Dr. Yasin ŞEN
Ordu’nun Aybastı ilçesine bağlı Perşembe Yaylası’nda Emir Kümbet’in ve Danişmendli askerlerin mezarları var. Yakın zamanlarda yapılan araştırmalarda burasının Danişment Gazi ve ordusunun Rumlar ve Gürcülerle yaptığı bir savaşta şehit düşen binlerce Türk askerinin medfun bulunduğu yer olduğu anlaşılmıştı. Bunda da Prof. Dr. Necati Demir hocamızın büyük emekleri söz konusuydu.
Onun araştırmalarını dikkate alan ilgililer tarafından Perşembe Yaylası’nda Emir Kümbet’in türbesinin de içinde bulunduğu alana meçhul askerler için şahideler konmuştur. Fakat burayı ziyaret eden kimseler hemen anlar ki, burada meçhul askerler için ayrılan alandan daha geniş bir yer mezarlık şeklindedir. Tabii aradan dokuz asır gibi bir zaman geçtiği için mezarlar büyük ölçüde kaybolmuştur.
Çocukluk yıllarını Perşembe Yaylası’nda geçiren annem önceden Emir Kümbet’in türbesinin bulunduğu yerde kulübemsi bir yapı olduğunu ve buradaki sarı renkte bir toprağın alınıp yendiğini söylemişti. Bu toprağın birçok derde deva olduğuna inanılırmış eskiden. Ayrıca burada sahra toplantıları düzenlenirmiş.
Emir Kümbet konusunda beni düşündüren hususlardan birisi bu “Kümbet” ismiydi. Normal şartlarda kümbetin bir şahsın ismi olması uzak bir ihtimaldir. Savaştan sonra buraya defnedilen askerler için mezarlar açılırken ordunun komutanlarından birisi için de Selçuklu Devleti’nin hâkim olduğu yerlerde pek çok görülen kümbet tarzı bir mezar yapılmış olmalıdır. Bu kümbet zaman içerisinde kaybolmuş olmalıdır. Bu isim zamanla bu mevkinin adı kalmıştır.
Sonuç olarak bu kümbet isminin burada yapılan bir savaşta şehit düşen emirlerden birisi için yapılan bir kümbetten geldiğini söyleyebiliriz. Ayrıca anlaşıldığı kadarıyla burada yatan komutanın ismi zaman içerisinde unutulmuştur. Fakat bugün meçhul askerlerin bulunduğu bu alana girerken Türkiye’nin sınırlarını ihtiva edecek şekilde yapılan bir levhada şu satırların yer aldığını gördüm:
“1105 Tarihinde Türklerin Ordu topraklarına ilk girdiği Aybastı Perşembe Yaylası’nda Danişmentoğlu Beyi Emir Danişment Gazi komutasındaki 10 bin kişilik ordu ile Trabzon Devletinin 70 bin kişilik ordusu arasında büyük bir savaş gerçekleşti. Danişment Gazi ve ordusu sayıca çok üstün olan düşman ordusu karşısında yiğitçe mücadele ettiler. Fakat büyük kayıplar vererek çekilmek zorunda kaldılar. Yaralı olarak kurtulan Danişment Gazi, Danişmentli Beyliği başkenti olan Niksar’a götürüldü. Bir süre sonra vefat etti. Danişment Gazi’nin komutanlarından Emir İsmail’in türbesi ve savaşta şehit düşen askerlerin kabirleri Perşembe Yaylası Şehitliğinde bulunuyor.”
Bu bilgilerin nihayetinde Emir İsmail’in türbesinin 2015 senesinde Aybastı Belediyesi öncülüğünde yapıldığı notu düşürülmüştür.
Yukarıdaki satırlarda dikkatimi çeken husus türbede yatan emirin adının “İsmail” olduğudur. Yalnız bu bilginin kaynağı nedir, bilemiyorum. Bu da “Emir Kümmet” diye anılan kişinin aslında zaman içerisinde isminin unutulduğu, bir türbe formu olan kümbetin zaman içerisinde isimmiş gibi algılandığı konusuna biraz açıklık getiriyor. Bu “Kümbet” ismi zaman içerisinde burada yatan emirin adıymış gibi algılanmış ve aynı zamanda Perşembe Yaylası’nda bir mevkiye isim olmuştur. Türbede yatan melikin “Emir Kümbet” diye anılması eskilerin tabiriyle bir galat-ı meşhurdur. Bu isimlendirme geçmişten beri böyle olmuş ve böyle de devam edecektir.
