“Bir yandan İslami ilimler isminin ısrarla/zorla, İlahiyatlara kabul ettirilmesi söz konusu. Diğer yandan bazı İlahiyatlarda kız-erkek ayrı sınıflar var, bazı erkek hocalar kız öğrencilerin sesi haram diye derslerde söz almamalarını istiyor, bazı kadın hocalar erkek sınıflarına girmek istemiyor. Okula aynı otobüs ve dolmuşla gelen öğrenciler derslerde ayrılıyor. Dini ve zihni yönden, tarihte görülmemiş bir ‘İslam Orta Çağı’ ve Selefi bir yapı yaratılmaya çalışılıyor…”
*****
Taha AKYOL
Yüksek din öğretiminde felsefe ve bilim karşıtlığı ciddi bir sorundur. 2013 yılında YÖK kararıyla İlahiyat’larda felsefe grubu derslerin kaldırılması, sonra da yoğun tepkiler üzerine makaslanarak tekrar konulması bunun bir örneğidir.
Türkiye’de İlahiyat ve İslami İlimler adlı fakültelerin sayısı 115’tir! Tıpkı 85 Hukuk Fakültesi açmak gibi, 115 İlahiyat ya da İslami İlimler fakültesi de bilimsel kaliteyi vahim surette düşüren popülizm örnekleridir. Fakülteler enflasyonu diplomalı işsizler yetiştirmekten başka neye yarıyor?
Yüksek din öğretiminde kalitenin düşmesi ise başka sorunlara da yol açıyor: Felsefe grubu derslerin makaslanmasıyla modern bilimlere ilgisiz, hatta reddeden Selefi zihniyet genç beyinlere belletiliyor.
FELSEFE DÜŞMANLIĞI
Independent Türkçe’de Gülseven Özkan bu konuda öğretim üyeleriyle görüşerek çarpıcı bir haber yaptı. Ankara İlahiyat’tan Prof. Dr. İbrahim Maraş’ın sözlerini buraya alıyorum:
“Bir yandan İslami ilimler isminin ısrarla/zorla, İlahiyatlara kabul ettirilmesi söz konusu. Diğer yandan bazı İlahiyatlarda kız-erkek ayrı sınıflar var, bazı erkek hocalar kız öğrencilerin sesi haram diye derslerde söz almamalarını istiyor, bazı kadın hocalar erkek sınıflarına girmek istemiyor. Okula aynı otobüs ve dolmuşla gelen öğrenciler derslerde ayrılıyor. Dini ve zihni yönden, tarihte görülmemiş bir ‘İslam Orta Çağı’ ve Selefi bir yapı yaratılmaya çalışılıyor…”
Sayın Prof. İbrahim Maraş’ın şu satırları özellikle önemli:
“Birtakım dini yapılanmalar, ilahiyatların medreseleşmesini istiyor. Bu proje, tam anlamıyla akılsız İlahiyat projesi. Sınıfların kızlı erkekli ayrımının arkasında bu dini yapılanmalar, bazı tarikat ve cemaatler var.”
Yüksek Din Öğretimi Çalıştay Bildirisi’nde İlahiyat dekanları da bu yolla ve şişirilen kontenjanlarla “ilahiyat gibi hassas bir alanın niteliksizleştirilmesi tehlikesi”ne dikkat çekilmişlerdi. (29 Mayıs 2019)
TARİHİN DERSLERİ
Felsefe grubu derslere düşmanlık sadece felsefe tarihini değil, dinler tarihi, mezhepler tarihi, kelam tarihi gibi dersleri de makaslıyor! Zira tarihsel İslam düşüncesindeki fevkalade zengin çeşitliğin ve zaman içindeki değişimlerin görülmesi, “çağımızda ise…” düşüncesine yol açar… Bunu engellemek istiyorlar işte.
Hadis âlimi muhterem hocamız Prof. Mehmed Said Hatiboğlu’nun eserlerini ve özellikle “Kültürel Mirasımızı Tenkid Zarureti” adlı kitabını önemle tavsiye ederim. (Otto Yayınları)
Bir rivayete göre, Peygamberimiz, Hz. Ali’nin dizine başını dayayıp uyumuş, ikindi namazının vakti geçmiş… Uyandığında güneş geri gelmiş, ikindi namazını kılmış…
Hambeliler bu hadisin uydurma olduğunu yazmışlar. Kuran’da da gök cisimlerinin yörüngelerinin değişmez olduğu belirtilir ama mistik düşünce evliya kerametleriyle aya, güneşe, yıldızlara taklalar attırmıştır!
Medreseden aklî ilimlerin “felsefiyattır deyû” dışlanmasının nasıl bir cehalete yol açtığını 17 Asırda Katip Çelebi yazmıştı…
Ve, Bilim Devrimi’ni rasyonel analitik düşünceyle Batı yaptı, sonuçları malum…
İBNİ SİNA, FARABİ…
Değerli hocamız Hatipoğlu, tarihte bu rivayeti hadis diye kitaplara geçirenlerin, “matematik ve astronomi âlimleri ne diyor” diye düşünmemiş olmalarına dikkat çekiyor:
“11. Asrın İbni Sina’larıyla, Biruni’leriyle bu konuları müzakere etme ihtiyacını duymuş bir müfessir, muhaddis ve fakihimize rastlayabilmiş değiliz.” (s. 56)
Prof. Hatiboğlu hocamız, Medrese geleneğinde İbni Sina’nın, Farabi’nin nasıl tekfir edildiğini, “şeytan” sayıldığını anlatır.
Kütüphaneler dolusu araştırmalara konu olan “Müslümanlar neden geri kaldı?” sorusunun cevaplarında biri, bu olayda yatmaktadır: İslam tarihinde dini ilimlerle aklî ilimlerin yollarının ayrılmış, akli ilimlerin bastırılmış olması…
21. Yüzyılda Talibanların ortaya çıkmasının böyle tarihsel kökleri vardır.
Tarihte İslam düşüncesi Yunan, Hint, Süryani felsefe ve bilimleriyle tanışarak, özümseyerek kendi medeniyetini kurmuştu.
Müslümanlar çağımızda da ancak modern bilim zihniyetiyle, felsefeyle, modern hukukla tanışarak, özümseyerek bir medeniyet hamlesi yapabilirler. Dini koruma zannıyla İslam düşüncesini dogmatizm fanusuna kapatmak isteyenler İslam’a zarar veriyor.
———————————————–
Kaynak:
https://www.karar.com/yazarlar/taha-akyol/din-ogrenimi-ve-bilimler-1592550