Türk Ocakları İstanbul Şubesi “İslâm’ın Bugünkü Meseleleri” adıyla üç gün süren ve Türk dünyasından, İslâm ülkelerinden konunun uzmanı yirmiye yakın bilim insanının, Türkiye’den Prof. Ali Bardakoğlu, Prof. Sönmez Kutlu, Prof. Mustafa Çağrıcı ve Prof. İbrahim Maraş gibi saygın ilahiyatçıların katıldığı bir ilmi toplantı düzenledi. Şube Başkanı Dr. Cezmi Bayram’ın aynı konuda birkaç yıl önce Kartal Belediyesi’nin desteğiyle düzenlediği toplantıda sunulan tebliğler kitap halinde de yayımlanmış ve bu meselelerle ilgilenen çevrelerde çok beğenilmişti. Günümüzde İslâm’ın ve Müslümanların çözüm bekleyen önemli meselelerinin bulunduğunu hemen herkes görüyor. İslâm’ı kendilerine göre yorumlayan El Kaide, IŞİD ve türevleri radikal grupların, Irak, Suriye, Afganistan gibi siyasi istikrarsızlıktan kurtulamayan ülkelerde silah zoruyla iktidarı ele geçirme girişimleri iç çatışmalar doğuruyor; diğer yandan selefici ve mezhepçi akımlar İslâm ülkelerinde büyük sorunlara yol açıyor. Türkiye’de İslâm’ın üç temel esasından biri olan ahlaki değerlerden uzaklaşarak din üzerinden siyaset yapılmasının, tarikatçılık, cemaatçilik üzerinden güç devşirilmeye çalışılmasının nelere yol açtığı 15 Temmuz’daki menfur darbe girişiminde bir kere daha ortaya çıktı. Dolayısıyla bütün bu konuları kapsamlı bir şekilde ele alan, güncel meseleleri İslâm’ın özüne, Kur’an ve sahih hadis ölçülerine uygun tarzda inceleyen ilmi bir toplantının düzenlenmesi son derece yararlı ve gerekli bir girişimdir. Ayrıca sunulan tebliğlerin kitap halinde yayınlanacağı ifade ediliyor. Böylelikle daha geniş kesimlerin burada açıklanan görüşmelerden yararlanacak olması sevindirici bir haberdir.
Bu faaliyete CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun katılmış olmasını gerekçe göstererek Şube Başkanı Cezmi Bayram’a yapılan işlem ve buna ilişkin açıklama son derece aceleci ve fevri bir tavırdır. Çünkü bu faaliyetin programı, katılımcıları, içeriği günler öncesinden belirlenip açıklanmıştı. Bu derece kapsamlı bir toplantının İstanbul Belediye Başkanı İmamoğlu’nun parasal desteğiyle düzenlendiği de biliniyordu. Sakıncalı bir durum görüldüyse neden gerekli ikaz yapılmadı?
