Bu yazıda, Tarih Bilimi’nin yaygın kabul gören temel dönemlerini bir başka bakış açısıyla gözden geçirelim.
Yahudi Takvimine göre 5775 inci yıldayız. Türkiyedeki Yahudiler, 1492 yılında İspanya’dan, Engizisyon zulmünden kaçarak Fâtih’in oğlu İkinci Bayazıt çağında geldikleri için, takvimleri de İspanyolca “De la Kreasion del Mundo” (Dünyanın Yaratılışı) diye başlıyor. Yahudi Takvimi’ne göre tarih çizgisi şöyle seyreder:
2015 Mîladî yılı bugün alırsak;
Miladi Yıla Göre Geçen Yıl | Yahudi Takvimine Göre Yıl | Miladi Takvime Göre Yıl | Olay |
5575 | 1 | MÖ 3570 | Dünyanın yaratılışı |
4119 | 1456 | MÖ 2014 | Nuh Tufanı |
3407 | 2168 | MÖ 1392 | Hz. Musa’nın doğuşu |
3327 | 2248 | MÖ 1312 | Yahudilerin Mısır’dan çıkışı |
523 | 5052 | MS 1492 | İspanya’dan çıkış |
0 | 5575 | MS 2015 | Bugün |
Bugün, Dünya’nın geniş bölgesinde yaygın kabul gören takvim Miladi Takvim’dir. Miladi Takvim, Hristiyan İnancı’nın oluşturduğu, bu inancın temel değişim olaylarını esas alan bölünmelerle oluşturulmuştur. “Çağ” adı verilen bu bölünmeler esasında Hristiyanlık (Batı) toplumunun dönüm noktaları olan tarihi olaylara denk gelir. Miladi Takvim’de başlangıç Hz. İsa’nın doğumudur. Latince Anna Domini, yani “Rabbimizin Yılı”. Öncesine “Târih öncesi çağlar” adı verilir; yazının icadı vb; Milâddan Önce, BC (Before Christ).
Miladi Takvime göre çağlar da şöyle sıralanır:
1: Anno Domini (Rabbimizin Yılı) AD veya Christian Era (CE): İlkçağ Başlangıcı
395: Roma İmparatorluğunun İkiye Ayrılması: Ortaçağ başlangıcı
1453: İstanbul’un Türkler Tarafından Alınışı: Yeniçağ başlangıcı
1789: Fransız İhtilâli: Yakınçağ başlangıcı
Bu bölümlemeye, Uzay Çağı, Kompüter Çağı vb. ekleyenler de var. Ancak bunlar tarihde yerini henüz almadılar.
Bizim kafamız, daha okul sıralarındayken târih konusunda böyle biçimlendiriliyor; Târih, çok büyük, bütün insanlığı ilgilendiren olaylara göre şu bölümlerde – çağlarda incelenmelidir:
İlkçağ, Ortaçağ, Yeniçağ, Yakınçağ…
Çağları başlatan yılların, yani Târihte ‘dönüm noktası’ olarak belirlenen yılların, bütün insanlığı ilgilendiren olayların geçtiği yıllar olması gerekir; yine bu olayların daha sonraki büyük sosyal-iktisadi-kültürel değişmelere de yol açması beklenir. Bugüne değin öne sürülen yaygın bölümleme, bu gereği acaba karşılıyor mu? Bir göz atalım:
İlkçağ: İlk Çağ Hz. İsa’nın doğumu ile başlıyor; Anna Domini (Rabbimizin yılı). Bu dönem 1-395 yılları arasını kaplıyor. Roma İmparatorluğunun 395 yılında Doğu ve Batı Roma İmparatorluğu olarak ikiye ayrılması, İlkçağın sonu, Ortaçağın başı oluyor. Roma İmparatorluğunun ikiye ayrılması, Türkleri, Çinlileri, Japonları, Arapları, İranlıları, Hintlileri, Endonezyalıları, Afrika Kıt’asının Roma hâkimiyeti dışında kalan çok büyük kısmında yaşayan kavimleri, Aztek’leri, İnka’ları, Maya’ları, Amerika ve Kanada’nın aslî halkı olan Kızılderilileri, Avustralya yerlilerini vb. çok mu ilgilendiriyordu? 395 yılı, sâdece Avrupa’lılar için mühim bir târih değil midir?
