Deprem Sonrasında Salgın Hastalık Tehlikesini Önlemek İçin Ne Yapmalı?

Uzm. Dr. Özcan AYDOĞDU[i]

 

Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) tanımladığı gibi, afet dışarıdan bir yardım gerektirecek kadar ani ve şiddetli bir şekilde meydana gelen olağanüstü doğa gücüdür. Bulaşıcı hastalıklar; vücuda giren bakteri, virüs, mantar veya parazit gibi küçük organizmaların sebep olduğu hastalıklardır. Birçok farklı bulaşıcı hastalık çeşidi ve bulaşma yolu vardır. Salgın hastalıklar ise bulaşıcı hastalıkların toplumda yaygın bir şekilde görülmesine salgın hastalık (epidemi) denilir.

Afet sonrasında bulaşıcı bir hastalığa yakalanma riski yüksektir. Bulaşıcı hastalıklarla mücadelede kullanılan yöntemler afet türlerine göre farklılık gösterebilmektedir. Ani afetlerin ilk günlerinde enfeksiyon görülmezken göç, alt yapı gibi problemlerden dolayı insanlar enfeksiyona yakalanabilir. Bu nedenle doğal afetler sırasında ortaya çıkan enfeksiyonların kontrol altına alınması için bunlara yol açan faktörlerin bilinmesi bir zorunluluktur.

Depremin ardından ilk 4 hafta salgın hastalık riski çok yüksektir. Salgın hastalıklar deprem sonrası 4’nci günden itibaren artışa geçer ve ilk 1 ay en riskli dönemdir. Enfeksiyon gelişimini kolaylaştırıcı üç faktör öne çıkmaktadır; İnsanların yaşadığı deprem ve onun oluşturduğu stres, hijyen eksikliği ve çevre koşullarının olumsuzluğudur. Bunun yanı sıra depremle beraber su, kanalizasyon, elektrik ve gaz şebekelerinin hasarlanması yaşanan olumsuzlukları artırmaktadır. Ayrıca, depremden etkilenen insanların plansız olarak -kalabalıklar oluşturacak şekilde- kamplarda barındırılmaları, yaşanan yiyecek ve temiz su yetersizliğine bağlı enfeksiyon gelişimine zemin hazırlamaktadır. Deprem, depremzedeler üzerine afet sonrasındaki dönemde değişik etkiler yapabilmektedir. 

Deprem sonrasındaki bu dönemlerde değişik enfeksiyonlara maruziyet olabilmektedir.

Faz 1: Deprem esnasında (0-4. günler): Genellikle etkilenenlerin kurtarıldığı ve afetle ilgili yaralanmaların ilk tedavisinin yapıldığı dönemdir. Yaralanma bölgesinde gelişebilen enfeksiyonlar saptanabilir.

Faz 2: Deprem sonrası (4-30. günler): Bulaşıcı hastalıkların ilk dalgasının ortaya çıkabileceği dönemdir. Bu dönemde gıda kaynaklı ve/veya su kaynaklı enfeksiyonlar veya damlacık yoluyla bulaşan enfeksiyonlar görülebilmektedir.

Faz 3: İyileşme ve normale dönüş̧ dönemi (30 günün üzerinde): Uzun inkübasyon periyodu olan enfeksiyonların ve latent enfeksiyonların belirgin hale gelebileceği dönemdir. Bu dönemde, afet bölgesinde endemik olan bulaşıcı hastalıklar, afetten etkilenen insanlar arasında salgına neden olabilir. 

Hijyen Koşullarının bozulmasına bağlı olarak gelişen su ve yiyecek kaynaklı enfeksiyonlar

Doğal afetlerden sonra ve afetzedelerin kaldığı barınma kamplarında yaşanan ölümlerde en önemli neden ishal olup ölümlerin %40’da sebeptir. İshal salgınları özellikle gelişmekte olan ülkelerde meydana gelen doğal afetlerden sonra geliştiği görülmektedir. Ayrıca ishal, genellikle kalabalık, hijyen koşullarının tam sağlanamadığı barınma kamplarında gelişebilmektedir. Bu barınma kamplarının yerleşiminin iyi planlanması, temiz su erişiminin iyi olması beklenir. Ancak afet koşullarında su şebekelerinin hasarlanması nedeniyle suya ulaşımın azalması ve/veya suyun kanalizasyonla kirlenmesi sıklıkla yaşanan önemli bir sorundur. Bu durum da su kullanımını azaltmakta ve sonrasında da ishal salgınları görülmektedir. 

