Ali Alper ÇETİN
Dijital Dönüşüm Nedir? Ne Değildir?
Dijital teknolojilerle birlikte rekabetin artması, fiyatların şeffaflaşması, gücün müşterinin eline geçmesi ve online itibarın önem kazanması şirketleri dijital teknolojilerle yaşanan hızlı dönüşüme ayak uydurmak ve dijital dönüşüm sürecine girmek zorunda bırakıyor. Kısaca;
Endüstri 4.0 ya da 4. Sanayi Devrimi; Birçok çağdaş otomasyon sistemini, veri alışverişlerini ve üretim teknolojilerini içeren kollektif bir terimdir. Bu devrim nesnelerin interneti, internetin hizmetleri ve siber-fiziksel sistemlerden oluşan bir değerler bütünüdür.
Dijital Dönüşüm; Sadece internet uygulamalarında yeni teknolojiler kullanmakla, mobil uygulama yazmakla, kurumsal olarak sosyal medyada tüm kanallarda (facebook, twitter, instagram, vine, v.b.) daha çok yer almakla açıklanamayacaktır.
Her alan için farklı stratejiler ve uygulamalar gerektiren, tek bir çözümü olmayan bir kavram olarak karşımıza çıkıyor.
Yeni dijital dünyada makinalar daha zeki, artık yalnız telefonlar akıllı değil eşyalar, arabalar hatta evler dahi akıllı, iletişim kanalları sınırsız, günlük hayatta yaptığımız her hareket birikip bir gün sonunda bir veri yığınına dönüşüyor (big data). Artık internette tek iletişim kuran biz değiliz. Bir şehirdeki tüm lambalar birbiriyle iletişim kuruyor, evin içinde sessiz sessiz duran ev aletleri aslında birbirleriyle konuşuyorlar, araçlar yolda giderken diğer araçlarla, trafik işaretleriyle ve diğer unsurlarla konuşabiliyor.
Dijital dönüşüm; teknoloji dönüşümü değil, iş yapma şeklinin dönüşümüdür ve odağında müşteri vardır
Dijital teknolojiler dediğimizde aklımıza sosyal medya, Iot, big data, bulut teknolojileri, yapay zeka, mobil uygulama v.b. çözümleri gelmektedir.
Bu dijital dünyayı son kullanıcıyı bir müşteri haline çevirmek için kullandığımızda veya şirketimizin iş süreçlerini hem verimlilik hem de esneklik doğrultusunda dijitalize ettiğimizde Dijital Dönüşümden bahsetmeye başlıyoruz demektir. Tüm iş süreçlerine, hepsini aynı anda entegre edip dijital dönüşüm yapıyoruz demek doğru bir tanım olmayacaktır. İş Süreçlerimizi yalnız iyileştirmek, iyileştirirken de teknolojiyi kullanmak da gerçek anlamda bir dijital dönüşüm olmayacaktır. Çünkü yapılan bu işlerin içinde amaç, hedef ve strateji yoktur. Bir amaç adına belirlenen strateji doğrultusunda ilerlerken belirlenen hedeflere ulaşmak için teknolojiyi kullanarak yapılan iyileştirmeler, yeni iş modelleri dijital dönüşümün olmazsa olmazlarıdır.
Bu aşamada Dijital Dönüşümün tanımını yapmak gerekirse kesin bir sözlük tanımı olmasa da benim naçizane ve genelde de başka yerlerde gördüğünüz tanımlarla oldukça benzer tanımım şu şekilde olacaktır. Dijital dönüşümü, dijital teknolojileri kullanarak, rekabet avantajı elde etmek amacı ile yeni iş modelleri ve stratejiler geliştirmek ve kurum değer zincirinde verimlilik yaratacak faaliyetler olarak tanımlayabiliriz.
Türkiye’de ise Dijital Dönüşüm çok konuşulmasına rağmen rakamlara bakıldığında henüz yolun başında olduğumuz söylenebilir. “Türkiye’deki Dijital Değişime CEO Bakışı” araştırmasına göre; geleceğin iş dünyasına şekil verecek Dijital Değişim sürecine şirketlerin %90’ında üst düzey yöneticiler liderlik ediyor.
