Yazan: Ülkü DEMİRAY
Türü: Roman
Yayın Evi: Bilge Kültür Sanat
Sayfa: 132
Ülkü Demiray adını daha önce hiç duymadım ve hiçbir eserini de okumadım. Daha doğrusu Ülkü DEMİRAY’ın eserlerinin varlığından bir haberim yoktu. Eğer 2023 Emine IŞINSU roman ödülünü kazanmamış olsaydı belki de hiç duymayacaktım. Ne zaman Emine IŞINSU 2023 Roman Ödülünü kazandı ben de o zaman Ülkü DEMİRAY’ın varlığından haberdar oldum.
Ülkü DEMİRAY’ın varlığından haberimin olmadığı gibi romana konu olan olaydan da haberim yoktu. Romanın şu an elimde 4.baskısını okudum. Bir günde okudum desem yalan olmaz. Romanı okuduktan sonra roman hakkkında yazılanları araştırdığımda ben okumakta bayağı gecikmişim. Romandan o kadar övgüyle bahsedilen yazılar var ki bunların hepsinden alıntılar yapılacak olsa sayfalar dolusu yazı yazılır.. Yağmur TUNALI’dan, Aslan TEKİN’e, Saliha SULTAN’dan Halim KAYA’ya kardar birçok kalem ehli veya akademisyen roman hakkında görüş bildirmişler. Uzun uzun yazılar yazmışlar.
Roman Emine Işınsu 2023 Roman Ödülüne layık görüldüğü için kısaca seçici kuruldan bahsetmem gerekir. Yarışma hakkında İskender ÖKSÜZ Hoca:
“Öncelikle ödüle 141 eserle başvuran yazarlarımıza teşekkür ediyorum. Aralarında tanınmış isimler de, daha önce ödül almış kalemler de, ilk defa yazanlar da vardı.
Önce genç arkadaşlarımızdan kurulu bir ekip, eserleri, daha ziyade şekil açısından inceledi. Roman formatına uymayan, bariz Türkçe hataları bulunan çalışmaları eledi; geri kalanları okudu ve jüriye sunulacak eser sayısını azalttı. Ön jüri üyelerinin bir birinden bağımsız yaptıkları bu çalışmada ilk aşamayı geçen eserler üzerinde mutabakat sağlandı. Bu sevindirici bir sonuçtu. Zübeyde Gökçen Süer, Fatma Eriş Hamza, Nebahat Akbaş ve Doğukan Altıparmak’tan kurulu ön jüriye büyük zahmetleri ve titiz çalışmalarından ötürü teşekkür borçluyuz.
Ön jürinin seçtiği eserler asıl jüriye gönderildi. Bu arada jürinin bütün eserlere ulaşmasına ve arzu ederlerse onları da incelemesine imkân tanındı. Yazarlardan, başlıklardan, ön jürinin seçmediği halde ilgilerini çekenleri değerlendirebildiler.
Sonuçta asıl jürinin seçimi de sevindiriciydi: Üç eser üzerinde oyları birleşti. Bunlar:
Ülkü Demiray’ın Cümbezin Kızı;
Özlem Kıvanç Kurt’un Serin;
ve
Üzeyir Karahasanoğlu’nun Gece Hep Gece
adlı eserleri.
Emine Işınsu Roman Ödülü, bir yarışma değil. Bir ödül. Dolayısıyla sadece bir eserin ödül alması gerekiyor. Yukarıda sayılanların ilki, Ülkü Demiray’ın Cümbezin Kızı eseri, Emine Işınsu Roman Ödülü’nü oy birliğiyle aldı. Jürinin fikir birliğine vardığı diğer iki romanı da kamuoyuna duyurmayı görev sayıyorum.
Ödüle gönderilen değerli eserler bunlardan ibaret değil. Fakat bir sıralama yapmak zorunluğu var ve sıra böyle belirdi. Ne güzel ki oy birliği ile belirdi.
Jüriye ve eserleriyle Emine Işınsu Öksüz’ün hatırasını kalemleriyle yaşatan yazarlara sonsuz teşekkürler.”( Emine Işınsu. com.)
Buradan anlıyoruz ki yarışmaya 141 eser katılmış ve eserler iki aşamada değerlendirilmiş. Birinci aşamada ön eleme yapan bir kurul üç eser üzerinde mutabık kalınca bu üç eser jüri üyelerine gönderilmiş. Jüri üyeleri de CÜMBEZİN KIZI romanını oy birliği ile birinciliğe layık görmüş.
Kitap hakkında yazar Aslan TEKİN:
“Cümbezin Kızı tek başına bir kadın hikâyesi değildir. Unutulan tarihe, sosyal olaylara kızlarımızın çığlıkları arasından bakıştır. Adanın parçalanışı, EOKA tohumlarının atılışı, İsrail’in kuruluşuna giden yolun ve kızlarımızın kayboluşunun hikâyesidir.
Kitap hakkında yazar Halim KAYA ÜLKÜCÜ KADRO’da şunları yazmış:
“Türkler o kadar garip ki Tarih onları eksiksiz kâmil bir şekilde hala tam olarak anlatabilmiş değildir. Türkler hakkında unutturulmuş, bilmediğimiz ne kadar mevzu var kim bilir. Ülkü Demiray’ın “Cümbezin Kızı” kitabında olduğu gibi meraklanıp mevzuyu araştıran yazarların yazacağı böyle kitaplarla nice yıllar sonra ortaya çıkmayı bekleyen nice Türklük hikâyesi var. Bu unutturulmuş Türklük Hikâyelerini araştırıp millete sunan Ülkü Demiray gibi evlatları sağ olsun, onlar var oldukça unutturulmuş Türklük hikâyeleri elbet bir gün ortaya çıkacaktır. Tıpkı Kıbrıs’ta satılan kızlarımızın hikâyesini tarihe gömülmüş halden kurtaran Ülkü Demiray gibi diğer hikâyeler de topraktan çıkan tohum gibi tekrar gün yüzüne çıkacaktır.”
Roman hakkında bir okuyucu: “Eserimiz, Kıbrıs’ta, İngiliz sömürgesi döneminde Araplara satılan yaklaşık dokuz bin kızın hikâyesini anlatıyor bize… öyle sıcak öyle içten bir havası var ki kitabın okurken biri bana derdini anlatıyor ben de dinliyormuşum hissine kapıldım.” diyor.
Bir başka okuyucu ise: “Kıbrıs’ta 1930 ile 1950 yılları arasında ekonomik sorunlar nedeniyle Filistinli Araplara yaklaşık dokuz bin kızın satıldığı söylenmektedir. Hatice’de bu kızlardan biridir. Üç eşli bir adamın dördüncü eşi olarak Filistin’e götürülür. Hem eşi tarafından hem de kumaları tarafından zulüm görür. Hatice, çeşme başında buluştuğu kadınlara Nenanne’den öğrendiği hikâyeleri anlatır. Bundan dolayıdır ki ona “Suların Sultanı” ismi verilir ve herkes tarafından böyle tanınır. Kocası bunu öğrenince Hatice’yi ve ilk eşi Hacer’i evden kovar. İkili Mim Dede’nin yanında yaşamaya başlarlar. Romanda mühim olan geriye dönüş teknikleridir. Yazar, geriye dönüş tekniği ile Hatice’nin ada yaşamına, dostluklarına ışık tutar. Böylece romanda devamlılık sağlanmış olur.”
Okuyucu Ece TECİMER ise şöyle diyor roman hakkında: “Cümbezin kızı beni uzun zaman sonra derinden etkileyen bir roman oldu. Gerçek hayatta yaşanan büyük acıları kurguyla harmanlayıp okuyucuya sunmuş yazar. O kadar çok cümlenin altını çizdim ki, her biri kalbime kazındı. Kadın olmak zordur. Eğer savaştaysan, güç yanlış ellerdeyse daha da zordur. Ülkü Demiray satır satır bu zorlukları, yaşanmışlıklardan ilham alarak anlatmış okuyucuya. Dili masal tadında olsa da olaylar daha çok bitmesi beklenilen bir kâbustan farksız. Bizim okurken zorlandığımız bu hayatları birilerinin yaşamış olması ve hala bir yerlerde başka kız çocuklarının da kaderlerinin bu yazılanlara benziyor oluşu sanırım romanı daha da hüzünlü kılıyor. Savaşı, sürgünü ve kaybolan hayatları anlatan bu roman benim tavsiye ettiklerim ve beğendiklerim arasında çoktan yerini aldı.”
Dilek E. Adlı okuyucu ise: “Kitabı tüylerim diken diken bitirdim. Yaşanmış acıların sözcükleri hep acıtmıştır yüreğimi. Bu kitap da benim için böyle bir kitaptı. Yazarın konuyu masalsı bir dille şiirsel bir yapıyla kurmasını çok sevdim. Öyle cümleler vardı ki okuyup geçemediğim. Önce üstüne düşünüp onları hissettim, sindirdim, sonra devam ettim. Emine Işınsu 2023 roman ödülünü hakkıyla almış. Kitabın son sayfalarında yazarın ödülü alırken yaptığı konuşması var ve bence muazzam bir konuşma olmuş. Yazarı ayrı kitabı ayrı sevdim. Bence kalıplardan çıkıp böyle kitapların varlığıyla zenginleşilmeli”
Seçici jüride olan rahmetli Alev ALATLI:
“Latife’den bu yana ne böyle duyarlılık ne de espiriye rastladım. Seçici gruba beni de dâhil eden İskender’e teşekkürler. Emine’ye yakıştı doğrusu”. ( Arka kapaktan).
Tarih üstadı İlber ORTAYLI Hoca da:
“Işınsu’ya yakışır bir yarışmaydı. Güzel eserler geldi. Cümbezin Kızı öne çıktı”( diyor. (Arka kapaktan)
Prof. Dr. Belkıs GÜRSOY ise:
“Ah Cümbezin Kızı, ne olur bize her daim iyilerin kazandığı o tükenmez masallarını hep anlat, hep anlat ki; dünya denilen bu dar ve engebeli köprüde Zümrüdüankaların kanatlarından yalnızca sevgi ve merhamet devşirelim.”(Arka kapaktan)
Prof. Dr. Bilge ERCİLASUN ise:
“Akıcı ve işlek bir üslup, güçlü bir başkarakter, zevkle okunan bir roman.”(Arka kapaktan)
Yağmur TUNALI ise roman hakkında şöyle diyor: “Ödüllere şüpheyle bakmaya alıştık. Bunun çok haklı sebepleri var. Bizde ödüller ideolojik veya sosyal grupların kendi aralarında dönen bir çarkın reklam ve propaganda aracıdır. Dolayısıyle edebiyat, sanat, bilim veya konu neyse o ideolojik boy göstermenin kılıfı haline gelir. İyi anlayacağımız bir meseledir. “Mesela şu ödül..” diyerek örnek verirsem şık kaçmayacak. Gerekirse ona da girilir. Görüntü açık: O ödül şunlar arasında, bu ödül bunlar arasındadır. Ödüller takım içinde bir özel uygulamadır. O takım arasında da gruplaşmalar olur. Her birinde kanaat önderi kabul edilenler vardır. Onların dediği kanun gibidir. Seçici kurullar onların dediğini yapmak üzere oluşturulmuş heyetlerdir.”
Diğer eserleri okumadığım için seçime ideolojik diyemiyorum. Yalınız işlenen konu seçici kurul üzerinde etkili olmuş olabilir. Kimsenin el atmadığı, unutulup giden bir yarayı yeniden gün yüzüne çıkarmak ve konuyu topluma duyurmak gibi güzel bir görev yapılmış. Bu bakımdan Ülkü DEMİRAY’ı da kutlamak gerekir.
Yağmur TUNALI’nın ideolojik konular hakkında görüşüne katılırken bir şeyi söylemeden geçemiyeceğim. Yağmur TUNALI bir TÜRKÇE sevdalısı. Tabir yerindeyse Türkçe delisi. Türkçe’yi güzel kullanır ve güzel yazar. Bu konuda hassasiyetinin olduğunu takip ederek bilenlerdenim (Yağmur TUNALI’nın İKİ GÖZÜM TÜRKÇE kitabı mutlaka okunmalı). Romanın iki yerinde ( ben kelimeyi yazmadan cümleyi yazayım da konu daha iyi anlaşılsın) şu cümlelerde geçen büyük harflerle yazdığım kelimeye dikkat ediniz. “Bir akşam KAMELYADA köylerin basıldığından, erkeklerin sıcak altında kafeslere kapatıldığına dair iddialardan, bu kadar insan akınını daha önce hiç görmediğinden söz etti.”(sf 89). Ve “ Yedinci günün gecesi Mim Dede odasından çıktı, KAMELYAYA yürüdü.”(sf..106 )
Türk Dil Kurumu Sözlüğüne baktığımızda KAMELYA: “Çaygillerden büyük, beyaz, pembe veya kırmızı renkte çiçekler açan, dayanıklı yapraklı bir bitki, Japon gülü” olduğunu görüyoruz. Birinci cümlede kelimenin aslı KAMERİYA olmalıydı.
KAMERİYE: “Bahçelerde yazın oturulmak için yapılan, kafes biçiminde, kubbeli, üstü yeşilliklerle sarılılan süslü çardak”. (Şunu da belirtmeliyim ki normal vatandaş genellikle KAMERİYE yerine KAMELYA denilmektedir. Ben bu hatanın bilgisayarın klavye hatası olduğunu düşünüyorum.)
İkinci cümlede ise çiçeğe doğru (KAMELYAya doğru) yürüdüğü manası çıkarılabilir ama buradaki KAMELYAda KAMERİYA olduğunu düşünüyorum.
Kitap hakkında özellikle 1000 kitap sayfasında, çeşitli mahalli gazetelerin kültür sanat sayfalarında onlarca övgü dolu yazılar var.
Mutlaka okunmalı. Dili sade( yer yer Kıbrıs Türkü’nün ağzı kelimeler var.) Sadece 132 sayfa. Olaylar neredeyse sayfa sayfa anlatılmış gibi. Bu da okuyucuya okuma kolaylığı sağlıyor.
Teşekkürler Ülkü DEMİRAY
Teşekkürler İskender ÖKSÜZ
Teşekkürler seçici kurulda görev alan güzel insanlar.
2024 Emine Işınsu Roman Ödülünü de sabırsızlıkla beklediğimi belirtmeliyim.
02.05.2024
Musa SERİN