Bolu’nun Dörtdivan ilçesinde 1912-1985 yılları arasında yaşayan Düldül Mevlüt, bilinen anlamıyla bir halk şairi değildir. Fakat manzum söz söyleyebilme kabiliyetine sahiptir. Aslında onun konuşmaları için secili sözler demek daha doğru olur. Düldül Mevlüt’ün sözleri alt alta getirildiği vakit, hece ölçüsü birbirine uymasa bile beyitler, bazen de üçlükler veya dörtlükler meydana gelmektedir. Düldül Mevlüt’ün bunu bilinçli bir şekilde yaptığı ve bu şekilde konuşmaktan hoşlandığı söylenebilir. Fakat hemen şunu söylemek gerekir ki, bu Düldül Mevlüt’ün doğal üslubudur ve şair muhatabına bir şey anlatırken çok zengin bir içerikle konuşmaktadır. Atasözleri, halk deyişleri, hikayeler, fıkralar bu söz silsilesi içerisinde kendine yer bulabilmektedir.
Aslında Türk kültürü, Düldül Mevlüt’ün bu üslubuna yabancı değildir. Destandan halk hikayeciliğine geçiş ürünü kabul edilen Dede Korkut Hikâyeleri’nde Dede Korkut ve diğer Oğuz kahramanları secili sözlerle birbirlerine veya tabiat unsurlarına seslenirler. Bu sözler lirizm bakımından destan metinleri içerisinde oldukça kuvvetli bir yere sahiptir. Aradan geçen uzun zamanlardan sonra Bolu’nun Dörtdivan ilçesinde doğup büyüyen Düldül Mevlüt’te bir bakıma bu hikayelerde gördüğümüz üslup özelliği belirmiştir.
Düldül Mevlüt bir halk şairinin yanında yetişseydi herhalde adı bilinen ve birçok şiir söyleyen bir halk şairi olabilirdi. Nitekim Gerede ve yöresinde yetişen Âşık Dertli, Geredeli Figânî, Âşık Mustafa Hıfzî gibi halk şairleri bu toprakların bu konuda öne çıkan bir özelliğini yansıtırlar. Bunu da biz bu yerlerin birçok şair yetiştirdiği şeklinde ifade edebiliriz.
Düldül Mevlüt öz bakımından şairdir. Ancak bildiğimiz anlamda şiirler söylememiştir. Fakat ses kayıtlarından anladığımız kadarıyla konuşma üslubundaki akıcılık, sesindeki tokluk, muhataba dua ederken, nasihatte bulunurken tercih ettiği tarz onu aslında Türk kültürü içerisinde çok önemli bir yere sahip olan zengin ve sağlam bir şiir kültürüne bağlamaktadır. Bu husus, araştırmacıların da gözünden kaçmamıştır. Dörtdivan’a gelen araştırmacılar ve şairler derhal Düldül Mevlüt’le iletişime geçmiş ve ondan bazı sözleri ondan aldıkları kayıtlar ve naklettikleri hatırlar ile günümüze taşımışlardır.
Düldül Mevlüt üzerine bugüne kadar kapsamlı herhangi bir çalışma yapılmamıştır. Rahmetlinin hayatında söylediği sözler onu tanıyan fakat zamanla bu dünyadan göçen herkesle beraber kaybolmaya başlamıştır. Biz Düldül Mevlüt’e ait kültürel mirasın önüne geçmek üzere mevcut kayıtlardan ve ulaştığımız bilgilerden hareketle böyle bir çalışma içerisinde onun mirasını yaşatmaya ve gelecek nesillere aktarmaya çalıştık.
Düldül Mevlüt hiç şüphesiz Dörtdivan’ın, Bolu’nun, Türkiye’nin bir değeridir. O, Bolu’nun, Dörtdivan’ın, Gerede’nin şiir mirasının geçtiğimiz yüzyıldaki temsilcilerindendir. Şüphesiz ki, yetişme imkânı bulsaydı, manzum ve heceli söz söyleme kabiliyeti onun nasıl bir cevher olduğunu gösterecek ve Düldül Mevlüt’ten bizlere belki de ölümsüz mısralar kalacaktı. Fakat böyle olmadı. Buna rağmen secili sözleri, naklettiği atasözleri, söylediği türküleri ile o Bolu’nun halk kültürü içerisinde derin izler bıraktı ve gönüllerde taht kurdu.
Esasında Düldül Mevlüt’ü hazırlayan kültür ortamı olarak Dörtdivan’ın bazı hususiyetlerinin göz önünde bulundurulması gerekir. Dörtdivan bugün bile bir destan kültürünü yaşatan Oğuz coğrafyası gibidir. Oğuz boylarının Anadolu’ya ilk göçlerin başladığı zamanlardan itibaren burada hâkim olarak yerleşmeleri, 16. Yüzyıl’da Dörtdivan’da Köroğlu’nun ortaya çıkması, yayla-kışlak hayatının ve kültürünün uzun asırlar boyunca devam etmesi, Dörtdivan yukarı yaylalarının Aladağlar diye bilinen dağ silsilesi üzerinde bulunması ve Aladağ’ın ilçede yayla anlamında kullanılması, Dörtdivan’da çok güçlü bir sözlü kültür yanında şiir mirasının da asırlardan beri yaşaması asla tesadüf değildir.
İşte Düldül Mevlüt’ün de Dörtdivan’da ortaya çıkması, aslında coğrafyası ve kültürüyle Dede Korkut Oğuznameleri’ni hatırlatan ilçenin asırların imbiğinden süzerek bugünlere taşıdığı kültürü içerisinde değerlendirilmelidir. Biz, Düldül Mevlüt’ü bu şekilde değerlendiriyor ve onu Dörtdivan’da Oğuz kültür mirasını yaşatan kıymetli bir şahsiyet olarak telakki ediyoruz. Prof. Dr. Fark Sümer hocamızın da dediği gibi Düldül Mevlüt çağımızın Dede Korkut’udur. Önemli olan Dörtdivan’ın bu kültür mirasına ve zenginliğine sahip çıkmak yanında Düldül Mevlüt’ün hatırasını da yaşatmak ve yarınlara taşımaktır.