“Allah âdın zikredelim evvelâ
Vâcip oldur cümle işde her kula
. . .
Bir kez Allah dese aşk ile lisân
Dökülür cümle günah misl-i hazân
İsm-i pâkin pâk olur zikr eyleyen
Her murâda erişür Allah diyen”[1]
“Şol gökleri kaldıranın
Donatarak dolduranın
‘Ol!’ deyince olduranın
Doksan dokuz adı ile…”[2]
“Bismillah” deyip ellerimizi kaldıralım semâya,
“Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla”
Başlayalım duâya:
Bizleri ve bütün mevcûdâtı yoktan vâreden
Varlığından haberdâr eden,
Aşkıyla gönlümüzü bîkarâr eden
Îman ile kullarını şereflendiren,
Bizlere sayısız nîmetler bahşeden
Tevhid ve vahdet şuuruyla
Kalplerimizi birleştiren Cenâb-ı Allah’a
Sonsuz hamd ü senâ olsun;
“Âlemlere rahmet olarak gönderilen”[3]
Hakk’ın Habîbi, Hâtemü’l-Enbiyâ Tâcının Sâhibi,
İlâhî Aşkın Mürebbisi, Nebîler Nebîsi
Efendiler Efendisi, İnsanlığın Müjdecisi,
“Gül” Mushaflı Sevdâmızın Sembolü,
Kâinâtın Solmayan Gülü, Resuller Resûlü
Hazreti Muhammed Mustafâ(s.a.v.)’ya
Yeryüzüne düşen yağmur damlaları adedince
Salât ü selâm olsun…
“Ey Hanlar Hânı!
Ey Ulular Ulusu!
Ey Görklü Tanrı!
Yücelerden yücesin,
Kimse bilmez, nicesin?
Nice câhil seni gökte arar, yerde ister,
Sen bütün inananların gönlündesin…”[4]
Ey Ulu Tanrı’m!
Sen anadan doğmadın,
Sen atadan olmadın,
Eşin benzerin yok,
Dengin yok, Sen Yaradan’sın;
Dileyene dilediğini veren,
Verdiğini de alansın…
Sen zamandan,
Sen mekândan münezzehsin…
Sen Tek’sin, Sen Bir’sin!
Sen her dem dilimizde Tekbir’sin
Ve aşkı kalbimizde olan
Yüce Rabbimizsin.
“Bize şah damarımızdan daha yakın olan”[5]
Allâhü Azîmü’ş-şân;
“Rahmân”dır, “Rahîm”dir,
“Gaffâr”dır, “Kerîm”dir,
“Settâr”dır, “Azîm”dir,
“Kahhâr”dır, “Müntakîm”dir,
“Tevvâb”dır, “Müheymin”dir,
“Raûf”dur, “Mü’min”dir,
“Evvel”dir, “Âhir”dir,
“Hâlık”tır, “Hayy”dır; …
Ve “Bâkî” olan
Yalnız ve ancak
O’dur.
* * *
Yeni Gün’e Bismillâh,
Nevruz Günü’nde de…
Vakti şerifimiz hayrolsun!
Hayırlar feth olsun!
Şerler def olsun!
Gönüller şâd olsun!
Akıl başa gelsin!
Fitne taşa gelsin!
Devletimiz pâyîdâr olsun!
İnsanımız bahtiyâr olsun!
Milletimiz selâmet bulsun!
Düşmanlarımız kahr-u perîşân olsun!
Oyunları bozulsun, boyunları bükülsün!
Kalplerimiz mesrûr,
Sırlarımız mestûr,
Zahirimiz mâmûr,
Bâtınımız pür nûr olsun!…
Emâü’l-Hüsnâ’nın nûruyla
Gönüllerimiz âbâd olsun!
Kalplerimiz serâpâ “Gül” aşkıyla dolsun;
Aşkımız Cemâl, cemâlimiz nûr,
Nûrumuz Kur’ân olsun…
Mârifetullâhımız,
Muhabbet-i Rasûlullâhımız
Muhabbetullâhımız,
Aşkullâhımız ve Zikrullâhımız, müzdâd olsun.
Cenâb-ı Hakk kalplerimizi musaffâ etsin,
Ve cümlemizi fırka-i nâciyeden eylesin.
* * *
“İmdi, hani dediğim beyler, erenler?
Dünya benim, diyenler?
Ecel aldı, yer gizledi,
Fâni dünya kime kaldı?