Bugün Perşembe Yaylası’ndaki Kümbet mevkiinde Emir Kümbet’in türbesi, meçhul asker mezarlığı ve bir cami bulunuyor. Emir Kümbet’in türbesindeki levhada ise mezarlığın girişinde yer alan bilgilerin aynısı yer alıyor. Bu mezarlık ve Emir Kümbet’in türbesi ve asker mezarları yaşanan büyük bir olayın hatırasını canlı tutmak üzere bin yıla yakın bir zamandır burada bulunuyor.
Peki öyleyse, buradaki durum nedir? Perşembe Yaylası’nda ne yaşanmıştır?
Bu konuda bilimsel kaynaklara başvurmak durumundayız. Biz bu hususta bir neşirden istifade ile konuya açıklık getirmek istiyoruz. Aşağıdaki satırlar Prof. Dr. Necati Demir’in, en son Atatürk Kültür Merkezi tarafından üç cilt hâlinde yayınlanan Danişmendname adlı eserinde yer alıyor:
“Danişmend Gazi, 1105 yılında ikinci Canik seferine çıkar. Amaç yine Trabzon Rum Devleti’ne son vermek, topraklarını genişleterek sınırları güvenlik altına almak ve Karadeniz sahillerini Türk vatanı yapmaktır. Bu defaki yolu, Niksar’dan bugünkü Aybastı istikametinedir. Trabzon Rum Devleti ve Gürcüler, bu seferi önceden haber alırlar ve günümüzde Perşembe Yaylası ismiyle bilinen bölgede pusu kurarlar. Danişmend Gazi, ordusuyla beraber burada pusuya düşer. Danişmendli ordusunun tamamına yakını burada şehit olur. Danişmend Gazi, çok ağır bir şekilde yaralanır ve az sayıdaki arkadaşıyla Niksar’a döner. Burada şehit olur. Arkadaşları onu buraya defnedip Tokat’a dönerler. Böylece Karadeniz sahillerine inme düşüncesi, Danişmend Gazi döneminde gerçekleşemez. Danişmendli ordusunun pusuya düştüğü Perşembe Yaylası’ndaki şehitlik hâlâ durmaktadır. Bölge insanı, bu mezarlığı çevirmiş ve buraya bir mescit inşa etmiştir. Mescidin hemen yanında bir anıt bulunmaktadır. Rivayetlere göre bu anıt, Danişmend Gazi’nin yaralandığı ve kanının döküldüğü yere dikilmiştir.” (Necati Demir, Danişmendname C. 2, Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yayınları, Ankara 2020, s. 7-8).
Bu bilgilere ve kitaptaki diğer malumata göre Danişmendli Beyliği’nin kurucusu olan Melik Danişmend Gazi, 1085 yılında Orta Anadolu’ya hâkim olmuştur. Beyliğinin merkezi başlangıçta Sivas’tır. Karadeniz’in fethi için devletinin başkentini Niksar’a taşımıştır. Kendisi, Karadeniz’e yönelik birkaç hamle yapmıştır. Bunlardan ilki 1104 senesinde gerçekleşmiştir. İkinci seferinde Perşembe Yaylası’nda yapılan savaşta büyük kayıplar veren Danişmend Gazi burada ağır yaralanmıştır. Niksar’a götürülen Melik burada vefat etmiştir. Bu durum Danişmendname’de anlatılmaktadır:
“Çün sabâh oldı, derhâl atlandı. Altı bin er-ile Canik’den yana revâne oldılar. Bu yana Puthil ve Ehron Gürci bildiler kim Melik Dânişmend yine geldi. Derhâl bir der-bend var-ıdı. Anda busuya girdiler. Melik çerisiyle gelüp ol derbendi geçdi. Nâgâh kâfirler busudan çıkup müsülmanlarun kafâsın aldılar. Gırî ehl-i islâmdan kopdı. Melik haber-dâr olup derhâl girü dönüp kâfirlere hamle kıldı. Sanasın ki bir aslan idi. Bir süri koyun arasına düşdi. Şöyle kim kâfirleri bölük bölük idüp tağıtdı. Melik ol gün ziyâde bahâdurlık eyledi. Lakin kazaullah ile Melik’in ol budındaki zahım açılup kan revân olmışdı.” ((Necati Demir, Danişmendname C. 1, Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yayınları, Ankara 2020, s. 344).