Yine aynı araştırmada Dijital Değişimin ölçümü de yapılmakta. Rapora göre; dijital kanallardan gelen ciro yüzdesi, dijitale ayrılan yatırım yüzdesi, dijital stratejinin net ve anlaşılır olması gibi dijital olgunluk düzeyi ile ilgili değerlendirmeler göz önüne alındığında; dijital değişim açısından Türkiye yolun başında olsa da, CEO’ların gözünden de bu sürecin hızla gelişeceği görülüyor. (Deloitte, 2016)
Dönüşümün sağlanabilmesi için öncelikle CEO’ların dijitalleşme yolunda “müşteri memnuniyeti” için mi, yoksa “hayatta kalabilmek” için mi dijitalleşme? sorusunu yanıtlamaları gerekiyor. Hayatta kalabilmek için dönüşmeyen şirketler (Nokia, Kodak gibi) dijital dünyanın yıkıcı innovasyonlarına ayak uydurmak istememesi (Kodak gibi) veya ayak uyduramaması (Nokia gibi) sonucu yok olmanın eşiğine gelecekler. Diğer yandan müşteri memnuniyeti için dönüşmeyen şirketler (eskiden Burberry gibi) cirolarındaki düşüşe razı olacak, pazar paylarıyla yetinecekler.
“Ülke olarak zorlu bir dönemden geçiyoruz ancak daha güçlü ve daha mutlu yarınlara ulaşmaktan asla vazgeçmemeliyiz. Türkiye’nin kaderi, sanayinin dijital dönüşümüyle değişecek”
Türkiye Bilişim Derneği (TBD) tarafından “Dijital Ekonomi ve Ötesi” temasıyla Sheraton Ankara Oteli’nde “35. Ulusal Bilişim Kurultayı” düzenlendi.
Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Erol Bilecik burada yaptığı konuşmada; 4. Sanayi Devrimi’nin dünya gündemine gelmesinden itibaren Türkiye’de de bilişim sektörünün öneminin daha iyi anlaşılmaya başlandığını ifade ediyor.
“Zamanı yakalamanın yolu, hayal gücü, yaratıcılık ve yenilikçi iş gücüne yatırım yapmaktan geçiyor. Böylesine hızlı bir değişim ortamında rekabet denilince artık ülke sınırlarını değil, küresel büyük resmi gören bir sanayiyi geliştirmeliyiz. Biz Türkiye’nin çağa uygun yeni kalkınma hikayesinin, ‘sanayinin dijital dönüşümü’ üzerinden yazılacağına inanıyoruz. Küresel rekabet gücünün en belirleyici faktörü dijital dönüşümdür. Dijital dönüşümle dünya ticaretinde köklü dönüşümler yaşanıyor.”
Küresel ticaretin hamurunda artık teknolojinin olduğuna işaret eden Bilecik, pastanın değiştiğini, Türkiye’nin de bu pastadan alacağı payın değişmesi gerektiğini dile getirdi.
Bilecik, dijital dönüşümün hızlı ve sürdürülebilir büyüme için bir fırsat olduğunu, bundan yararlanmak için de dijital teknolojilerden faydalanacak şekilde hazırlık yapılması gerektiğini bildirdi.
Bu çağda bilimsel düşünen, sorgulayan, araştıran ve yorumlama becerisi olan gençlere ihtiyaç duyulduğunu vurgulayan TUSİAD Başkanı Bilecik, “Yarının Türkiye’si için ilerici, özgürlükçü, yaratıcı ve sosyal sorumluluk niteliklerine sahip bireyler yetiştirmemiz birincil önceliğimiz olmalı. Ülke olarak zorlu bir dönemden geçiyoruz ancak daha güçlü ve daha mutlu yarınlara ulaşmaktan asla vazgeçmemeliyiz. Türkiye’nin kaderi, sanayinin dijital dönüşümüyle değişecek” diye sözlerini vurguluyor.
Türkiye’nin katma değeri yüksek ürün ve teknoloji üretir hale gelmesini amaçlanmalıdır
Büyük değişimlerin kısa sürede ortaya çıktığı bir süreçten geçmektedir. Bugüne kadar gerçekleştirilen ülkenin gelişimine ve bilişim gündemine çok önemli katkılar sağlamıştır.