Onlar da bu dünyadan geldi geçti,
Kervan gibi kondu göçtü.
Onları da ecel aldı, yer gizledi.
Gelimli gidimli dünya
Son ucu ölümlü dünya
Hayır duâ edelim Hân’ım!”[6]
Vâde yetmeyince Ecel gelmez
Ecel gelmeyince kimse ölmez.
En nihâyet fânî hayatın
Ucu ölüm, sonu ayrılık.
Genç ol, ya da uzun yaşa;
Nasibin bir kefen, bir salâ,
Bir “tahta kundak”[7], bir de musallâ,
Bu dünyada son mekân
Herkes için kabristan…
“Her nefis ölümü tadar”[8]
Her yolun bir sonu var.
Ölüm mutlak, ölüm mukadder
Unutma ki doğumla başlar
Mahşere doğru sefer…
“Seferin Kutlu ola
Ama derim ki sana
Azıksız çıkma yola”[9]
* * *
Allah!.. Allah!.. Demeyince
İşler onmaz.
Ulu Tanrı “Ol!” demeden
Bir şey olmaz…
Her şeye Kâdir olan
Görklü Tanrım;
Kalbimizi îman ile nurlandır,
Ve son nefesimizi
Kelime-i Şehâdetle sonlandır.
Ey Ulular Ulusu!
Ey gözden uzak, gönle yakın!
Hâkim-i Mutlak olan Yüce Tanrı’m!
Esirgeyensin, bağışlayansın…
“Kün!”[10] emriyle her şeyi olduransın
“Dâim duran Cebbâr Tanrı,
Bâkî olan Settâr Tanrı
Sen Ademe tac urdun
Şeytana lanet kıldun
Bir suçtan ötürü dergâhtan sürdün
İbrâhim’i tutturdun
Hân’ım deriye sardın
Kaldırıp ateşe attırdın,
Ateşi gülistan kıldın.
Ululuğuna haddin yok,
Senin boyun kaddin yok
Ve cisimle ceddin yok…
Vurduğunu ulutmayan Ulu Tanrı,
Bastığını belirtmeyen belli Tanrı,
Kaldığını göğe yetiştiren güzel Tanrı
Kızdığını kahreden Kahhâr Tanrı.
Birliğine sığındım,
Kadir Tanrı Medet Senden…”[11]
Bağlıyız Ezelî mîsâka,
Bizim biâtımız Hakk’a…
Âlem-i Ervah”ta soruldu;
Dendi “Elestü bi Rabbiküm?”[12]*
“Belâ”[13] cevâbı verildi,
Değişmedi o gün, bugün;
Bu ikrar, bu karar, bu hüküm…
Ey Hanlar Hânı!
Lütfeyle Görklü Tanrı’m!
Müslümanlar safâ bulsun
Her iki cihanda azîz olsun
Allah; bize “Kulum!” desin
Maddeye kul eylemesin,
Silmesin defter-i kuldan
Ayırmasın doğru yoldan.
Haram lokma yedirtmesin
Kötü kelâm dedirtmesin
Az verip de gezdirmesin
Çok verip de azdırmasın
Hasenâttan bezdirmesin
Bizi darda bırakmasın
Cehennem nârında yakmasın…
“Hamd olsun göğümüzü burçlarla süsleyene,
On sekiz bin âlemi yaratıp besleyene…
Güç onun, varlık onun ve sıyânet onundur,
Sekiz uçmakla tamu, hem kıyâmet onundur.
Eğmiyorum boynumu rükû’dan başka yerde,
Ulaştır yardımını kalksın aradan perde.
Rabbım dosdoğru yoldan aman bizi atmagil,
Gazabına uğrayan kullarından etmegil!”[14]
Yâ Rabbî!…
Gidenlerimize rahmet eyle,
Affet ve mağfiret eyle,
Hesap günü nusret eyle,
Dâim eyle nîmetini
Nâil eyle Cennetini…
Kalanlarımıza merhamet eyle,
Hâlimize himmet eyle
Hüsn-i hâtime kısmet eyle,
Ömrümüz hayırla dolsun
Âhirimiz bayram olsun…
Allah’ım!..
Ümerâya adâlet
Ulemâya ferâset,
Vüzerâya basiret,
Urefâya mârifet,
İdarecilerimize ehliyet,
İnsanımıza hidâyet,
Rûhumuza ismet,
Duygularımıza asâlet,
Ülkümüze ulviyet,
Gençlerimize izzet,
Vatanımıza emniyet,
Milletimize vahdet,
Ordumuza kuvvet,
Yurdumuza sükûnet,
Bedenimize âfiyet,
Rızkımıza bereket,
Ahlâkımıza letâfet,
Ahvâlimize nezâket,
Lisânımıza zarâfet,
Ve îmanımıza selâmet
İhsân eyle…
“And olsun geceye gündüze…
And olsun karaya denize…
And olsun kaleme, kâğıda
Bir millet yarattım doğuda!
TÜRK diye bir yüce ad verdim
Önüne kılavuz kurt verdim
En üstün değerli erdemi
En güzel ülkeyi yurt verdim!
Donattım ruhunu îmanla
Kolunun gücünü sert verdim
Ve onu mazluma sığınak
Zâlimin başına dert verdim!”[15]
“Hamdolsun verdiğin nîmete
Hamdolsun Hakk’a ve kuvvete
Hamdolsun bizi Türk yarattın
Erenlerle gönlümüzü donattın.
Bizi müminlere karşı alçak gönüllü,
Kâfirlere karşı zorlu yarattın!
Ey Tanrı’m! Bir anda vâr ettin
Denizi, yeri ve gökleri…
Âlemde bir nîzâm kurmaya
Sen memur eyledin Türkleri!
Tek Sana inandık ezelden.
Dönmedik doğrudan, güzelden!
Bizlere bir yüce din verdin!
Dininle yeniden ün verdin!
Baş tacı ederiz İslâm’ı!
Öndeydik daha da ön verdin!
Yüceler yücesi Yaradan!
Azlığız, el uzat oradan!
Adına yükselen Sancağı
Yüzüstü döndürme buradan!”[16]
Ey Doğu’nun ve Batı’nın Sâhibi…
Ey cümle insanların Rabbi…
Ey geceden gündüzü çıkartan…
Ey güneşi, ayı ve bütün kâinatı yaratan,
Ey Kitabı, hikmeti öğreten…
Ey bütün mahlûkâtı gözeten
Ey herkesin rızkını veren
Ey inananların vekili,
Ey Kimsesizlerin Kimsesi;
Ey “Sonsuzluğun Sâhibi”
“Üçler, Yediler, Kırklar” hürmetine
Şehit veren evler barklar hürmetine,
Aşkınla yanan kalpler hürmetine;
Milletimizi erkeksiz,
Erlerimizi yüreksiz eyleme…
Devletimizi ebed müddet kâim eyle,
Türk milletini Hakk yolunda dâim eyle,
Evlâtlarımızı; sâlih, fâzıl ve “azîz-i vakt” eyle…
Ey Yüceler Yücesi
Ey Ulular Ulusu Ulu Tanrı’m!
Bizleri elsiz, ayaksız ve başsız bırakma…
Elimizi dizimize,
Oğlumuza kızımıza bizleri yük eyleme…
Elden ayağa düşürme,
Amansız dertler verme,
Biz âciz ve mücrim kullarını
Senden gayrısına muhtaç eyleme…
Allah’ım! Gönlümüzü karartma,
Rızkımızı daraltma,
Bu günümüzü aratma,
Senden başkasına yalvartma…
“Yom vereyim Hân’ım
Karşı yatan karadağların yıkılmasın
Gölgelice ağaçların kesilmesin
Karlı buzlu akan gümrah suların kurumasın
Kanatlarının uçları kırılmasın
Ektiğimiz göversin,
Diktiğimiz yeşersin,
Çevremiz çeşit çeşit ağaç olsun,
Bağımız, bahçemiz renk renk çiçek dolsun,
Ak yüzümüze kara çalınmasın…
Yeşil umutlarımız elimizden alınmasın…
Kara perçemli oğullar
Sırma saçlı kızlarımız olsun.
Bozkurt soyumuz artsın çoğalsın,
Hakk’ı tebliğ için cihâna yayılsın.
Koşarken ak boz atın sürçmesin,
Çaldığın kara polat öz kılıcın kedimlesin
Dürtüşürken ala gönderin ufanmasın
Aksakallı babanın yeri uçmak olsun
Ak pürçekli ananın yeri behişt olsun
Allah’ın verdiği ümit kesilmesin
Âhir vaktinde arı îmandan ayırmasın
Hakk’ın yandırdığı çırağı yanadursun
Ağ alnunda biş kelime duâ kılduk, kabul olsun
Kâdir Tanrı seni nâmerde muhtaç eylemesin
Medet aman, el-aman
Tanrı’nın birliğine yoktur güman.
Derlesin, toplasın, günahınızı Yüce Mevlâm
Adı güzel Muhammed’in
Yüzü suyu hürmetine bağışlasın,
Bu duâya Âmin diyenler dîdâr görsün
Hân’ım Hey!”[17]
* * *
Ey Hanlar Hânı!
Dünyayı elimizden alma,
Ama kalbimize de koyma!
Başımız dik, alnımız, ak, sevdâmız Hakk olsun,
Gücümüz, kuvvetimiz çok olsun,
Karnımız tok, sırtımınız pek olsun,
Senin yoluna harcayacağımız malımız çok,
Î’lâ-yı Kelîmetullah için kılıç salladığımız
Düşmanımız yok olsun…
Ey Ulular Ulusu Çalab’ım!
Otağımız yıkılmasın,
Ocağımız sönmesin,
Yiğitlerimiz ölmesin,
Vatanımız bölünmesin…
Ayımız günümüz dönmesin…
Gökyüzünde parıldayan güneşin
Dâim bizi ısıtsın, ışıtsın,
Aydınlatsın, sönmesin…
Ey Görklü Tanrı’m!
Hastalarımıza şifâ eyle,
Düşmanlarımıza cefâ eyle,
Soyumuzu rehâ eyle…
Bölücüye, yıkıcıya, arsıza, hırsıza
İmkân ve fırsat verme;
Onları kahret, hâk ile yeksan eyle…
Ey her şeye muktedir olan Allah’ım!
Ay Yıldızlı Al Bayrağımız
Nazlı nazlı göklerde dalgalansın,
Bir an yere inmesin…
Ezanımız, dünya durdukça okunsun,
Gök kubbeden hiçbir
Vakit dinmesin…
“Allâhu Ekber!” nidâları
Sonsuza kadar semâlarda yankılansın
Azîz Türk milleti kıyamete kadar
“Cündullah” sıfatıyla kılıç sallasın…
Her şeye kâdir olan Yüce Tanrı’m!
Cümlemize sağlık sıhhat âfiyet,
Tertemiz, hayırlı bir hayat ihsân eyle
Tövbelerimizi kabul,
Duâlarımızı makbul,
Seyyiâtımızı mağfur,
Sa’yımızı meşkur,
İbâdâtımızı mebrûr eyle…
* * *
Çin Denizi’nden Adriyatik’e
Kuzey Buz Denizi’nden Akdeniz’e,
Baltık’tan Hazar’a, Kafkas’tan Yemen’e,
Yedi deniz, yedi iklimde Türk Dünyası,
“Dilde, fikirde ve iş’de birlik” olsun…
“Bir olalım, iri olalım, diri olalım” ki
Kızılelma, hayál değil, gerçek olsun…
Müslümanlar îman şuuru ile can bulsun,
Türk milleti yeni baştan âleme nîzam versin
Cenâb-ı Allah bu aziz ve asil milleti
Kıyâmete kadar İslâm’a hâdim kılsın….
Büyük Türk-İslâm Birliği kurulsun…
Nâmımız bütün cihâna yayılsın,
Gücümüz yedi kıt’ada duyulsun…
Cümle mazlumların gözyaşı;
Doğu Türkistan’da, Kudüs’te,
Kırım’da, Kerkük’te
Arakan’da, Suriye’de,
Irak’ta, Yemen’de, …
Zulüm son bulsun…
Türkiye’mize,
Türk Dünyasına,
İslâm Âlemine
Ve dünyaya huzur gelsin…
Ey Yüceler Yücesi Allah’ım!
Ey Hanlar Hânı Görklü Tanrım!
“Yer yaman bir sarsıldığı sarsılmadıkça”[18],
“Dağlar yürütülmedikçe”[19]
“Dağlar ufalanıp yayılmış toz hâline dönüşmedikçe”[20],
“Denizler tutuşmadıkça”[21]
“Gök yarılmadıkça”[22],
“Güneş dürülmedikçe”[23]
“Güneş ve ay bir araya gelmedikçe”[24]
“Yıldızlar dökülmedikçe”[25]
“Yıldızların ışığı silinmedikçe”[26]
“Kulakları sağır eden (Sûr’un) çığlığı gelmedikçe”[27]
“Üstte mavi gök çökmeyip,
Altta yağız yer delinmedikçe
İlimiz, töremiz bozulmasın…”
Alnımıza kara yazı yazılmasın…
Darda kalırsak,
Elimizden tut
Ve “Ricâlü’l-Gayb”[28] ile
Bizlere yardım et Allah’ım!
“Biz, kısık sesleriz… Minareleri,
Sen, ezansız bırakma, Allah’ım!
Ya çağır şurda bal yapanlarını,
Ya kovansız bırakma, Allah’ım!
Mahyasızdır minareler… Göğü de
Kehkeşansız bırakma Allah’ım!
Müslümanlıkla yoğrulan yurdu,
Müslümansız bırakma, Allah’ım!
Bize güç ver… Cihâd meydanını,
Pehlivansız bırakma Allah’ım!
Kahraman bekleyen yığınlarını,
Kahramansız bırakma, Allah’ım!
Bilelim hasma, karşı koymasını;
Bizi cansız bırakma, Allah’ım!
Müslümanlıkla yoğrulan yurdu,
Müslümansız bırakma, Allah’ım!
Yarının yollarında yılları da
Ramazansız bırakma, Allah’ım!
Ya dağıt kimsesiz kalan sürünü,
Ya çobansız bırakma, Allah’ım!
Bizi sen sevgisiz, susuz, havasız
Ve vatansız bırakma, Allah’ım!
Müslümanlıkla yoğrulan yurdu,
Müslümansız bırakma, Allah’ım!”[29]
Ey Görklü Tanrı’m!
Türk’ü İslâm’sız,
İslâm’ı da Türksüz bırakma…
“Dîn ü devlet mülk ü millet”
İçin milyonlarca şehit veren
Azîz milletimizi hududu olmayan
Havz-ı Kevser’inde
Rahmet ve mağfiretinle doyur
Ve hidâyetinle
Kalbimizin bütün hücrelerine
Îmanın şevkini duyur yâ Rabbî!…
Geleceğimiz aydınlık ve mutlu olsun,
Nevruz tepsisinde bolluk olsun,
Gönüllerde hoşluk olsun,
Barış olsun, birlik olsun, dostluk olsun,
Beş bin yıllık kökleriyle,
Ergenekon geleneğiyle,
Türk’ün kadim kültürüyle;
Turan İllerinin, Türk Dünyasının,
Ergenekon’dan çıkış bayramı,
Nevruz / Yeni Gün / Bahar Bayramı,
Nevruz toyu kutlu olsun…
Ettiğimiz bu duâya “Âmîn!” diyenlerden
Yüce Rabbimiz ebeden râzı olsun;
Yurtlarına, yuvalarına ve gönüllerine
Serâpâ “Gül” kokusu dolsun,
Evlâd- ü iyâli her iki cihanda gülsün
Ölmüşlerine rahmet ve mağfiret olsun,
Cenâb-ı Hak cümlemizin ömrünü
Hayırlı, sağlıklı, takvâ üzre uzun kılsın.
Ve son nefeste Allahü Teâlâ
Cümlemize îman selâmeti versin.
Allah (c.c.) Türk milletini korusun ve yüceltsin…
“Türk-İslâm Ülküsü” yolunda
Fedâ-i cân eyleyıp şehâdet şerbeti içenlerin
Mekânları Cennet ve makamları âlî olsun.
Bu kutlu dâvâ uğurna
Alın, zihin ve gönül teri döken
Ve Âhiret Yurdu’na göçenlerin
Kabırleri nûr, rûhları şâd olsun!
Âmîn, Âmîn, Âmîn, yâ Muîn…
“Hasbiyallâhü lâ ilâhe illâ Hû…
Aleyhi tevekkeltü
Ve Hüve rabbü’l arşü’l-azîm.”[30]
Yeni güne Bismillah dediğimiz
“21 Mart Nevruz” vesilesiyle;
Ey Yüce Rabbimiz;
Yurdumuza, yuvamıza, yavrularımıza,
Aziz Türkiye’mize, Türk Dünyası’na,
Âlem-i İslâm’a ve bütün insanlığa;
Rahmet, bereket, hikmet
Ve hidâyet yağmurları ihsân eylesin…
Mazlumların gözyaşı dinsin.
Türk milleti dün olduğu gibi bugün de
Dünyadaki bütün mazlumların gözyaşını
Yeniden “Gül” yaprağıyla silsin…
Baharın, dirilişin, Ergenekon’dan çıkışın
Ve kardeşliğin coşkusunu temsil eden
Türk Dünyası’nın Nevruz Bayramı kutlu olsun.
Allah bize yâr olsun,
Tûran iller vârolsun,
İslâm tâcidâr olsun,
Adâletle hükmeden,
Türkler pâyidâr olsun,
Dinsin artık gözyaşı;
Hilâl bahtiyâr olsun…
“Subhâne Rabbike Rabbi’l-izzeti ammâ yasifûn;
Ve selâmun alel murselîn;
Velhamdü lillâhi rabbi’l-alemîn.”[31]
Duâlarımızın kabûlü,
İbâdâtımızın makbûlü
Seyyiâtımızın mağfûru
Ve hassaten
Allah (c.c.) rızâsı için
El-Fâtiha…
Dr. Mehmet GÜNEŞ
[1] Süleyman Çelebi, Mevlâd (Vesîletü’n-Necât), Faruk Kadri Timurtaş, Eski ve Asıl Metin, Münâcât, 4-8
[2] Niyâzi Yıldırım Gençosmanoğlu, Alperenler Destanı, Besmele, 19; Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları, İstanbul, 2017.
[3] Enbiyâ, 21/ 107
[4] Prof. Dr. Muharrem Ergin, Dede Korkut Kitabı, Duha Koca Oğlu Deli Dumrul, 116; Boğaziçi Yayınları, İstanbul, 1996.
[5] Kâf, 50/16
[6] Prof. Dr. Muharrem Ergin, Dede Korkut Kitabı, 58; Orhan Şâik Gökyay, Dede Korkut Hikâyeleri, 44; Başbakanlık Kültür Müsteşarlığı Kültür Yay., İstanbul, 1973
[7] Necip Fâzıl Kısakürek, Çile, Tabut, 145; Büyük Doğu Yayınları, İstanbul, 1990.
[8] Âl-i İmrân, 3/185; Enbiyâ, 21/35;Ankebut, 29/57
[9] Bahaeddin Karakoç, Seyran, Azıksız Çıkma Yola, 279; Nar Yay., İstanbul, 2012.
[10] “Ol!”; Bakara, 2/117; Âl-i İmrân, 3/117; En’âm, 6/73; Nahl,16/40; Meryem, 19/35; Yâsîn, 36/82; Mü’min, 40/68
[11] Prof. Dr. Muharrem Ergin, Dede Korkut Kitabı, 148-149
[12] A’raf, 7/172; *“Ben sizin Rabbiniz değil miyim?”
[13] A’raf, 7/172; *“Evet!” (Sen bizim Rabbimizsin)
[14] Dilâver Cebeci, Ve Sığınırım İçime, Kandehar Dağlarında Sabah Namazı, 36; Burak Yayınevi, İstanbul, 1992.
[15] Niyâzi Yıldırım Gençosmanoğlu, Malazgirt Destanı, 11; Ötüken Yayınevi, İstanbul, 1973.
[16] Niyâzi Yıldırım Gençosmanoğlu, Malazgirt Destanı, 43-44; Ötüken Neşriyat, İstanbul, 1973.
[17] Prof. Dr. Muharrem Ergin, Dede Korkut Kitabı, 31, 66, 171, 210-211; Orhan Şâik Gökyay, Dede Korkut Hikâyeleri, 20, 30, 97, 114, 121, 133, 144,152
[18] Zilzal, 99/ 1
[19] Nebe, 78/18-20; Tekvîr,81 /3
[20] Vakıa, 56/6
[21] Tekvîr,81 /1
[22] Mürselât, 77/9; İnfitar, 82/1, İnşikak 84/ 1
[23] Tekvîr, 81/1
[24] Kıyâmet, 75/9
[25]Tekvîr, 81/2; İnfitar, /2
[26] Mürselât, 77/8
[27] Abese, 80/ 33
[28] Gayb erenleri
[29] Ârif Nihat Asya, Duâlar ve Âminler, Duâ, 44-47; Ötüken Neşriyat, İstanbul, 1993
[30] Tevbe, 9/ 129
[31] Sâffât, 37/180,181,182; “Kudret ve izzet sahibi Rabbin, insanların her türlü tasavvurunun üstünde (bir yüceliğe sâhip)tir. O’nun bütün elçilerine selâm olsun! Ve hamd, bütün âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur!”