Yukarıdaki satırlarda da görüleceği üzere Danişmend Gazi, Canik seferine çıktığında ona pusu kurulur. Pusunun kurulduğu yer Perşembe Yaylası civarında olmalıdır. Melik zaten önceki gazalarda yara almıştır. Bu hengâmede yarası açılır ve kan kaybeder. Bunun üzerine Trabzon beyi Puthil, Melik’e süngüyle hamle yapar. Melik ona öyle bir kılıç darbesi indirir ki, adamı ikiye biçer. Kâfirler bu durumu görünce Danişmend Gazi ve askerlerini ok yağmuruna tutarlar. Danişmendname’ye göre Danişmend Gazi bu savaşta on yedi yerinden yara alır. Birçok asker şehit olur. Danişmend Gazi bakar ki, altı bin askerinden geriye ancak bin kadar asker kalmıştır. O, bu vaziyet karşısında çok üzülür. O sırada Canik taraflarının beyi olan Manul, Melik Danişmend Gazi’ye ok atar. Ok onun vücuduna isabet eder. Bir yandan girer, diğer yandan çıkar. Danişmend Gazi, bu okun tesiriyle atın boynuna yıkılır. Yanındaki askerleri bir gayretle yine düşmana hamle kılarlar. Çok kafiri kırarlar. O sırada yüz asker daha şehit olur. Danişmend Gazi, o vaziyette bile savaşmayı bırakmaz ve Ehron Gürcü denen düşman beyini ikiye biçer. O sırada Danişmend Gazi’nin yanında bulunan askerlerinden Süleyman, Melik’i oklayan Manul’a ok atar ve onu yere yıkar. Kalan askerler Danişmend Gazi’yi oradan götürürler. Bir yerde Melik uyur ve askerler pürdikkat başında beklerler. Danişmend Gazi, uyanınca askerlerine şunları söyler:
“Ey yârenlerüm! Benüm işüm tamâm oldı, vaktim yetdi. Bu sâ‘at düşimde paygamber hazreti geldi, bana cenneti gösterdi. Dahı eytdi kim: ‘Yâ Melik! Senün ‘ömrün tamâm oldı. Maslahatun dahı âhire irdi. Bu dünyâ kime bâkî kaldı kim sana dahı kala? Bu dünyaya gelenin ardınça ecel bile geldi.” ((Necati Demir, Danişmendname C. 1, Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yayınları, Ankara 2020, s. 345).
Danişmend Gazi, rüyasında Hz. Peygamber’i görmüştür. Peygamber’in beyanından vefat edeceğini anlayan Danişmend Gazi, askerlerine durumu yukarıda yer verdiğimiz sözleriyle anlatır.
Perşembe Yaylası’nda yapılan savaşta Danişmendli ordusunun birçok seçkin askeri şehit olur. Ordu ağır kayıplar verir. Bizzat devletin hükümdarı olan Melik Danişmend Gazi birçok yara alır, Niksar’a götürülür ve orada şehit olur. Onun vefat eden komutanlarından birisinin de Emir Kümbet diye anılan bir emirin olduğu anlaşılmaktadır. Bu emirin adını şimdilik burada yer alan levhadaki bilgiye göre “İsmail” olarak kabul etmek gerekir. Zaman içerisinde ismi unutulan emir için burada muhtemelen savaş sonrasında yapılan Kümbet, onun ve mezarların bulunduğu mevkinin adı olmuştur.
Perşembe Yaylası’nda, Emir Kümbet diye anılan Danişmendli emirin (komutanın) yeni yapılan türbesinin ve Danişmendli askerlere ait mezarların bulunduğu bu Kümbet mevkii Türklerin Karadeniz’e yönelik ilk hareketlerinden birisinin hatırasını taşıyor. Belki burada binlerce askerin mezarı var fakat geçen zamanla beraber bunların büyük kısmı kaybolmuş durumdadır. Geçen zaman Perşembe Yaylası’nda vuku bulan bu elim fakat kahramanlık dolu savaşın izlerini büyük ölçüde ortadan kaldırmıştır. Fakat Danişmendname ve Kümbet mevkiinde bulunan mezarlar, o zamanın hatırasını günümüze taşımayı başarmıştır.
Malazgirt Savaşı’ndan otuz dört yıl sonra Ordu’nun Perşembe Yaylası’nda verilen mücadele ve Danişmentliler’in Karadeniz’i Türkleştirmek üzere yaptığı savaşlar Anadolu’da Türklüğün kök salması için çok önemli bir merhaledir. Danişmentliler’in kahramanca mücadelesi ve hatıraları yeni nesiller tarafından unutulmamalı ve daima yaşatılmalıdır.
Turistik amaçlarla ve dinlenmek için tercih edilen Perşembe Yaylası’nda Türklerin dokuz asır önce verdiği mücadele, döktüğü kan şehit Danişmendli Türk askerlerinin hatırasını taziz için her zaman hatırlanmalıdır. Bu, bize bu güzel ve cennet vatanı armağan eden atalarımızın maneviyatına duyulması gereken bir saygı olduğu gibi bizi erdemli bir insan kılacak duyguları da özümüzde taşımamız anlamına gelir.