Hedefinin teknoloji üreten bir Türkiye, teknolojiyi yaşam kalitesini yükseltmesi için kullanabilen bir toplum, nitelikli insan gücü ve uluslararası düzeyde rekabet edebilir yerli üretim sektörünün yaratılması gerekmektir, “Diğer sektörleri de kapsayacak şekilde, ülkemizin bilişimle dönüşümü doğrultusunda, ekonomimizi küresel yarışta güçlendirecek devlet politikalarının varlığı ve yarattığı olumlu gelişmeleri görmek sektörleri umutlandıracaktır.
Yüksek teknolojili üretimi hedefleyen “Uçtan Uca Yerlileştirme Programı” nın sektörde büyük umut yaratmıştır. Küreselleşmeden vazgeçmeksizin Ar-Ge ve yenilikçilik çalışmaların yerli-nitelikli insan gücüyle yakalayıp, ülkenin katma değeri yüksek ürün ve teknoloji üretir hale gelmesinin en büyük amaç olmalıdır.
Kamuda dijital dönüşüm başladı. Ancak;
Kamuda Dijital Dönüşüm Ofisinin başına eski bakan Atilla Koç’un oğlu ve Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk’un kardeşi Ali Taha Koç atandı. Daha önce Cumhurbaşkanlığı Bilgi Teknolojileri Başkanı olan Koç kamudaki dijital dönüşümü koordine edecek. Ofis; ekonomik, sosyal hayat ile kamudaki hizmetlerin dönüşümünün merkezi olacak. Ofiste yerli otomobilden uydu projelerine; uçak projelerinden siber güvenliğe kadar, “dijital Türkiye” altyapısına dair çalışmalar yapacak.
Dönüşümün merkezi
Dijital Dönüşüm Ofisi, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile birlikte Türkiye’deki dijital dönüşümün merkezi olacak. Ekonomik ve sosyal hayat ile kamudaki hizmetlerin dijital dönüşümü için bu merkezde çalışma yapılacak. Dijital dönüşüm ile kamudaki hizmetlerin de hızlandırılıp, bürokratik süreçlerin sıfıra indirilmesi hedefleniyor. Edinilen bilgiye göre çalışmalar kapsamında ilk olarak eğitim altyapısının geliştirilmesine odaklanılacak.
Üniversitelerde dijital teknoloji geliştiricilerini yetiştiren programların artırılması, dijital teknoloji alanında 30 bine yakın öğrencinin doktora yapması, dijital dönüşüm farkındalığının artırılması, özel teşvikler ile dijital yetkinliğe sahip işgücünün sanayi ile buluşturulması gibi adımların hayata geçirilmesi için çalışmalar yapılacak.
Kamuda Dijital Dönüşüm Çalıştayı (2014 Yılı)
“Kamuda Dijital Dönüşüm Çalıştayı” 2014 yılında yapıldı. Katılımcı bir şekilde tüm paydaşlarla kamudan, özel sektörden, akademik dünyadan paydaşlarla danışmanlık hizmetleri de alarak çok kapsamlı bir çalışma yapıldı, yeni bir bilgi toplumu stratejisi ve eylem planını aşağı yukarı tamamlamış olduğu ifade ediliyor. “Kısa süre sonra kamuoyuna ilan edilecek bu yeni bilgi toplumu stratejisi ve eylem planımız büyüme ve istihdam odaklı” denmesine rağmen somut ortaya bir şey koyulamamıştır.
Akıllı belediyelere, akıllı kurumlara topyekûn bakarsanız daha akıllı bir Türkiye’ye ihtiyacımız var. Bütün unsurlarıyla kamusuyla, özeliyle, sivil toplumuyla bunun ülkemizin genel politikaları açısından da son derece doğru olduğunu görüyoruz. Bunlar bizim makro politikalarımızla çok uyumlu unsurlar diye düşünüyorum.
Türkiye’de buna daha fazla önem ve öncelik vermek durumundayız. Ayrıca bürokrasinin azaltılması, iş ortamının iyileştirilmesi anlamında da bu teknolojileri çok önemsiyoruz.
“Kayıt dışı istihdam miktarı kapsamı için çalışma yapılmalı. Yapılan bilgilendirme ve bilinçlendirme çalışmaları ile birlikte denetim sisteminde yapılan yenilikler kayıt dışı istihdamın önlenmesi konusunda son derece önem arz etmekte. Kayıt dışı istihdam iş gücü piyasasının en temel sorunlarından bir tanesi. İstihdam teşvikleri ve kayıt dışı ile mücadele neticesinde yüzde 52’ler olan kayıt dışılık seviyesini yüzde olarak aşağı düşürülmelidir. Öncelikli alan vatandaşlarımızın daha refah seviyesi yüksek düzeyde yaşayabilmesi. Kayıt dışılık hem güvenli gelecekten yoksun bırakmakta hem de sosyal haklardan gerektiği şekilde vatandaşlarımızın yararlanamamasına yol açmaktadır.
Birçok ülkenin dijital dönüşüm hikâyelerini ve bu konuda yazılan raporları incelediğimizde aslında kamusal alanda yapılan dijital çözümlerin diğer sektör ve alanlardaki çözümlere göre çok daha faydalı ve geri dönüşümünün yüksek olduğunu görüyoruz. Projelerin tarihçelerine baktığımızda da büyüklüklerine göre çok hızlı ilerlediğini söyleyebiliyoruz.
Ülkemizde ise sanırım durum biraz farklı başlamış diyebiliriz. En basit şekliyle MERNİS projesinin tarihçesine baktığımızda bile Teknolojik adaptasyonumuz mu yoksa dönemin teknik şartları mı çok el vermedi bilinmez ancak 1972’de doğan proje fikri, 2001’de kullanıma alınmış olduğunu görüyoruz.
Buna rağmen son 5–10 seneye baktığımızda ise dijital dönüşümde hızla ilerlemeye çalıştığımızı görüyoruz. Merkezi adres sistemi, sağlık ve diğer kamu kuruluşlarındaki merkezi randevu sistemi, e-devlet kapsamında yapılan onlarca işlem, kamu kuruluşları arasında veri ve sistem entegrasyonu, iş dünyasında BA/BS ile başlayan e-fatura, e-defter, yakın gelecekte dijital kimlik, e-seçim vb. gibi birçok uygulama sırada bekliyor. Tabii bu projelerde olayın birde dijital güvenlik boyutu var.
Uzmanlarına göre “Devlet Dijital Servisi (GDS) teknolojiye ilişkin standartlar konusunda, devlet kurumları arasında güçlü bir kontrol sağladı. Ama büyük farklılıklar gösteren devlet kurumları arasında hepsine uygun bir yaklaşım belirlemek kolay değildir. GDS çalışmalarının ağırlıklı bir kısmını satın almaların hızlandırılması, rekabetin arttırılması ve daha fazla fırsat yaratılması konuları oluşturmaktadır.
Araştırmalar güncelliğini yitirmiş kamu hizmetleriyle çalışmak yüzünden yılda ortalama 33 günlük bir iş gücü kaybı yaşanıyor ve vatandaşların %65’i devletin dijital hizmetlerinin özel sektörün gerisinde kaldığını düşünüyor.
Bir danışmanlık şirketinin kamu sektörü yetkilisi “büyük şirketlerin dahi etkin müşteri hizmeti kullanıcıları için geliştirdikleri duyarlı uygulamaları varken, hükümet teknolojiyi sadece sorun çıkartıcı bir etki veya bir hizmet kanalı olarak görmemeli, ihtiyacın temeline inmeli” yorumunda bulunuyor. Aynı zamanda “Sağlık, yerel yönetimler ve vergi alanlarında da akıllı ve daha uygun çevrimiçi hizmetler sunulması öncelikli bir konu olmalıdır.” diye devam ediyor.
Sanayide dijitalleşme nasıl?
Bilindiği üzere sanayide dijitalleşme/ Endüstri 4.0, bilişim ve iletişim teknolojilerini de kullanarak imalat sanayinde tamamen insandan bağımsız akıllı üretim şeklidir. Bu anlamda yapay zekanın da kullanımı ile kendi kendini yönetebilen otonom yapılar olarak da değerlendirebiliriz.
Yeni bir konsept olmasından dolayı eğer değerlendirebilirsek ülkemiz için büyük bir fırsat olacaktır. Bunu bütün ülkeler için aynı anda başlayan bir yarış olarak görebiliriz. Bu sayede teknolojimizi ve standartlarımızı dünya düzeyine çıkartmak için büyük bir fırsat yakalayacağız.
Bugüne kadar Endüstri 4.0 yeterince konuşuldu. Konu çok da iyi anlaşılmış değil. Endüstri 4.0 gibi tüm dünya gibi tüm dünya için yeni olan ve henüz tam olarak uygulanmamış bir konsepti nasıl devreye almalıyız? Bu da eğitimli insanla başlar…
Dijital Dönüşüm Alanında Devletler İçin Bir Çok Yarar ve Engel Bir Arada
Ülkelerdeki duruma baktığımızda önceki bahsettiğimiz faydalar, gerek kamu gerek vatandaşlar için öncelik olmasına ve kamusal geri dönüşümün katkısına rağmen, büyük bütçeler gerektiren projelerden dolayı ve bu projelerin hayata geçirilmediğini ve her tür kaybın bu yüzden göze alındığını görüyoruz.
Dolayısıyla kamuda dijital dönüşüm çok hızlı olmuyor. Çevirimiçi dünyaya uygun yeni standartlar ve çalışma ilkeleri belirlemek gerekiyor.
Kamusal işlemleri daha hızlı, şeffaf, daha az kaynak ihtiyacı ile gerçekleştirmemizi sağlayacak bu dijital dönüşüm projeleri için Kamu kuruluşları, üniversiteler, girişim ekosistemi ve tedarikçiler ile hep birlikte yürütülmesi gerekiyor.
Kısaca dijital dönüşümün gerçekten bir devlet politikası olması gerektiği görülüyor.
Türkiye, dijitalleşme ekseninde dünya ülkeleriyle kıyaslandığında nerede konumlanıyor?
Endüstri 4.0 sürecinde ülkemiz aktif bir oyuncu gibi rol almalıdır. Bu rolü almak için de başta devletimiz, sanayi kuruluşlarımız, üniversiteler olmak üzere tüm kurum ve kuruluşların elin taşın altına koymaları gerekmektedir.
Endüstri 4.0 haberimizin olmadığı, başlangıcında ve içerisinde önemli bir oyuncu olarak bulunmadığımız bir sanayi devrimi değildir. Bu konu dünya ile aynı zamanda ele alınmakta olduğu için hiçbir şey olmayıp “geride kaldık” psikolojisine girilmemelidir. Endüstri 4.0 sürecinde henüz hazır bir çözüm olmadığı gibi her tesisin ve her sektörün kendine özgü özellikleri ile orantılı olarak kendine özgü bir çözümü olacaktır. Dolayısıyla iyi bir analiz ile her bir fabrika için Endüstri 4.0’a geçiş durumu tespiti yapılmalı sonra buna uygun çözüm oluşturmalıdır. Firmalarımız “geç kaldım, rekabet edemeyeceğim” düşüncesiyle yanlış ve Endüstri 4.0 uygulamalarıyla ilgili danışmanlık ve çözüm sunduklarını iddia eden kişi ve şirketlere dikkat etmelidirler. Çünkü beklentilerini karşılama konusunda hayal kırıklığına uğrayabilirler.
Diğer taraftan kritik önem taşıyan KOBİ’ler için dijital dönüşüm/Sanayi 4.0’a geçişi kolaylaştırıcı düzenleme, teşvik ve stratejiler oluşturarak ilerlemek zorundayız. Bu destek devlet tarafından sağlanmalıdır.
Ali Alper ÇETİN
Araştırmacı
Mak. Müh- İşletme Yönetim Uzmanı
Mak. Müh- İşletme Yönetim Uzmanı
Kaynakça:
Özgür Önday; Dijital Dönüşüm, Gazi Kitabevim Ankara, 2017
http://yonetimveperformans.com/