Siyasilerin, ideolojik, inanç, çıkar kanallarını kullanması, halkın kafasında demokrasinin ikinci plana atılmasına neden olur. İktisat teorisinde “İktisadi ajanlar çıkar tercihinde miyoptur” şeklinde bir yaklaşım vardır. İnsanlar bugün daha küçük olan çıkarlarını yarın daha büyük olan çıkarlarına tercih ederler. Siyasette de bugün popülizm torbasından dağıtılan çıkarlar uğruna, yarın demokrasi ve insan haklarında olası tahribatı görmezler.
*****
Prof.Dr. Esfender KORKMAZ
Trump; ABD başkanlar tarihine örneği olmayan tek adam olarak geçecektir. Trump için ABD ve Dünya; ”İçi boş adam, popülist, Post Truth olarak” değerlendiriyor.
Post-truth, 2016 yılında ABD seçimlerinde gündeme gelmişti. Türkçe’de ”gerçek-ötesi” olarak kullanılıyor. Nesnel ve bilimsel gerçeklerden uzak, duygu ve inançlara dayanan bir yaklaşımı ifade eder. Onun için aynı zamanda popülist bir yaklaşımdır.
Popülizm siyasi bir tuzaktır. Siyasette din istismarı ve popülizm halkın idrakini kilitler. Trump bu yolla seçildi. Ancak Trump’ın İncili ve kiliseyi siyasi bir silah olarak kullanması fayda vermedi. Trump giderse, ABD gibi biat kültürü olamayan demokratik ülkelerde bu tuzağın daha kısa sürdüğünü de söyleyebiliriz.
Tarihte, katliam yapmış diktatörlerin çoğu halk tarafından seçilmiştir. Yani dünyada milyonlarca insanın ölümüne neden olan diktatörleri iktidara getirenler de arkasından gidenler de, ölenler de aynı seçmenlerdir.
III. Napoléon (Charles Louis Napoléon Bonaparte) önce Fransa’da halkoyuyla Cumhurbaşkanı seçilmiştir. 1848-1852 yılları arasında Cumhurbaşkanlığı yapmıştır. Yasama, yürütme ve yargıyı kendinde toplamıştır. Tek otorite, tek güç haline geldikten sonra Cumhuriyeti yıkarak imparatorluğunu ilan etmiştir.
Kontrolsüz güç, siyasette Bonapartizm olarak anılmış ve sonradan Hitler faşizmi de aynı çizgide tahlil edilmiştir.
Almanya’da Hitler‘i, İtalya da Mussolini‘ yi halk seçmiştir. Ancak aynı halk eğer faşizme evet dediğinin farkında olsaydı yine de seçer miydi? Diktaya giden çoğu rejimlerde aynı yanılma olmuştur. Her dikta halkın felaketi olmuştur. Kendi felaketi için oy verenler hakkında söylenecek tek söz var; ‘‘akıl tutulması“
20. yüzyılın ilk yarısına damgasını vuran olay, 1929’da başlayıp 1930’lu yılları etkileyen Büyük İktisadi Buhran‘dır. Bu dönem radikal düşüncelerin hâkim olduğu ve demokrasinin gerilediği ve dünyada her milletin umutsuz olduğu bir dönemdir. Bunun içindir ki, buhran aynı zamanda, otokrasi ve diktatörler için uygun bir zemin oluşturmuştur.
Bu buhran, 1923 hiper enflasyonunu yaşamış olan Almanya’da küçük ve orta burjuvazinin iflas etmesine neden oldu. Siyasi alanda komünistlerle sosyal demokratlar birbirlerini baş düşman ilan ettiler. Naziler aradan sıyrıldı ve iktidara geldiler. Nazi partisinin iki numaralı Nazi lideri Göring, savaş suçlusu olarak yargılanacağını anlayınca şöyle der: “Biz, halka gerçeği söylemiştik. Sadece iktidara gelene kadar demokratik yollara başvuracaktık.“
Siyasilerin, ideolojik, inanç, çıkar kanallarını kullanması, halkın kafasında demokrasinin ikinci plana atılmasına neden olur. İktisat teorisinde “İktisadi ajanlar çıkar tercihinde miyoptur” şeklinde bir yaklaşım vardır. İnsanlar bugün daha küçük olan çıkarlarını yarın daha büyük olan çıkarlarına tercih ederler. Siyasette de bugün popülizm torbasından dağıtılan çıkarlar uğruna, yarın demokrasi ve insan haklarında olası tahribatı görmezler.
Demokrasinin katline evet diyen halkların hepsi, sinsi ve popülist siyasetin kurbanı olmuştur. Hitler Faşizmi Birinci Dünya Savaşı’ndan yenik çıkmış bir milletin milli duygularını istismar ederek yerleşti.
Birçok İslam ülkesinde siyasi İslam, halkın inancını istismar ederek, biat kültürünü kullanarak, demokrasinin geri plana atılmasını sağlamıştır. Türkiye de bu anlayışta olan bir FETÖ terörü yaşadık.
İranlılar da 1979 da akıl tutulması yaşadılar. İran’da demokrasi yoktu fakat solcuların ve demokrasi talep edenlerin destek verdiği İran İslam darbesi, hem daha katı bir dikta rejimi getirdi, hem de halkın refahından götürdü. Zira Mollalar halkın boğazından kesip Orta Doğu’da mezhep savaşları için harcıyorlar. Petrol gelirlerinden halka maaş diye çok cüzi bir para dağıtıyorlar. Bugün halkın yüzde 80’i rejime karşı ve memnun değil, ama görünen o ki; Mollaların iktidarı bırakmaya da hiç niyetleri yoktur.
İnsanlığın gerçekleri görmeyip, günlük duygularla davranmaya başlaması da aslında bir nevi akıl tutulmasıdır. Acaba insanlıkta zaman zaman bu akıl tutulması bir doğa nizamı olarak mı ortaya çıkıyor? Dünya son yıllarda, gerçeklerden uzaklaşıp yeni bir akıl tutulmasına mı gidiyor?
——————————————–
Kaynak:
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/demokraside-akil-tutulmasi-55938yy.htm