Dinin Özü Olan “Zikir” Nedir?…

Ömer AĞAÇLI

Gerek temeli vahiy olan ilahi dinlerde gerekse beşeri öğretiler olan beşeri dinlerin merkezinde “ zikir” vardır. Zikir, varlık, var oluş ilişkisinde ontolojik özellikleri ihtiva eder. Mutlak anlamda varlık olan Allah, var oluşu zikir ile ortaya çıkarmaktadır. Şöyle ki Allah, kelam sıfatına göre konuşur. Allah’ın konuşmaları kendi isimleri, kelimeleri iledir. Var oluş yani tüm evren, evrendeki varlıklar Allah’ın konuşmalarının forma bürünmüş olanlardan ibarettir.

59/24: “ En güzel isimler O’nundur. Gökte ve yerde bulunan bütün varlıklar O’nun yüceliğini anarlar.”

Allah zatına ait olan kelam sıfatını insana da vermiştir. İnsan da kelimelerle konuşur. Bu Allah’ın insana verdiği en büyük lütufdur. 2/31 ayette “ Allah, Adem’e isimlerini öğretti.” Belirtilen gerçek budur.

Allah’ın konuşmaları olan evren ontolojik olarak böyledir. Bu nedenle evren, Allah’ın varlığının delilleridir, en yüce hakikat kitabıdır. Evrenin bizzat kendisi insana sürekli hakikatin ebedi mesajını vemektedir. Evrendeki varlıklar, bunların sonlu ve sınırlı formları sonsuz ve sınırsız mutlak varlığınn izlerini açığa vurmaktadır. Evrendeki sonlu ve sınırlı varlıklar her an insanın gözünün önünde ve her tarafını kuşatmıştır. Biz insanlar, Allah’ın isimlerinin formlarıyla kuşatılmış olarak yaşamımızı sürdürürüz . Arifler bu var oluş gerçeğini farkında oldukları için onlar” EŞYADA ESMA GÖRÜNÜR.” Diye  ifade etmişlerdir. Var oluşu oluşturan isimler inanan kimseyi mutlak varlığa götürür. Aklı sağlam olan kimseler alemi, manevi dünyanın maddi ve cismani aynadaki yansımları olarak müşahade ederler. Kainata boş gözlerle bakmazlar. Büyük Türk Sufilerinden Sadrettin Konevi bu konuyu şöyle açıklamıştır: “ KAİNAT, ALLAH’IN İSİM VE SIFATLARININ GÖMLEKLERİNE BÜRÜNEREK GÖRÜNDÜĞÜ BİR AYNADIR.”

Var oluşun ontolojik boyutuna ş u ayetlerle işaret edilmiştir. 39/6: “ Allah sizi tek bir şeyden yarattı.”, 13/31 : “ Bütün oluşlar Allah’a aittir.”, 55/29: “ Allah sürekli yaratma halindedir.”

Ontolojik varlık, Allah’ın kendi kelimeleri, isimleriyle zikrinden ortaya çıkmaktadır. Yani var oluşu var kılan Allah’ın isimlerinin zikridir. Bu nedenle “ zikir “ var oluşun özüdür. İNSAN DA VAR OLUŞTA ZİKİRLE VAR OLUR. İnsan hayatı baştan sona zikirle geçer. Alemler iki boyuttur. Ulvi ve süfli. İnsanlar mutlaka bu iki alemi zikrederek yaşamak durumundadır. Kimileri maddi, süfli kimileri de manevi ulvi alemi zikrederek yaşalar. Zikretmeden yaşamak mümkün değildir. Çevredeki insanlara bakınız,çoğu kimse eşyayı zikretmektedir. Yani sürekli dünyanın yorumunu, eşyanın yorumunu yaparak yaşamaktadır.

DİN ALANINDA ZİKİR  ELBETTE ALLAH’I ZİKİRDİR.

