“Daha Ötesi Olamaz” Dedik, Ama Oldu!…

Tam boy görmek için tıklayın.

Anestezi doktoru olarak ameliyata alınacak çocuğu anne babasının kucağından hep ben almak isterim. O anne, gözünden sakındığı yavrusunu uzatırken ‘al doktor hanım, çocuğumu uyutun, kesin, düzeltin, sağlıcakla bana geri getirin’ diyen gözleriyle öyle bir bakar ki gözümün içine; içim gider her seferinde. Bu ne büyük bir sorumluluktur düşünsenize; kucağınızda taşıdığınız o minik yavrunun ameliyat süresince kalbi, akciğeri olmak ve sağlıcakla uyandırıp anneye geri vermek.

Sezaryende karından çıkarılan bebeği alıp ağzını burnunu aspire edip canlandırırız, mosmor bebek aldığı ilk nefesle çilek gibi kızarır ve ağlamaya başlar; ah o bebek sesi!, yaşamın sesidir, duyduğumuz an bütün ameliyat ekibi derin bir oh çekeriz. Hatta, mecburi hizmette, yoğun bakımda günlerce başında beklediğimiz hasta sağlıkla gözünü açtı, yaşama döndü diye doktoru, hemşiresi, personeli hep birlikte sevinçten halay çektiğimizi bilirim.

Ben çalıştığım, tanıdığım binlerce hekimden, hocalarımızdan hep böyle gördüm; ilk kural hastaya zarar vermemek, sonra da hastaya şifa vermek… Zaten onlarca yıllık zorlu hekimlik maratonunda; bizi hayata bağlayıp bu şartlarda ‘yapılamaz mesleği yapılır kılan’ da inanın sadece işin bu manevi hazzıdır.

Dokunmadan önce elimizi defalarca yıkayıp, bir işlem yaparken erişkinden on kat hassas davrandığımız o süt kokan ‘yenidoğan’ ile ‘çete’ kelimesinin yanyana konması sizleri ne kadar üzüyor, isyan ettiriyorsa; işin içinde olan, işini lâyıkıyla yapan biz hekimleri emin olun kahretti; biz hele hiç inanamadık, bu canavarlığa, bu şeytanî organizasyona… ‘Hiç olur mu öyle vicdansızlık?’ dedik, ama olmuş işte! Çiğ süt emmiş her kötülük beklenebilen insanoğlundan her meslek olabilir ama doktor olunca, durum çok daha keder ve endişe veriyormuş, ne yazık ki bunu da gördük bu ülkede!

Bu, mesleğin yüz karası insan müsveddesine bakarsak, Tıp Fakültesi okurken terör örgütü üyeliğinden 12 yıl hapis cezası almış; birkaç yılını yatıp ‘topluma kazandırma yasası’ ile serbest kalmış. Olayın vahametine bakın ki: ‘Böyle bir insan fakülteye geri alınmış, mezun edilmiş ve yetkisi ve branş ünvanı olmadığı halde 13 tane yenidoğan ünitesinin de sorumluluğu verilmiş. Yani, ‘bebek katilinin savunucusuna, masum bebekler, yasa dışı yollarla emanet edilmiş!’. Kendisi gibi vicdansızlarla işbirliği yapan bu şahıs, onlarca bebeği para uğruna, işletmesini aldığı özel hastanelere sevk ettirmiş. Yönetmeliğe aykırı ne varsa yapmışlar; kimi kime şikayet edeceksin; o zamanların il sağlık müdürü pandeminin ‘önüne ne konup oku dense okuyan bakanı; ve bugünün Sağlık Bakanı; bu kişiler özel hastane sahibi hem de bahsi geçen hastanelerin sahibi. Bakanlık zaten tarikatların elinde; kural koyan da onlar; uymayan da; yeter ki para getirecek şey(h)ler bir olsun!

Şehir hastanelerinin inşaat şirketlerine peşkeş çekilmek için kurulup, yurtdışı sahiplerine 30 yıllığına ipotek edilmesi, ‘performans’ sistemiyle hekimin insiyatifindeki tedavi şekline güvenin yok edilmesi, hekimlerin görevi başında darp edilmesi hatta öldürülmesi; içi bomboş yüzlerce tıp fakültesi açılması, muayenehanecilik yasasıyla üniversitede eğitim verecek akademisyen kalmaması, Suriye’den gelenlerin sadece sözel ibrazla, tıp fakültelerine kabul edilmeleri, tıpta uzmanlık sınavının cevaplarını müritlerine verip her branştan ‘hak yiyen, devletini satarak uzmanlık belgesi alan’ hekimleri, mecburi hizmete bile göndermeden istediği kıdemlere getiren bölücü tarikatların ülkenin sağlık sistemini ele geçirişi, sisteme isyan edip haklarını isteyip, yaşadığı şiddete dayanamayan, can güvenliği bile olmayan binlerce doktorun yurtdışına göç etmesi; onların yerine denkliği olmayan ne idüğü belirsiz, ‘ülkesinde doktor olduğunu söyleyip’ işe başlatılan mülteciler ve daha neleeer neler!..

Siz bu çeteye haklı olarak isyan ettiniz, ya biz göz göre göre, tüm bunları yaşayıp olacakları bilerek, hatta bazı benim gibi susmayan ülke sevdalıları olarak yazan, çizen yıllardır anlatmaya çalışan; tek hedefi insanlara şifa verebilmek olan; gördüğü karanlık içinde işini layığıyla yapmak için gece gündüz emek veren hekimler ne hissediyoruz biliyor musunuz?

Ömrümüzü vererek kazandığımız meslek onurumuzu üç beş insan müsveddesinin yok ettiğini görerek, haklı çığlıklar kulağımızda; her gün kahroluyoruz! Bu şerefsizler doktora inancı yok ettikleri için on; bebekleri katlettikleri için yüz kat ağırlaştırılmış müebbet cezası alıp, tüm pislikler gün yüzüne çıkana kadar da kendimize gelemeyeceğiz!

Dr. Figen DEMİR KARDEŞ (Hunili Doktor)

Yazar
Kırmızılar

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen