Köy, bir çocuğun türlü meşgaleler ile hayatı derinden kavradığı yerin adıdır. Köyde çocuk meşguliyetin çeşidi ve samimiyeti yanında hayatın sıcak yüzüyle de karşılaşır. TV ve internet yoluyla zihnine boca edilen onca bilginin gerçek hayattaki karşılığını görmekle mutludur.
Köyde bir çocuğu mutlu etmek her dâim mümkündür. Evlerin hemen her penceresi âdeta sonsuz bir tabiata açılır. Evin hemen önündeki ağaçtan çocuk kalbini sevince bürüyen kuş sesleri yükselir. Evlerin önü daima onun oynadığı, kendini ifade ettiği doğanın özgürlük alanına doğru açılır.
Köyde evlerin dışarıyla kesin hatlarla belirmiş bir sınırı yoktur. Pekâlâ evden çıkıp çıplak ayakla da çimenlerin, toprağın üzerinde rahatlıkla gezebilirsiniz. Bu, bir çocuğa doğada oynarken kendi evindeymiş hissini verir. Bu bir histen ziyade ruhu doyuran bir tecrübedir. Tabiatın evimiz olduğu bilgisi köydeyken çocuk kalbinde hissedilir durur.
Köy bir çocuğu ister. Çünkü köy kendi hayatını güzelleştiren şeyleri çok kolay teşhis eder. Bir çocuk köyde oynarken en sınırlı imkanlardan bile sınırsız mutluluklar devşirir. Köyde çocuk dâima mutludur. Bu mutluluğu öğrenilmiş değildir. Çocuğun büyümesi gibi doğal bir şeydir.
Köyde çocuk dâima meşgul olur. Hayatın tazeliği ile her günü ayrı sevinçler içinde geçirir. Her yeni gün ona çeşit çeşit mutluluklar getirir. Köyde çocuk akşam olup da uyuduğunda vazifesini en güzel şekilde yapmış bir kahramandır. Onun gönlünden gelerek yaptığı her şey hak edilmiş başka sevinçlere kapı aralar.
Çocuğun temiz dünyası köyün bütün derinliğini ve güzelliğini meydana çıkarır. Ben mekânın insanla güzelleştiğine inanırım. Köyü güzelleştiren ise çalışan büyükler ve oyun oynayan küçüklerdir. Bakmayın siz büyük küçük dediğime. Hayatı derinden yaşayan ve ait olduğu yere güzellik katan herkes büyük insandır.
Köyde her şey çocuk masumiyeti içinde yaşanır. Bu yüzden köyü gerçekten sevip anlayanlar çocuklardır. Çocuk ve köy ezelden aşina iki arkadaş ve belki de sahip oldukları masum ve samimî duygular ile birbirine eş iki kavramdır. Çocuğun dünyası köyde rengarenk ve derin duygulara sahne olur. Çocuksuz köy, köysüz çocuk gibi hüzünlüdür. Bence çocuğun ve çocukluğun ait olduğu yer köylerdir.
***
Köy bir çocuğun kendini anlamasına, iç âlemini keşfetmesine imkân tanıyan bir zenginliğe sahiptir. Bir çocuğun kendini anlamasına zemin hazırlayan yerlerin en başında köy gelir. Siz, bir çocuğa şehirde istediğiniz kadar imkân sunun, istediğiniz kadar parklara götürün ve talep ettiği şeylerin hepsini alın; köyünde oynayan bir çocuğun yakaladığı mutluluk hâline onu eriştiremezsiniz. Bu mümkün değildir. Elbette bu, biraz da bugünkü şehir anlayışı yüzünden böyledir.
Sahip olmak, bir imkâna sahip olmak mutluluğu garantilemek demek değildir. Öyle olsaydı hemen herkesin her şeye erişebildiği şu zamanda insanlar ve çocuklar daha mutlu olurdu. Kendilerini sosyal medya ve teknolojiye bu kadar teslim etmezlerdi. Hâlbuki köy, hiçbir iddiası olmamakla beraber hayatı yapan, dolayısıyla insanı maddî manevî besleyen duyguları ve güzellikleri size doyasıya yaşatır. Küçücük bir bahçeniz, tarlanız olsa bile orada bir çocuk için özgürlüğün, mutluluğun ve zengin duyguların bir sonu yoktur. Bu biraz da ilgili bir çocuğun köyde dâima yapacak bir şeyler bulmasıyla ilgili bir durumdur.
Onu köyde teknoloji denen canavarın eline teslim etmedikten sonra bir yerde her çocuk kendine yetecek meşguliyetleri bulup ortaya çıkarmada geç kalmaz.
Köyün bütün sakinleri bir çocuğun arkadaşıdır. Köyde çocuk için yabancı yoktur. Herkes akraba, herkes tanıdık, herkes ona çok derinden âşinadır. İnsanlar, hayvanlar, ağaçlar, çeşit çeşit bitkiler onun en yakın dostlarıdır.
Çocuk köyün yollarında çoğu zaman acıktığını bile duymaz. Nasıl duysun ki… Çeşit çeşit elmalar, erikler, fındıklar, böğürtlenler, melicanlar, incirler, armutlar onu beslemek için köşede bekliyor gibidir. Çocuk köyde envai çeşit hayvanla, kuşla, böcekle de iç içedir. Dilediği gibi onların üzerinde durup o canlıları tanımaya bir yol bulabilir kendince.
Böyle bir hâlde bir çocuğun köyde mutsuz olmasının, sıkılmasının imkânı yok gibidir (Gerçi hayatı kendinden ibaret zannettiren TV, internet ve sosyal medya duyarak ve içten yaşamanın önünde bugün koca bir engel gibi duruyorlar.). Eğer duygularını dışarıya açmayı başarabiliyorsa bir insanın hele de bir çocuğun köydeki türlü güzellik içerisinde mutsuz olmasının imkânı yok gibidir.
Türk milleti son dönemlerde kendisini oldukça huzursuz eden tüketim ve eğlence kültürünün bir argümanı hâline getirildi. Üretmek, çalışmak, kendi emeğimizle kazanmak gibi hâllerin yanı sıra köy de küresel çetenin doğal ve samimî olan her şeye vurduğu darbeden nasibini aldı. Küresel çetenin ve insan şeytanı diyebileceğimiz varlıkların köye ve köylüye düşman olması gayet doğal. Fakat biz millet olarak ve çocuklarımızın geleceği için köye dönmek, köyü canlı kılmak zorundayız. Hatta dönüp dönülemeyeceği konusu çocuklara sorulmalıdır. Onlar gereken cevabı zaten verirler.