Dünya genelinde yaşanan çeşitli depremlerden sonra ishal nedeni genellikle kirli su kullanımına bağlı olmaktadır. Suyun kirlenmesi, kanalizasyon karışması veya suyun taşınması ve/veya depolanması sırasında kontaminasyonu ile olabilmektedir. Bunların yanı sıra ishal salgınları ortak kullanılan su depolarının veya yiyecek hazırlamada kullanılan tencere ve kazan kullanımına bağlı, sabun eksikliği ve kontamine olmuş gıda tüketimine bağlı geliştiği bildirilmiştir. Barınma kamplarında ishal geliştiğinde hastaların sağlık kuruluşlarına ulaşımının sağlanması, etken araştırması devam ederken de sıvı elektrolit tedavisine başlanması ishalli hastaya uygulanacak en uygun yaklaşım olacaktır.

Afetlerden sonra gözlendiği bildirilen bir başka enfeksiyon leptospirozdur. Leptospiroz daha sıklıkla sel felaketinden sonra bildirimleri artmaktadır. Bulaşı enfekte hayvan (sıklıkla fareler) idrarının bulaştığı su, yiyecek tüketilmesi veya bulaş olmuş toprakla temas sonrasında gelişebilmektedir. Etken bütünlüğü bozulmuş derinin kirli toprak veya çamura teması veya kontamine olmuş suyun mukozalara teması yoluyla alınmaktadır. Genellikle sel felaketlerinden sonra farelerin sayısının artması ve dolayısıyla insanlarla temaslarının artması sonucu Leptospiroz gelişmesi artmaktadır. Bunun yanı sıra kontamine olmuş su kullanılarak banyo yapılması veya içilmesi ile bulaşın olduğunu bildiren yayınlar bulunmaktadır.

Depremlerden sonra, kanalizasyon sisteminin çökmesi durumunda veya atık suların atılımı ile bozukluk olduğunda veya temiz içme suyuna ulaşımda zorluklar olması durumunda hepatit A ve hepatit E vakalarında da artışların olduğu da bildirilmiştir. Özellikle beş yaş altı çocuklarda afet sonrası gelişen ölümlerin yaklaşık %20’sinden akut respiratuvar hastalıklara (ARI) sorumlu olup, pnömoni(zatüre) ölümlerin pek çoğunda neden olarak saptandığı bildirilmiştir. ARI gelişme riskini artıran faktörler arasında; kalabalık ortamlar, havalandırma koşullarının kötü olması, kötü beslenme, kalabalık barınma kampları ve soğuk hava sayılabilir. ARI görülme oranları çeşitli depremlerden sonra %14-%30 arasında geliştiği bildirilmiştir. Her ne kadar deprem sonrasında influenza salgınları çok bildirilmese de içinde bulunduğumuz mevsim şartları ve depremzedelerin barındığı kampların kalabalıklığından dolayı influenza ve günümüzde SARS Co-V2 salgınlar yapabilir.

Doğal afetlerden sonra salgın oluşturabilen bir başka durum da kızamıktır. Kızamık bulaşının yayılmasının önlenmesinde aşılamanın büyük önemi vardır. Depremzedeler içerisinde aşısız duyarlı kişilerin çok olması durumunda kızamık salgınları da görülebilmektedir. 2005 yılında olan Pakistan depreminden sonra, depremzedelerin yaşadığı kalabalık kamplarda gelişen 400 den fazla kızamık vakaları bildirilmiştir. Yine aynı depremde N. meningitidis’in etken olduğu menenjit vakaları bildirilmiştir. Etkenin kalabalık ortamlarda insandan insana bulaşabildiği bilinmektedir. Nitekim araştırıcılar da bu depremde görülen menenjit vakalarının görülme sebebi olarak çok kalabalık olan barınma kamplarının bulunmasını, buradaki hijyen şartlarının kötülüğünü, tıbbi yardıma ulaşımın güçlüğüne ve hasta kişiler ile sağlam kişilerin birbirlerine çok yakın yatırılmasına bağlı bu salgının çıkmış olabileceğini belirtmektedirler.

