“Cuma mesajlarına” cevap yazmadığım için, gelen Cuma mesajı sayısı zaman içinde oldukça azalmıştı. Ama pandeminin de etkisiyle olacak, son aylarda gelen “Cuma mesajı” sayısında ciddi bir artış oldu…
“Cuma Mesajları”nı okurken, zihnim beni yıllar öncesine götürdü. Yazdığım ilk bayram ve yılbaşı tebriklerini hatırladım; tebrik göndereceğimiz her kişi için ayrı kartlar seçer, en güzel yazan kalemimizle, o kişiye hoş gelecek cümleleri özenle yazardık. Gönderdiğimiz tebrik kartlarının zarfı da mazrufu da farklı olurdu… Daha sonraki yıllarda siyasiler, maddi durumu iyi olanlar, bürokratlar, bayram kartları bastırmaya başladılar… Tebrik metinleri aynı olan yüzlerce kart… Ama yine de el yazısıyla “Saygıdeğer hocam”, “Aziz dostum” , “Değerli kardeşim” “Canımdan aziz anneciğim” gibi hitaplar eklenir, önem verilen kişilere matbu metin dışında notlar ilave edilir ve matbu kartlar imzalanırdı… Çok tebrik gönderenler zamanla imzayı kaldırdılar… İmzalar da matbu hale geldi…
Sonra cep telefonuyla ve telefon mesajıyla tanıştık… Aynı mesajı yüzlerce kişiye birkaç saniye içinde göndererek kutlama vazifesini icra etmekten, herkes gibi ben de hoşlandım. Birkaç cümleden oluşan tebriği tek bir dokunuşla rehberinizde kayıtlı herkese göndermek ne güzeldi… Tebrik yazmaya ayırdığınız onlarca saati kendinize ayırabiliyordunuz… Birkaç bayram sonra, özene bezene hazırladığım metinlerin bana geri gelmeye başlandığını görünce, bireysel bakışı, duyguyu, kişiye özel tebrik anlayışını yok eden, muhataplarınızı aynileştiren, en insani tavrı makineleştiren bu tebrikler beni rahatsız etmeye başladı…
Toplum olarak mesaj göndermenin kolaylığını görünce, tebrik gönderdiğimiz günler artmaya başladı… Dini bayramları ve yılbaşını, milli bayramlar ve kandiller takip etti… Ve onunla da yetinmedik… Cuma mesajlarına başladık… Ve bunu bir dini ritüel havasına soktuk. Yeni bir bidat başlattık…
Akıllı telefonların ve internetin sunduğu imkânlarla tebrikleri renklendirdik… Her hafta farklı metin bulmak zorlaşınca, bazı uyanıkların kurduğu, örnek “Kandil ve Cuma Mesajları” sunan internet sitelerine başvurarak, göndereceğimiz mesajların görsellerini buradan seçtik, metinleri kopyaladık… İnsanımız, okuyamadıkları, okusalar da anlamını bilmedikleri Arapça metinleri birbirine gönderirken belki de sevaba girdiklerini düşünüyorlar.
Artık Cuma mesajları Perşembe akşamından başlıyor, Cuma gece yarısına kadar sürüyor… Sofusu da gönderiyor, alnı secdeye değmeyeni de… Kadını da, erkeği de… X Partisinin son sıra adayından tutun Y partisinin ilçe başkanına varıncaya kadar siyasiler… Odacısından Müsteşarına memurlar… Alışveriş yaptığınız mağazalar ve hatta bankalar… Tabii ki arkadaşlarınız…
SMS, Watsapp, Facebook, Twitter, e-posta ve nadiren de sesli mesaj…
Acaba bu mesajları gönderenlerin aklına, “Bu araçların, bu yazılımların bir tanesini bile neden Müslümanlar bulmadı?” sorusu geliyor mu? Geliyorsa da ikinci bir soruyu sorabiliyorlar mı; “Resmi günah, kadın sesini haram bilen bir toplum, gerekli teknolojik brikime sahip olsa bile, ses ve resim ileten; radyo, televizyon, sinema, telefon ve interneti bulması mümkün olabilir miydi?”
Bu sorulara ilaveten;
İslam ülkeleri, kadın haklarında, milli gelirde, milli gelirin paylaşımında, teknolojide, sanatta niye diplerde sürünüyor?
Kuran’da hiç geçmeyen veya yorumlarla geçtiği sonucuna varılan bazı hükümleri için kavga ederken, Kuran da en fazla geçen; “Akletmez misiniz?”, “Düşünmez misiniz?” buyruklarına neden uymayız?
Ülkelerin değerlerinin İslami kriterlere ne derece uyduğunu ölçen ‘İslamilik Endeksi’ sıralamasında ilk kırk içerisinde halkı Müslüman olan hiçbir ülke yer almıyor?
Müslümanlar arasındaki, tefrika bölünme, düşmanlık niye sona ermiyor?
Kelimeyi şehadet getirenler, neden birbirlerinin camilerini, ibadethanelerini bombalıyor, kelimeyi şehadet getirerek kafa kesiyor?
Aklı önceleyen Mütezile kâfir ilan edilirken, akla önem veren Maturidi’lik yok sayılırken; aklı önemsemeyen Eşari anlayış İslam dünyasında neden hâkim oluyor?
Sorularına cevap arıyor muyuz?
Bu sorulara, içinde “Yahudi”, “Mason”, “Siyonist”, “ABD”, “Batı” kelimeleri geçmeyen, kendi kusurlarımızı öne çıkaran cevaplar verebiliyor muyuz?
Keşke basmakalıp, kopyacı, tek tip, çoğunluğa uymayı amaçlayan kaygılarla, cuma mesajı göndereceğimize bu sorulara cevap arasak…
İslam dünyası bu ve benzeri sorulara cevap arasa inanın çok şey değişecek…
Soru sormaya başlarsak, düşünmeye başlayacağız…
Düşünmeye başlayınca, çalışmaya, değişmeye, üretmeye, gelişmeye başlayacağız…
Bu nedenle hiç hayırlı cumalar mesajı yazmam…
Ama her Cuma dua ederim: Allah’ım, bu Cumayı Müslümanların sormaya, düşünmeye, çalışmaya ve akıllarını kullanmaya başlayacakları hayırlı günlerin başlangıcı eyle !…