Toplantıdan iki gün önce CHP İstanbul Milletvekili Akif Hamzaçebi beni aradı. Kendisi camiamızın yabancısı değildir. Zonguldak şubemizin kurucularından Turgut Hamzaçebi’nin kuzenidir. Şimdiki hizmet binamızın yerini satın aldığımız dönemde Millî Emlak Genel Müdürüydü ve bize çok destek olmuştu, o günlerden tanışırız. Bana “Genel Başkanımız bu toplantıya katılmayı arzu ediyor, birlikte geleceğiz” dedi ve Cezmi Bayram’ın telefonunu istedi. Yani hiçbir siyasi partiye özel bir davet söz konusu değildir. Kaldı ki toplantıyı finanse eden Belediye Başkanının böylesine önemli bir faaliyetin açılışında mensubu olduğu partinin Genel Başkanının ve yöneticilerinin de bulunmalarını istemesi doğaldır. Bazıları Cezmi Bayram’ı neredeyse kapıda bekleyip gelenleri siyasi görüşlerine göre salona almadığı için hain ilan etmeye kalkışacaklar. Bu tarz bağnazlıklar Türk Ocağı geleneğinde hiç olmamıştır. 1993’den 2006 yılına kadar Türk Ocakları’nın öncülüğünde ve devletimizin desteğiyle Türk Dünyası’nın değişik yerlerinde tam 14 defa Türk Dünyası Gençlik Kurultayları düzenlendi. Değişik hükümetler döneminde kesintisiz yapılan bu önemli toplantı sadece 57. Hükümet döneminde gereken destek sağlamadığından yapılamadı. 2006’da İstanbul’da yapılan toplantının açılış konuşmasını dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül yapmıştı. Türk Ocakları’nın bugünkü hizmet binasının açılışına başta Cumhurbaşkanı Demirel olmak üzere bütün partilerin liderleri, Bahçeli’nin dışında gelmişlerdi. Türk Ocakları kuruluşundan itibaren farklı siyasi görüşe sahip partilerin buluştuğu fikri bir merkez olmaya, ayrımcılık yapmamaya çalışmıştır. 20 milyona yakın vatandaşı farklı siyasi görüşteler diye yok saymak mümkün mü, 85 milyon insanımızın belli değerler üzerinde buluşmaları sağlanmadan ülkemizin bekası temin edilebilir mi? Siyasetçilerin ve parti liderlerinin birbirlerini hemen her gün en ağır şekilde suçlamalarına, çemkirmelerine, öteki sayıp dışlamalarına alıştık, artık grup toplantıları başta olmak üzere her vesileyle kullanılmakta olan bu dili yadırgamıyoruz. Ama siyasi heves ve ihtirasları bulunmayan, bütün istekleri Türk milletine, Türkiye Cumhuriyeti’ne, Türk dünyasına hizmet etmekten ibaret olan, ülkücülüğü ömürleri boyunca bu anlayışla benimseyen, hayatlarına yansıtmaya çalışanlara lütfen müdahaleye, siyasi gömlek giydirilmeye kalkışılmasın.
Cezmi Bayram’ın tam 67 yıldır Türk milliyetçiliği fikrine, milliyetçi kuruluş ve yayınlarına hizmet ettiğini O’nu infaz etmeye kalkışanlar biliyorlar mı? Sanmıyorum. Ne yaşları ve harekete intisap süreleri ne de 80’li yıllar öncesine ait bilgileri buna elvermez. Bilselerdi 1973 yılında tarihi binanın gasp edilmesinden sonra sokakta kalan, Osman Turan – Emin Bilgiç arasındaki Genel Başkanlık çekişmesi üzerine münfesih duruma düşen Türk Ocağı‘nın, O’nun girişimiyle kongresini yapıp fesihten kurtulduğunu bilirlerdi. Bilgileri yeterli olsaydı 1970-80 arasındaki her ülkücünün kurşunlara hedef oldukları dönemde ülkücü hareketin belkemiği konumundaki Ülkü-Bir’in Genel Sekreteri sıfatıyla rahmetli Prof. Orhan Düzgüneş’in yanı başında bu teşkilatı çekip çeviren, diri tutup yöneten insanın Cezmi Bayram olduğunu da bilerek daha ölçülü davranırlardı. Türk Ocakları’nın yeniden faaliyete geçtiği dönemde kurucusu olduğu şubeyi tek kişilik ordu gibi 35 yıldır ayakta tuttuğunu, örnek bir şube kıldığını ayrıca belirtmeyi gereksiz görüyorum. Vicdan sahibi, kıskanç olmayan herkes bunu görüyor.
Ülkemizde siyasi liderlerin ortak özelliği doğrudan kendi güdüm ve kontrollerinde olmayan her kişiye ve kuruluşa kuşkuyla bakmaları, biat etmemekte direnenleri hırpalamaya, mümkünse izole etmeye çalışmalarıdır. Başkaları neyse de bilimsel kariyerleri bulunanlar bu siyasal bağnazlığın, dalganın altında kalıp ezilirlerse çok yazık olur; ülkemizin geleceğini aydınlığa çıkaracak işlevi yapmaları beklenen kesimlerden de yoksun kalırız.