Devlet sözü, aslen Arapça olmasına rağmen, Türkçenin hayli zengin bir kelimesidir. Zenginliğinin ölçüsü, bizzat mânâsındadır. Zîrâ, bu kelime bir yandan siyâsî topluluk karşılığında kullanılıyor, bir yandan da son derece şahsî vasıf ve hasletlere alem oluyor. Devletin sözlük karşılıklarına şöyle bir bakalım:
Devlet: Belli bir toprakta bir hükûmet idâresi etrâfında teşkilâtlanmış bulunan bağımsız siyâsî topluluk, milletin hukûkî şahsiyet kazanmış şekli.
Devlet: Devleti idâre eden organ, hükûmet.
Devlet: Ululuk, büyüklük, büyük rütbe, büyük mevki ve makâm.
Devlet: Mutluluk, saâdet, tâlih, baht.
Türk dilinde, asırlar içinde teşekkül etmiş o kadar çok devletli deyim ve tâbir var ki, listesini çıkarmak epeyi gayret istiyor. Onlardan bir kısmını yazmaya çalışalım.
Ülke idâresinde söz sâhibi olan kişiye, cinsiyetine bakmaksızın “devlet adamı” demişiz.
Türk Devleti’nin koruyup kollayan sıfatlarına bakarak ona “Devlet Baba” adını takmışız.
Devlet düzeni, işleyisine “devlet çarkı” söyleyişini uygun bulmuşuz.
Yazılı ve sözlü geleneklerimize bakarak, devlet muâmelelerinde kullanılan dili – ki, bu hep Türkçe olmuştur – “devlet dili” bilmişiz.
Sonradan fakîr düşmüş görgülü insanlarımız “devlet düşkünü” olmuşlar.
Cümle devlet maslahatına “devlet gemisi” denmiş.
Devletin tekmîl kurum ve ünitelerine “devlet kapısı” adı konmuş.
Umulmadık zamânlarda yaşanan iyi tâlihlere “devlet kuşu” gözüyle bakmışız.
Hem devletin işleyişindeki gizliliklere, hem de mecâzî olarak çok gizli olan her şeye “devlet sırrı” adı verilmiş.
Nice sevdiğimiz veyâ hürmet ettiğimiz yârânımızı uğurlarken “devletle, devlet ü ikbâl ile” diye temennîlerde bulunmuşuz.
Ve nihâyet, müessisi ve hânedânı kim olursa olsun, cümle Türk devletlerine “Devlet-i ebed-müddet” gözü ile bakmışız.
Son olarak, şehâdet şerbeti içme işini de “devlet-i şehâdet” saymışız.
Süleyman Çelebî merhûm, Türk’ün dilinden düşmeyen ulvî eserinde, Hazret-i Peygamber’in bahtiyâr vâlidesi Âmine Hâtûn’a:
“Ulu devlet buldun ey dildâr sen!”
diye hitâb ediyor.
Devletin başında yarım asra yakın durarak, bütün Dünyâ’nın takdîrini kazanan ve kelimenin bütün mânâları ile “devletlû” olan Kaanûnî Sultan Süleyman Hân, o meşhûr beyitinde:
“Halk içinde mûteber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet Cihân’da bir nefes sıhhat gibi”
diyor.
Burada, Türkçedeki devlet ihtişâmının “Muhteşem Süleyman”dan sâdır olan târifi vardır. Yâni, Kaanûni’nin demesiyle, Cihân’da devlet arayanlar, sağlık ve âfiyet içinde alınıp verilen bir nefese bakmalıdır.
Bunca devlet söyleşmesinden sonra, siz, hâlâ bu kelimenin Arapça olduğunu düşünüyor musunuz?