Dostluk zor makam azizim. Ziyan edilmeye gelmez, her kişi ile yaşanmaz, öyle kolay kolay yakalanamaz… Defalarca sınavdan geçer. Güven testinden geçer. Kabul sınavından geçer.
Vefa bedelini öder.
Fedakarlık oyununu aşar.
Öyle sorguya, suale gelmez.
‘Bir bildiği vardır’ hükmü esastır. ‘Ben olsam, ama, bence’ gibi şartlı cümleleri barındırmaz. ‘Ben’den önceki, ‘ben’ den sonrakidir yani. Aralara sıkıştırmaz ötekini berikini. Ulvilik gerektirir. Dünyadan geçmişlik yani. Dünya ile ilgili hiçbir getiri ya da götürü barınamaz bu yolculukta.
Ve hep anlayış ister.
Orada oluş ister.
Bazen bir bakış, bazen bir ses, bazen bir el, bazen bir omuz olur adı…
İki yürek gibi görünse de,
iki sen gibi.
İki ben gibi…
Cinsiyetsiz, şekilsiz, bedenle ama bedensiz.
Varsa böyle bir yürek, yüreğinizin yanıbaşında, en zengin sizsiniz azizim.
Herkese nasip olmaz.
…
Can İçi
İçimiz vardı bizim…
İçimizle dertlendiğimiz,
İçimizde biriktiğimiz,
İçimizle sindirdiğimiz.
Içimizde şişen,
İçimize atılan,
İçin için ağlayıp,
İçin için güldüğümüz.
Neşeliysek fıkır fıkır
Bir vakitten sonra da geçmiş olan.
İçi temiz
İçi karanlık olan.
Onca yaşanılan ya da yaşanamayanı
Saklayan içimiz…
Kederi, kahrı,
İşleyen içimiz, için için…
Özlemekse,
Büyüyen taa içimizde bir yerlerde.
Kırılıp parçalanan iç.
Taş gibi oturanı
Tüm ağırlığı ile taşıyabilen.
İçimizde bir yerler.
Yolculuksa, en alası
İçimize olan…
Ve derdi, hep pişmek olan.
Sevilene makam,
Sevilmeyene mühür,
İçimiz işte…
Bazen genişleyip,
Bazen daralıp daralıpta
Göz yaşı ile ferahlayan.
Ve içimiz,
Hakkın nazargahı olan.
Bilinmez ki
Adı gönül müdür yürek midir?
Her yükü taşıyıp
Her sırra kadem olan.
İçimiz,
Görünmez duyularıyla bilip,
İnsanı, “insan” eden..