Allah her şeyin hayat kaynağıdır. Bu husus çok önemlidir. İnsanların bunu idrak etmesi lazımdır. Çünkü Allah hayatın kaynağı olduğu gibi hayatın da ta kendisidir. 3/2 ayette: “ Kendinden başka Tanrı bulunmayan Allah, canlı olan( yaşayan), kendinden var olan ve bütün varıklara kaynaklık edendir.” Denilmektedir. Şu kadar var ki herşeyin kaynağı, hatta hayatın  kendisi olan Allah, sürekli, her an kendi isimleriyle zikirle var kılmaktadır. Bu bağlamda tüm mükevvenatta Allah’ı zikrederek var oluşunu gerçekleştirmektedir. Var oluşta tüm varlıklar kendilerini var kılan Allah’a sürekli şükrederek karşılık verirler. Varlıkların karşılık verişleri olan şükür de aslında zikirdir.

Kur’an bu var oluş gerçeğine şu ayetlerle işaret eder. 17/44: “ Yedi gök, yer , bunların içindekiler Allah’ı zikrederler. Hiç bir şey yok ki, O’nu överek tesbih etmesin.Fakat siz onların zikirlerini anlamazsınız.” 59/1: “ Göklerde ve yerde bulunan her şey Allah’ı anarlar. O, üstündür, hüküm ve hikmet sahibidir.”

Evrendeki maddi, manevi tüm varlıklar ritmik ve sistematik hareketler içindedirler. Bu ritmik ve sistematik hareketler zikrin ta kendisidir. Doğadaki varlıklar sürekli tekrarlanan hareketlerle varlıklarını sürdürürler. Her tekrar bir sisitemi oluşturur. Bu da zikirdir. Dünya kendi etrafında döner ki bu bir zikirdir. Evrendeki her varlık kendi yaratılış özelliğine , istidatına göre zikir halindedirler.

ZİKİR, VAR OLUŞU VAR KILANDIR. İnsanın Allah’ı zikretmesi de işte bu kainat düzenine, senfonosine, faal katılımı, oluşa iştirak etmesi yani Allah’ın kanunlarına uyması, bütünün bir parçası olmasıdır. Yani evrenin zikrine uymak, eşlik etmektir. İnsanın zikri evrenin zikir senfonisinin tamamlayıcı unusudur. Her insan, her an zikir halindedir. Düşünce, söylem, eylem zikrin ta kendisidir. Bunun farkında olsun, olmasın bu değişmez hakikattir. Beşeri hayatta dönersek, tüm beşeri bilgi türleri ve bu alanlarda çalışanlar. Aslında zikir yapıyorlar. Bilim adamları, filozoflar, sanatçılar aslında yaptıkları işlerle zikir yapıyorlar. Beşeri hayatta dört damar şarttır. Bunlar, din, bilim, felsefe, sanat…Ancak bu dört damarla kültür ve medeniyet kurulabilmektdir. Bu dört damardan bir eksik olursa sağlıklı hiç bir şey inşaa edilemez. YENİ BİR MEDENİYET TASAVVURU ANCAK BU DÖRT DAMARLA İNŞAA EDİLMEK ZORUNDADIR. BATI MEDENİYETİ ÜÇ DAMARLIDIR. O NEDENLE SORUNLARLA BOĞUŞMAKTADIR. İSLAM DÜNYASINDA BU DÖRT DAMARIN HİÇ BİR YOK. O NEDENLE YERLERDE SÜRÜNMEKTEDİR.

İnsan ya kendi nefsini ya da yaratılmış olanları zikreder. Onlarla meşgul olur, onları düşünür, düşündüklerini kelimelerle söyler ve onlara doğru hareket eder. Bütün bunlar da zikirdir aslında.Ama din de zikir “ Allah’ın isimlerini zikirdir.” Din, insanı nefsinden ve nesnelerin bağından kurtarıp özü ile bağlı olduğu Allah’a yönlendirir. 25/43 ayette belirtildiği gibi “ Nefsini ilah edineni gördün mü? “… Din , insanı nefsini ilah edinmeden kurtararak, Allah’ı ilah edinmeye götürür ki bunun anahtar kavramı zikirdir.

İNSAN RUH BİR VARLIKTIR. Vahiy, insanın ruh cihetini terbiye etmek için gelmiştir. Nefs kaybolacak ki ruh ortaya çıksın. İnsanın ruh dünyası aşkın varlık alanına aittir. Ruh, Allah katındandır. Aşkınlık,sentetik şeylerden kopuşla elde edilir ki bu hal, özgürlüğün, manevi  yükselişin  deneyimidir. İnsanın ilahi özüne doğru yönelişi ve bunu bizzat kendisinin deneyimlemesi ancak ibadetle olur. İbadetler insanı heva yalnızlığından, kesret girdabından kurtarmak için konulmuştur. Bütün ibadetlerin aslı zikirdir. Zikir ruhun masivadan kurtuluşunu sağlar. İbadetler insanda ALLAH BİLİNCİNİN YERLEŞMESİ için tek vasıtadır. 2/21 : “ Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize ibadet ediniz ki ALLAH BİLİNCİNE varabilesiniz.”

İnsan neyi düşünürse onu dillendirir, onu anar/ zikreder ve ona yaklaşmak için eyleme geçer. Düşündüğü şey kalbindeki şeydir. İnsan masivayı düşüne düşüne kalbi masivaya yönelir, böylece alçaklarda seyreder. Yani kim neyi zikrederse kalbi ona bağlanır. Manevi yükseliş, ruhen yükseliş ancak Allah’ı zikirle olur. Dinde zikir Allah’ı zikretmektir, böylece ona yaklaşmaktır. 73/8: “ Rabbini an ve gönlünle O’na yönel!” belirtildiği gibi zikir, Allah’ın isimleriyle O’na yönelmek ve O’nunla bağ kurmaktır. Bu bağlamda zikir, kalbi Allah’a yönlendirir.

Ruh manevidir, maddi şeylerle ünsiyet etmez. Zikir ruha gıdadır. Hayat ruhun sıfatıdır. Bu nedenle zikir dirilticidir, bilinçlendiricidir.

Ahlak denilen şey manevidir. Zikir insanı ruhen güçlendirir, nefsin tüm kötü huylarını etkisiz hale getirir. Ruhen yükselme zikirle olur. İnsanın hayvani ruh halinden insani ruh haline yükselmesi zikirle olur.

ZİKİR İNSANIN ALLAH’A HİTAP ETMESİ ONUNLA KONUŞMASIDIR. ZİKİR DUADIR. DUA GÖK KAPILARINI AÇAR.

Zikir ruhen dirilik verir, ruhta açılımlar yapar, ruhta mündemiç olan Allah’ın isimleri  ve sıfatlarını harkete geçirir., ölü kalpleri diriltir, bilinci açar.

Zikir insanın kendisinin manevi varlık olduğunun farkına vardırır. Günümüz insanı kendinin ruh olduğunu unutmuştur.

35/10 ayette “ Güzel söz O’na çıkar. Salih amel onu yüceltir.” Denilmektedir ki güzel söz,” SÖZLE ZİKİR”; salih amel ise “ FİİLİ ZİKİR” dir. Zikir sadece sözle değil eylemle tamamlanmalıdır. Fiili zikir. Ahlaktır. Yan Allah’ın fiillerine uygun yaşamak, Allah’a uymaktır.

SONUÇ: Her insan mutlaka zikir halindedir. Manevi yükseliş Allah’ı zikirle gerçekleşir. Allah’ı zikretmeyen, tenezül etmeyen de nefsini zikreder. Nefsini zikreden de alçalır…TERCİH AKLI VE İRADE SAHİBİ İNSANA KALMIŞTIR.

Yazar
Ömer AĞAÇLI

Aksaray doğumlu, Ankara Devlet Mühendislik Akademisi İnşaat Mühendisliği Bölümü mezunu. Daha sonra işletme masteri yaptı. Kamu da çalıştı... Emlak Kredi Bankası’nda mühendislik, Ankara Büyükşehir Belediyesi’nde imar başkanlı... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen