Prof. Dr. Celalettin YAVUZ[i]
Türkiye-Avrupa Birliği (AB) ilişkileri en az 6 yıldan beri dondurulmuştur. 2005’te fasılların görüşülmeye başladığı tarihteki cazibesi kalmadı ise de 2015’te Suriyeli sığınmacılarla ilgili görüşmelere kadar AB üyeliği Türkiye için hala bir hedefti. Ancak AB’nin Türkiye ile doku uyuşmazlığı bahaneleri, üstelik İngiltere’nin Brexit’le AB’den ayrılması ile AB, Türkiye’nin öncelikleri arasından çıktı. “AB’nin geleceği, AB ülkelerinde neler oluyor?” gibi konular en azından Şubat 2022’de çıkan Rusya-Ukrayna savaşından beri kamuoyunda tartışılmıyordu.
Ankara’daki düşünce kuruluşlarından SDE, 10 Şubat’ta “Avrupa’da Siyasi Çalkantılar” başlıklı dar katılımlı panelinde, sosyal hayatla ilgili güncel gelişmeleri Almanya’dan iki, Hollanda, Fransa, Polonya ve Türkiye’den birer konuşmacıyla AB’nin geleceği de dâhil masaya yatırdı.
AB Ülkelerindeki Çiftçi Ayaklanmasının (Eylemlerinin) Gerekçesi
Avrupa’da ilk köylü ayaklanması 1524-1525 döneminde Almanca konuşulan bölgelerde silahlı 300.000 köylü ve çiftçinin, Martin Luther’in ile Thomas Müntzer’in dini ve siyasal düşüncelerinden etkilenerek ayaklanmasıyla görüldü. Protestan din adamları tarafından da desteklenen bu ayaklanma, savaş tecrübesi ve top gibi ağır silahların yoksunluğu sebebiyle 100.000 kadar köylü ve çiftçinin aristokratlar tarafından katledilmesiyle sonuçlandı. Almanya’dan Avusturya’ya kadar uzanan bu hareket, 1789 Fransız İhtilali öncesindeki Avrupa’da yaşanan en büyük ve en yaygın halk ayaklanmasıydı.
Panelin konuşmacıları Türk kamuoyunda “işçi eylemi” olarak bilinen son gelişmeleri “işçi ayaklanması” olarak nitelediler. İlki 2019’da Hollanda’da başlayan, daha sonraki yıllarda Belçika’ya ve Fransa’ya sıçrayan, geçen yılın sonlarından itibaren Almanya, İspanya, Yunanistan, İtalya, Macaristan, Polonya ve Romanya’da da baş gösteren çiftçi eylemleri, hükümetlerini oldukça sıkıştırmaya başladı.
AB ülkelerindeki çiftçiler, her şeyden önce kendileriyle ilgili alınan kararları beğenmemektedirler. Rusya-Ukrayna savaşı sebebiyle yakıt masrafı arttığı halde çiftçiler için bir düzenleme getirilmemesi gibi hususlarda karar vericilerin (hükümetlerin), kendilerine danışmadan karar aldıkları için pek çok başkentte yolları ve sınırları kapatmakta, parlamentolar önünde gösteri yapmaktadırlar. Hükümet karşıtı bu hareketler il genel meclisi seçimlerinde önemli sıçrama yapsa da bir ideolojileri ve hükümetlerde üst düzey bürokratları bulunmadığı için genel seçimlerde etkili olamamaktadır.
Buna karşılık hükümetlere ağır eleştiriler getiren, Hollanda’daki yabancı düşmanı Wilders’in ilk sırayı almasına, Almanya’daki aşırı sağcı AfP’nin ilk sıralara yükselmesine sebebiyet verdiler. Yani çiftçilerin hoşnutsuzluğu ırkçı ve yabancı düşmanı siyasi partilerin ekmeğine yağ sürdü. Bunun anlamı da AB ülkelerindeki Türkiye kökenli insanların da diğer yabancılar gibi endişelenebilecekleri gerçeğidir.
Hayat pahalılığı arttıkça halkın ilk gözüne batanlar göçmenler ile o ülkenin vatandaşı olsalar dahi yabancılar/yabancı kökenliler olmaktadır. Bunun en bariz yaşandığı ülkelerden Almanya’da doğum oranı oldukça düştüğü için her yıl en az 800 bin kalifiye elemana ihtiyaç vardır. Bu da ancak dışarıdan teminle mümkündür. Buna karşılık AfP gibi yabancı düşmanı siyasi partiler, bu konuda parlamentoya getirilecek yasal düzenlemelere karşı koymaktadırlar.
Çiftçi eylemlerinden Polonya ve Romanya’dakiler biraz daha farklı olup, asıl sıkıntı yakıt fiyatlarının yükselmesi yanında, Ukrayna’dan getirilen tahılın daha ucuza satılmasıdır.
Sonuç
Rusya-Ukrayna savaşında da görüldüğü gibi, Avrupa ülkelerinde artık lider yetişmemektedir. Aslında halk liderlik yerine sivil toplumun güçlenmesini istediği için siyaset böyle şekillenmektedir. Ancak olağanüstü durumlarda lidere ihtiyaç duyulacağı da bir gerçektir. AB dağılır mı henüz kestirilemese de, Avrupa’daki Türklerin geleceğinin garantisi için siyaset ve ekonomi gibi alanlarda asgari ihtiyaçlarının kurumsallaşmasına ihtiyaç olduğu kesin gibidir.
———————————————–
Kaynak:
[i] Güvenlik Politikaları Uzmanı