Tüberkulozda doğal afetlerden sonra saptanan bir başka enfeksiyondur. Özellikle afetten sonraki geç dönemde ortaya çıkan tüberküloz vakaları, afetzedelerin deprem sonrasında başka bölgelere taşınmalarına, deprem sonrası dönemde depremden önce almakta olduğu ilaçlarını deprem sonrasında teminindeki güçlüklere bağlı ve sağlık hizmetlerinin yetersizliği bu vakaların ortaya çıkmasını kolaylaştırmış olabilir.

Kalabalık ortamlarda hijyen eksikliği, yetersiz su tüketimi ve birbiri yatağında yatma gibi faktörlerin sonunda scabies(uyuz) gelişebileceği de akılda tutulmalıdır.

* Bulaşıcı hastalıkların esas kaynağı, altyapının bozulmasıyla kanalizasyon sularının içme sularına karışmasıdır. 

* Bölgede tuvalet ihtiyacının hijyenik olarak sağlanamaması yine büyük bir problem. O yüzden deprem ve diğer afetlerde en önemli ihtiyaç şişelenmiş sudur. 

* El hijyeninin sağlanması için kişi başına günlük kabaca 20 litre temiz suya ihtiyaç olduğunu söyleyebiliriz. Suya ulaşılamadığında da dezenfektan temini çok önemli. 

* Seyyar tuvaletlerin bir an önce sağlanması, hijyenik ped, çocuk bezi, yetişkin hasta bezleri temin edilmesi hastalıkları engellemek açısından önemli. 

* Yine çöp ve atıkların uygun şekilde yok edilmesi gerekiyor.

* Bu arada stadyum, çadırkent gibi toplu barınma alanlara çok dikkat etmek lazım. Uluslararası yönergelere göre, kişi başına 3.5 metrekare barınma alanı sağlanması gerekiyor. Aksi takdirde hem uyuz gibi hastalıklar hem de solunum yoluyla bulaşan enfeksiyonlar artacaktır. 

Öncelikle birinci basamak sağlık hizmetlerinin en kısa zamanda devreye sokulması gerekiyor. İlk aşamada mevsimsel grip aşısını yaptırmamış olan gebeler ve 65 yaş üstü kişilere mutlaka 1 doz grip aşısı yapılmalı. Yine göçük altından çıkanlara tetanoz aşısı hayati önemde. 

Salgın hastalıklara karşı alınması gereken önlemleri özetlersek: 

* Öncelikle uygun geçici barınma koşulları bir an önce sağlanmalı. En azından kişi başına 3.5 metrekare barınma alanı tahsis edilmeli.

* Gıda hijyenine çok dikkat edilmeli. Açıkta bekletilen yiyeceklerin üzerinde bir süre sonra bakteriler, toksinler oluşmaya başlar. Uzun süre açıkta kalmış, tadı ve görümü değişmiş yiyeceklerden kaçınılmalı.

* Birinci basamak temel sağlık hizmetlerinin verildiği birimler bir an önce kurulmalı. 

* Temiz su sağlanmalı.

* Atıklar, çöpler uygun şekilde bertaraf edilmeli.

* Tuvalet sorunu çözülmeli.

* Çocukluk aşıları başta olmak üzere gerekli aşılar aksatılmamalı. 

* Hayvan ölüleri uygun şekilde toplanmalı.

* Toplu yaşam alanları artacağı için maske tedariği sağlanmalı. Dezenfektan dağıtımı yapılmalı.

* Vatandaş mutlaka temel kişisel hijyen, el yıkama konusunda bilgilendirilmeli. Her türlü bulaşıcı hastalıkta kanıtlanmış en önemli tedbir el yıkamaktır. El yıkama konusunda kişi başına ayda en az 250 gram sabun temini yapılması gerekir. Sabuna ulaşılamıyorsa alkol bazlı el dezenfektanları temini ihmal edilmemeli.

Hazırlıklar ve önlemler ne kadar hızlı yapılırsa bulaşıcı hastalıklar ve salgın riski o kadar azalacaktır. Tüm ülkemizin başı sağolsun. Bir daha böyle acıları yaşamamak için bir an önce gerekli önlemleri almalıyız.

[i] Samsun Eğitim ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı

Yazar
Özcan AYDOĞDU

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen