pisli paslıdır / Bir iş görmüyorlar sanki yaslıdırdiye başlıyordu. Biz her iki destanın sözlerini hem de müziğini kayda geçtik. Ferrahi’nin Destan Dünyasıadlı yazımızda da notasıyla birlikte yayınladık. Tespit ettiğimiz destan makamları belki de bir ilk oldu. Zira şimdiye kadar destanlar hep söz olarak yayınlandı. Fakat biz sözlerini, müziği ile birlikte yayınlayarak bir ilki gerçekleştirdik. 

SONUÇ: Âşık Feymani, Ferrahi’nin kadim dostu Şükrü Tek ve Âşık Cumali sayesinde yaptığımız çalışma bizi Ferrahi’nin hiç yayınlanmamış destanlarına, şiirlerine ve türkülerine ulaştırdı. Destanlarını ÂşıkFerrahi’nin Destan Dünyası, türkülerini Ceyhanlı Âşık Ferrahi’nin Yeni Derlenen Türküleriadıyla yayınlayarak ilgililerin, araştırmacıların hizmetini sunduk. Derlediğimiz yeni türkülerin notalarını numaralandırarak metnin sonuna ekledik. 

Böylece yeni bulgulara ulaşıncaya kadar Âşık Ferrahi dosyası da kapanmış oldu. Bin rahmet olsun Ferrahi’ye, onun kadim dostu Şükrü Tek’e…

(ÖRNEK NOTA NO: III)

                

                        1

Be dinsiz imansız halim çok yaman

Senin için çektim çile zalim kız

Ben mecnun misali gezdim bir zaman 

Sen düşürdün beni dile zalim kız

            

 

 

DERLEYEN

HALİL ATILGAN

ADANA – CEYHAN

BE DİNSİZ İMANSIZ

DELEME TARİHİ

ÂŞIK FERRAHİ’DEN

HALİM ÇOK YAMAN

(Zalim Kız)

2

2 OCAK 2006

KAYNAK KİŞİ 

NOTAYA  ALAN

ŞÜKRÜ TEK  

HALİL ATILGAN

2

Sararsın cemalin kanın çekilsin 

Çürüsün ciğerin uslun dökülsün 

Viran olsun evin barkın yıkılsın

Ellerin koynunda kala zalim kız 

3

Her kime gidersen seni boşasın

Yuva kuramayıp boşa koşasın

Verem olup yataklara düşesin

Her yanın çürüyüp ula zalim kız

4

Der Ferrahi kıymetimi bilesin

Murat alamayıp boşa yelesin

Nihayeti çeke çeke ölesin

İmam namazını kıla zalim kız

(ÖRNEK NOTA NO: IV)

 

 

DERLEYEN

HALİL ATILGAN

ADANA – CEYHAN

 

DELEME TARİHİ

ÂŞIK FERRAHİ’DEN

GÜZEL BENİ ÇOK BEKLETME

1

2 0CAK 2006

KAYNAK KİŞİ 

NOTAYA  ALAN

ŞÜKRÜ TEK  

HALİL ATILGAN

 

1                                              

Güzel beni çok bekletme 

Gel Allah’ını seversen 

Bin derdime bir ekletme 

Bir Allah’ını seversen

                                                                       2

                                               Sen giyinme allı basma 

Susma konuş n’olur susma

Benden selamını kesme 

Sal Allah’ını seversen 

            

 

 

 

 

 

 

GÜZEL BENİ ÇOK BEKLETME

2

 

 

                        

                                                           

3

Kaşlarını yıkıp çatma 

Bana gamze okun atma 

Beni yalnız koyup gitme 

Kal Allah’ını seversen

                                                           4

Der Ferrahi etme nazı 

Gel yanıma bazı bazı

Al eline kırık sazı

Çal Allah’ını seversen

(ÖRNEK NOTA NO: V)

 

 

DERLEYEN

HALİL ATILGAN

ADANA – CEYHAN

 

DELEME TARİHİ

ÂŞIK FERRAHİ’DEN

AŞK DEDİĞİN COŞKUN ÇAYDIR

 

2 0CAK 2006

KAYNAK KİŞİ

NOTAYA  ALAN

ŞÜKRÜ TEK

HALİL ATILGAN

 

                                                                       1

Aşk dediğin coşkun çaydır

                                                           Aktım ağlayı ağlayı

                                                           Gezdiceğim gurbet eldir

                                                           Bıktım ağlayı ağlayı

                                                                       2

                                                           Mecnun gibi düştüm dile

                                                           Hasret kaldım gonca güle

                                                           Başım alıp gurbet ele

                                                           Çıktım ağlayı ağlayı

                                                                       3

                                                           Ferrahi’yi yâr sandı mı

                                                           Nazlı yar beni andı mı                                                                                                             Ateşe yaktım kendimi               

Yaktım ağlayı ağlayı

(ÖRNEK NOTA NO: VI)

 

 

DERLEYEN

 

HALİL ATILGAN

ADANA – CEYHAN 

 

DELEME TARİHİ

ÂŞIK FERRAHİ’DEN

İSTANBUL ŞEHRİNDEN HANGİ DİYARA 

 

02 OCAK 2006

KAYNAK KİŞİ 

NOTAYA  ALAN

ŞÜKRÜ TEK  

HALİL ATILGAN

         İstanbul şehrinden hangi diyara

                                                           Bir arzuhalim var durun turnalar 

                                                           İki satır yazdım gül yüzlü yâre 

                                                           Divana varınca verin turnalar 

                                                                       2

Yola revan olup kana’daçınız

Bolu dağlarından çabuk geçiniz  

Ankara’dan Kırşehir’e uçunuz

Hacıbektaş gile konun turnalar 

                                   3

Urfa’dan Mısır’a sefer eyleyin

Oradan Kerbela çölün boylayın 

Hazreti Hüseyin’e selam söyleyin 

Yarasına mehlem olun turnalar  

 

 

 

 

 

 

BİLGİ VE BELGELER

 

KAYNAK KİŞİLER 

                        

Adı Soyadı                   : Şükrü Tek – Şükrü Tatlıses

Baba Adı                      : Mustafa

Doğum Yeri                 : Ceyhan – Sağkaya köyü

Doğum Tarihi              : 1941

Ana Adı                       : Emine

                        Ölüm Tarihi                 : 31 Aralık 2006

Adı Soyadı                   : Osman Taşkaya /Âşık Feymani           

Baba Adı                      : Mehmet

Anne Adı                     : Hüsne

Doğum Yeri                 : Kadirli – Azaplı (Afşarlar ) köyü         

Doğum Tarihi              : 02 Mayıs 1942

Adı Soyadı                   : Cumali Mincan            

                                   Baba Adı                      : Süleyman 

                                   Doğum Yeri                 : Ceyhan –  Sağkaya 

Doğum Tarihi              : 1941

            

Ferrahi araştırmaları Ceyhan Sağkaya köyü. Tarih:  2 Ocak 2006. Soldan sağa: Cumali Mincan, 

Adnan Sait Tabakçı, Halil Atılgan ve Şükrü Tek[11].

DİPNOTLAR

[1]Mahzun ÇocukÂşık Ferrahi’nin ilk yazdığı şiirlerini topladığı el yazması defteridir. Defteri çok aramamıza rağmen maalesef bulunamamıştır. Kızı Emine’nin ve yakın dostu Şükrü Tek’in ifadesine göre Neşet Ertaş tarafından alınan defter iade edilmemiş, kısaca Mahzun Çocuk Neşet Ertaş’ın gazabından kurtulamamış, geri dönüşü de olmamıştır. Akıbeti meçhuldür. Böylece Neşet Ertaş’la ilgili bu tür suçlamalara bir yenisi daha eklenmiştir.

[2]Âşık Ferrahi’nin çaldığı, kızı Emine’nin okuduğu TRT İzmir Radyosu kaydıyla tarafıma ulaşan dört türkülük bant arşiv kayıtlarında mevcudiyetini hâlâ korumaktadır.   

[3]Halil Atılgan: Çukurova Üniversitesi Güzel Sanatlar Bölümü Yayınları. Yayın No: 1 Çukurova Basım Evi Adana 1987. 

[4]Halil atılgan: Ceyhanlı Âşık Ferrahi, Kültür Bakanlığı, Halk Kültürlerini Araştırma – Geliştirme Genel Müdürlüğü Yayınları 264, Halk Edebiyatı dizisi No: 54.  

[5]Feymani bu bilgiyi verirken Toplumda Alevi, Sünni, din, ırk, mezhep ayırımı yapmadığını, Ferrahi’nin Alevi olarak bilindiğini fakat Alevi olmadığını anlatmak için bu hatırasını naklettiğini ifade etti.   

[6]Türkünün TRT repertuvar sıra No:  2318’dir. TRT kayıtlarında kimin derlediği, notaya aldığı, derleme tarihi ve benzeri detay bilgiler yok. Sadece Âşık Ferrahi’den alındığı, yöresinin de Ceyhan olduğu yazılı. Biz türküyü 2 Ocak 2006 tarihinde Ceyhan’ın Sağkaya köyünde Şükrü Tek’ten derledik, okuduğu şekliyle de notası yazdık. 

[7]Nayle yörede Naile adının kısa söylenişi.

[8]Tekir Yaylası: Adana il sınırları içinde, Adana – Ankara oto yolu ve Orta Toroslar üzerinde bir yerleşim birinin adıdır. Literatürde Akça Tekir olarak bilinir.   

[9]Bakınız: Halil Atılgan’ın Ceyhanlı Âşık Ferrahi kitabı. Kültür Bakanlığı Yayınları Ankara 1987. Sayfa: 149

[10]Türkünün sözleri Ceyhanlı Âşık Ferrahi kitabımızda (Kültür Bakanlığı Halk Kültürlerini Araştırma Geliştirme Genel Müdürlüğü Yayınları. No: 264 – Ankara 1997.)11 dörtlük olarak Zalim Kız adıyla yayınlanmış. (Sayfa: 149)Kaynak kişi Şükrü Tek türküde dört sözünü okumuştur

[11]Şükrü Tek bizim belgesel çekimlerimizden takriben bir yıl sonra daha 55 yaşında iken vefat etmiştir. Ölüm tarihi 31 Aralık 2006. Bir rahmet olsun Şükrü Tek’e. Türküler yaşadıkça o da türkülerle yaşayacaktır.

Yazar
Halil ATILGAN

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen