Deniz Sayfiyeleri

Tam boy görmek için tıklayın.

Bu şehir yaz ve deniz diyarıdır. Asurlular bu şehre yüksek deniz ülkesi “Nairi” yani deniz ve nehirler ülkesi demiş. Van’da yaz sıcakları başlayıp etraf iyiden iyiye ısınıp, gecelerde mehtap şöyle kendini göstermeye başlayınca sokaklarda kulaktan kulağa şu sözler işitilirdi.

“Komşu Möhbet ablagil yarın kamyonla Amik’e gidiyorlarmış!”

“Dün karşıki komşular da İşkird’e gitmişler, bir eğlenmişler bir eğlenmişler ki.”

Van’da o yıllarda henüz yazlık ev kültürü olmadığı için her mahalle mesireye gitmeyi (tenezzühü) sene de bir kere de olsa savarlardı.

“Yarın denize gidiyoruz!” o vakitler İngilizce “picnic” kelimesi henüz gündelik dilimize girmemişti. Onun için bizim nesil mesire safâları başladığında pikniğe değil denize giderdi.

1970′ lerin ortasında Fidanlık mesire alanı olarak bahçeler ağaçlar arasında kumu en narin suyu en deyaz (sığ) olan yerlerden biriydi. O yer etraf, deniz, derya her taraf yeşillikti. Rahmetli Dölay Şaşıhüseyinoğlu Toprak Su müdürüyken Fidanlıkta yaptırdığı güzel bir kamp vardı.

 O vakitler Fidanlık halk arasında   en çok rağbet edilen mesire yerlerinden biriydi. Her kesimden her sınıftan her cinsten türlü türlü insanlar gelirdi. Daha sonra Fidanlık eski rağbetini kaybetti. Bugün görüyorum ki artık oralarda yavaş yavaş beton cinnetine teslim olmaya başlamış. Aynı muhitte bulunan İskele’de pek eski zamanlardan beri Van’ın mesiregâhlarından bir beldeydi. Vaktiyle civarda oturanlar hafta sonları buranın bahçelerine gider denize karşı asırlık ağaçların serin gölgelerinin altında şilteler, hasırlar ve kilimler üzerinde akşama kadar günlerini gün ederlerdi. İskele’de çayır tarafında İhsan Denizhan’ ın bir gazinosu vardı. O gazinoda Cuma, Cumartesi ve Pazar akşamları saz fasılı eğlenceler olurdu.

Bu deniz sayfiyelerinin en önemli zamanları Haziran ortalarında başlar. Ağustos’un son günlerine kadar devam ederdi. Edremit’e gittiğimizde zümrüt firuze bağları yara yara sağı ve solu ağaçlarla kaplı koruların gölgelerine baka baka, yüreklerden ferâhlık taşa taşa yol alırdık. Edremit gezmeleri iki şeyiyle nam salmıştı. Çakalası, Edremitlilerin bahçelere su bağlaması ile…

Şayet gözönünde olmayan bir yer isterseniz o da vardı Amik ve Mollakasım. Amik’e gidilmesi kararlaştırıldıysa bir hafta önceden haber verilirdi. Hafta sonu sabah erkenden denkler arabalara istiflenirdi. Mesireye gidilecek günün sabahı evlerde bir bayram coşkusu başlardı. Evlerde, sabahı zor eden çocuklar erkenden kalkardı.  Bayram ve özel günler için kullanılan seccade, kilim, salıncak ipi, sepetler, bohçalar akşamdan hazırlanırdı. Mahallenin bütün erkekli kadınlı takımı zarif kızları ellerinde el işleri yelekleriyle kamyona binerlerdi.

Amik, mesireler arasında en güzeli ve suyu en temiz olan yerlerden biriydi. Fakat yolu Edremit’e göre uzun ve külfetliydi. Amik’e gidince kamyonun kasasına sefer tasları, sepetler semaverler yüklenirdi.  Arabavyola koyulur. Hazırlanan şilteler ve kilimlerin üstüne yan gelinir. O zaman otomobilsiz, şosesiz ve asfaltsız tozlu tenha köy yollarından geçilirdi. Amik’te zaten babaannemin evi olduğu için ben sadece bir kez heves edip komşularla gitmiştim. Aklımda en fazla kalan, kamyon kasalarında sallana çırpına yaptığımız yolculuklardı. Asıl işleri yük taşımak olan kamyonların o yıllarda otomobil ve münübüs sayılarının az olmasından dolayı bu mesire yolculukları kamyonlarla yapılırdı. İki yaşlı söğüdün koyu gölgesi denize ne kadar yaraştığını, bu denizin manzarasını ne kadar açtığını hatırlıyorum. İlk görgü, bilgi zevk ve sanat hissini o yıllarda yaşamış ve öğrenmiştim. Yollar, tozlu ötede beride saman kırıntıları vardı.  Araba zıplar biz zıplarız Göllü köyünü geçtikten sonra Karakolun önünden yol devam eder. Düzlük bir ovaya araba sapardı. Bir bayırdan indikten sonra yeşillik tufanı içindeki sahile varılırdı. Amik’e gidince dağ, bayır, deniz görürdük. Bütün sahil boyunca latif bahçelerden ağaçların ıtırlı gölgesinden geçerek yol alan araba bahçelere nazır sayfiyeler önünden geçerdi. Bahçeler   ordaki ağaçlar, dalları salkım söğütler toprağa doğru akarak yere gömülürdü. Amik mesiresinde bazı bahçelerde ağaçlar o kadar sıklaşırdı ki bütün bir hayal aleminde olduğunuzu düşünürdünüz. Amik mesiresinin sık ağaçlı bahçesinde. yanıbaşımızda gürbüz bir ark akıyor. Öğle güneşinin kızgınlığı dışarıda kalmış; kaçkın bazı ışık parçaları yeşil yapraklardan süzülerek çimenin üstünde titreşirdi. Ağaçlık bir vadiden geçtikten sonra denizin kırağında ağaçlık bir bahçeye gelinirdi. Bu ağaçlı vadiden sicim kalınlığında, soğuk buz gibi bir pınar akardı.

Mesireye gelenlerin birinci derdi hemen meşhur yaşlı söğüt ağaçlarının altındaki köşeyi kapmaktı. Ağaçların altı da kâfi derecede kalabalıktı. Gelenler devam eder. Bir bakarsınız altı, yedi çoluk genç kızlardan oluşan bu gezmelerde iş bölümü tam takır işlerdi. Bir grup öğlen yemeği için mangalı yakar. Kadınlar salata yapar. Bir kısmı etleri getirin diye bağırır. Bir kısmı testiyle su doldurmaya koşar. Çayır ve çimenlerde gelenlerin kadın erkek, çocuk hadsiz hesapsız halk kaynaşırdı. Mesirelerin en güzel zamanları Haziran ve Temmuz zamanlarıydı. Sıra sıra ocaklar kurulur semaverler tutuşturulurdu. Öğlenden önce kadınlar erkekler ayrı ayrı denize girer döndüklerinde sofralar kurulurdu. İkindiye doğru neler olmaz? türlü türlü eğlenceler tertip edilir. Çayır ve çimenler üzerinde gezenler billûr billûr kahkahalar, cıyak cıyak çocuk feryatları duyulurdu. İhtiyar koca karılar yaşlı söğütler altında çimenlikler üstünde, mehtaba denize karşı ellerinde örgü örerlerdi.

Neşeyle vakit geçer. Hava kararır. Saatler sorulur. Vakit geçer. Hava kararır. Saatler sorulur. Haydi çocuklar, gidiyoruz! Diye nidalar.  Araba sahipleri geç kaldıklarından bahisle mırın kırın etmeye başlarlar. Akşam yaklaşıp Süphan’dan serin rüzgarlar esince dönme vakti gelmiş olurdu. Ağaçlardan neşe söner yola koyulur koyulmaz, şenlik curcuna, şarkılar Türküler maniler

Fotograf için değerli hemşehrim Gülten Ödemiş Hanım’a teşekkür ederim.

(Fotograf: Gülten Ödemiş)

[i] Dr. Öğretim Üyesi, Van 100. Yıl Üniversitesi

Yazar
Sait EBİNÇ

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2025

medyagen