Alttaki yazı Sayın Ferruh Singer’den alınmıştır.
Kuzey Kafkasya halklarının İkinci Dünya Savaşı sırasında maruz kaldığı katliamlar Rusya toprakları ile sınırlı kalmamış, Avrupa’ya kadar uzanmıştı. 1944 yılının sonlarına doğru Rus saldırılarından kurtulmak için Avrupa ülkelerine kaçan çoğunluğu kadın, çocuk ve ihtiyarlardan oluşan çok sayıda Kuzey Kafkasyalı, önce İtalya’nın kuzeyindeki Paluzza bölgesinde bulunan İtalyan dağ köylerine yerleştirildiler. Savaşın bitmesinden birkaç gün önce de Avusturya’ya, Carinhia’nın Ober Drauburg bölgesine sürülerek, burada Drau nehri vadisine yerleştirildiler. 11 Şubat 1945’te Yalta Konferansı’nda Rusya, Amerika ve İngiltere tarafından alınan bir karar ile İngiliz işgal bölgesine dahil edilen bu vadideki insanların Rusya’ya iade edilmesine karar verildi. Mülteciler en azından Türkiye’ye gitmeleri için izin verilmesini istediler; ancak bu talepleri reddedildi. Londra’dan gelen 28 Mayıs 1945 tarihli karar, “Mülteciler, Sovyet otoritelerine teslim edilecektir.” şeklindeydi. Kararın uygulanması için, İngiliz tankları, bu insanları Dellah bölgesine sürdüler. Burada “yurtlarına dönmeleri gerektiği ve bunun için kendilerine yardımcı olunacağı” resmen tebliğ edildi. 28 Mayıs – 1 Haziran tarihleri arasında yaklaşık 8,000 Kuzey Kafkasyalı silahlardan arındırılarak Ruslara teslim edildi. Teslim edilenler sınırın sadece 200 metre ilerisinde kurşuna dizilerek öldürüldüler. Çok az sayıda Kafkasyalı, Rus askerlerinin elinden kurtularak diğer ülkelere geçebildi. Geriye kadın ve çocukların cesetleri ve Kuzey Kafkasyalıların bir vadiyi dolduran eşyaları kaldı. Teslim olmanın ölüm ya da Stalin’in acımasız kamplarında mahkumiyet anlamına geldiğini bilen bazıları Ruslara teslim olmaktansa kucağındaki çocuğuyla nehre atlamayı tercih etti. Bu korkunç dramın şahitlerinden çiftçi Martin Nagale gördüklerini şöyle anlatıyordu: “…Çok korkunçtu. Kadınlar teslim edilmemeleri için yalvarırken, her yeri gözyaşları ile yıkıyorlardı. Bu yalvarmaların faydasız olduğunu gören birçoğu da çocukları ile kendilerini Drau nehrine attılar.”
Bir başka şahit Mrs. Maria Tiffling, faciada gördüklerini şöyle ifade ediyordu: “Bir ailenin bütün fertleri ile Drau sularında kayboluşunu unutamam. Anne bir yavrusunu sırtına bindirmişti. Diğer ikincisinin de ellerini tutuyordu. Üçüncü ve en küçük çocuk da babasının kollarında idi. Hepsi de kendilerini asi Drau’nun sularına korkunç çığlıklarla attılar.” Dünya tarihinin az bilinen bu katliamından sonra Avusturya’nın güneyinde Spittal Drau kasabasında 24 Ekim 1960 yılında Batı Avrupa Müslümanları Birliği tarafından küçük ama anlamlı bir anıt dikildi. Anıtın kitabesine şunlar yazılmıştı: “Burada 28 Mayıs 1945’te 7,000 Şimali Kafkasyalı, kadın ve çocukları ile birlikte Sovyet makamlarına teslim edildiler. Ve İslamiyet’e olan sadakatleri ile Kafkasya’nın istiklali ideallerine kurban gittiler.”
Vefatlarının yıldönümünde rahmetle ve minnetle anıyoruz. Ruhları şad, mekanları cennet olsun.
8 Mayıs 1945: DRAU KATLİAMI
Alttaki yazı http://abhazraa.tr.gg/DRAU-KATL%26%23304%3BAMI-.htm sayfasından tanıtıma amcıyla aynen alınmıştır.
Kuzey Kafkasya halkları tarihin her döneminde, vatan ve hürriyet mücadelesinin bedelini ağır şekilde ödemişlerdir. Adıgeler başta olmak üzere tüm Kuzey Kafkasyalılar Ruslar tarafından soykırıma tabi tutulmuşlardır. Rusların Kuzey Kafkasya’yı kolonizasyonu sonucu, insanlar topraklarından zorla koparılmışlar; ya sürülmüşler ya da acımasızca katledilmişlerdir. İşin en hazin tarafı işlenen bu soykırıma, bugün Çeçenistan’da olduğu gibi, o dönemin dünyasının seyirci kalmasıdır. Kuzey Kafkasya tarihinin büyük bir kısmı hüzün ve gözyaşı ile doludur. 28 Mayıs 1945 yine böyle hüzün ve gözyaşı dolu günlerimizden biridir. ‘DRAU FACİASI’ diye tarihe geçen bu soykırım, maalesef Kuzey Kafkasya halkları tarafından yeterince bilinmemektedir. İkinci dünya savaşında Alman orduları Rusya’ya savaş açınca doğal olarak Kuzey Kafkasya’nın bir kısmı savaş alanı oldu. İkinci dünya savaşı, Kuzey Kafkasya halklarına çift yönlü bir dram yaşattı. Kafkasya en yiğit insanlarını zalim Stalin’in emriyle Alman ordularına karşı en ön safta savaşa göndermek zorunda kalmıştı. İkinci dünya savaşında Kuzey Kafkasya insanının verdiği kayıp gerçekten korkunçtu. Alman ordusunun yenilmesi üzerine 1943 yılında gerek Alman işgal bölgesinde kalan bazı Kuzey Kafkasyalı rejim muhalifleri, gerekse Alman ordusuna esir düşen bazı Kuzey Kafkasyalılar Alman ordusuyla birlikte Kafkasya’yı terk etmek zorunda kalmıştı. Kafkasya’nın farklı bölgelerinden olan 7000 civarında, çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan mülteciler Stalin’in zulmünden kurtulmak için kendilerini sözde hür Avrupa’ya atmışlardı. Mülteci grubu önce İtalya’nın Paluzza bölgesinin dağlık bölgelerine yerleştiler. Savaşın resmen bitmesinden birkaç gün önce de Avusturya’da Carinthia’nın Ober Drauburg vadisine sürüldüler. Bu bölge Avusturya İtalya sınırında dağların arasında Drau nehrinin aktığı bir vadiydi.
İrschen köyü ile Dellah kasabası arasındaki vadi boyunca 7000 Kuzey Kafkasyalı mülteci dağınık vaziyette çadırlarda ya da ormandan kestikleri ağaçlardan yaptıkları derme çatma barakalarda yaşıyorlardı. Savaşın bitiminden sonra bu bölge İngiliz kontrolünde kalmıştı. İlk başlarda İngiliz askerleri bu kamplardaki insanlara çok iyi davranıyorlardı. Zavallı mülteciler özgürlüğe kavuşacakları günü dört gözle bekliyorlardı. Kuzey Kafkasyalı mülteciler bu kampta örgütlü bir yaşam sürüyorlardı. Kampta kalan mültecilerin lideri ‘Hanko’ lakabıyla tanınan General Sultan Kılıç Giray idi. Kılıç Giray 11 Mayıs 1918 yılında kurulan Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti ordularında komutanlık yapmış önemli bir vatanseverdi. 1896 yılında Adıgey’in Ulape köyünde dünyaya gelmiş olan Kılıç Giray, Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti Ruslar tarafından yıkılınca ülkeyi terk etmek zorunda kalmıştı. Bir müddet Türkiye’de yaşamış ve Türk vatandaşlığı hakkını da almıştı. General Kılıç Giray İkinci dünya savaşı sırasında da ülkesinin bağımsızlığı için Avrupa’da girişimlerde bulunmuştu. İşte General Kılıç Giray eski bir mülteci olarak Drau kampında soydaşları ile birlikte onlara yardımcı olmak için çırpınıyor. İngiliz Askeri yetkilileri ile görüşmeler yapıyordu. İkinci dünya savaşında galip devletler arasında imzalanan Yalta Anlaşması sonucu, Avrupa’ya kaçan Rus vatandaşı mültecilerin geri iade edilmesi gerekiyordu. İngiliz kontrolünde bulunan Drau kampındaki Kuzey Kafkasyalılar hiçbir şeyden habersiz kampta yaşamlarını sürdürüyorlardı. Hiç kimse, tarih boyu Kuzey Kafkasya hürriyet mücadelesine sempatiyle bakan İngilizlerden Kuzey Kafkasyalıları Ruslara teslim etmek gibi bir tavır beklemiyordu. Londra kulislerinde Kuzey Kafkasyalıların akıbeti ile ilgili önemli tartışmalar yapılıyordu. İngilizler, Ruslarla ters düşmektense 7,000 Kuzey Kafkasyalıyı feda etmeyi tercih ettiler.