Ortaçağ: 395 yılında başlayıp 1453 yılında sona eriyor. Sözde, İstanbul’dan kaçan âlimler, Avrupa’da Rönesans’a katkıda bulunmuşlarmış. Halbuki, 1453 yılının Konstantinopolis’i, kelimenin her anlamıyla çürümüşlüğü yaşıyordu. Bilginler, ‘devenin iğne deliğinden nasıl geçeceğini’, meleklerin kanat sayısını tartışıyorlardı. Fuhuş çok yaygındı, kölelerin durumu fecî idi; işkenceler hâlinde gelen ölüm köleler için kurtuluş sayılırdı (R.J.H.Henkins, “Social Life in the Byzantine Empire”, The Cambridge Medieval History, vol. ıv, part 2, pp. 88-89, Cambridge University Press: 1978). Osmanlı ordusu şehri kuşatırken, halk, şimdiki Sultanahmed Meydanındaki Hipodrom’a, mâviler ile yeşiller arasındaki araba yarışlarını seyretmeğe koşuyordu.
Rönesans’a zemîn hazırlayan bilginler, Bizans’dan değil, gerçekte Mora’dan Avrupa’ya gitmişlerdi ! Ortaçağ’ın bitişi olarak İstanbul’un fetih tarihi olan 1453’ün tanımlanması aslında 1453’ ün, İstanbul’un fethinin unutturulmaması, (Hz. İsâ’yı onlar gibi Tanrı değil de Peygamber olarak kabul ettikleri için) kâfir dedikleri Türklerin bu târihte (Doğu) Roma İmparatorluğuna son vermiş olmalarının hatırda tutulması içindir.
Gerçekte, ‘Avrupa için’ zifîrî karanlık Ortaçağı bitiren, Yeniçağ’ı başlatan Martin Luther’in 1517 yılında Wittenberg‘teki kilisenin kapısına astığı 95 maddelik teziyle başlattığı “Protestanlık hareketi” dir.
Avrupa’lıların, sâdece kendilerini ilgilendiren olayları esas alarak hazırladığı bu çok dar görüşlü bölümleme yerine, bütün insanlığı ilgilendiren bir bölümleme bize göre şöyle olabilir:
SIRA | OLAY | YIL |
1 | Hz. Nûh(A.S.) Tûfânı (M.Ö.2104) | 1 |
2 | Hz. Îsâ(A.S.)’ nın Doğumu (Mîlâdi takvim başlangıcı) | 2015 |
3 | Hz. Muhammed (A.S.)’ in Hicreti | 2737 |
4 | Ayn Câlût Harbi (MS.1260); ‘yenilmez’ sanılan Moğolların yenilişi | 3275 |
5 | Martin Luther’in Protestanlığı Başlatması (MS.1517 | 3532 |
6 | Fransız İhtilâli (MS.1789) | 3804 |
7 | Sovyetler Birliğinin Dağılması (MS.1991) | 4006 |
Belki bu bölümlenmeye eski Türk ve Çin tarihi inceleyen bilim insanlarının ek teklifleri de olabilir. Örneğin Oğuz Han’ın Üçok – Bozok ayırımı, Mete Han’ın ilk orduyu kurması, Türklerin Müslüman oluşu… Bu teklifler mutlaka dikkate değer olacaktır.
Şimdi bizim önerdiğimiz bölümleri özet olarak tartışalım.
- Nûh Tûfânı, Yahudi takvimine göre Milâd’dan 2014 yıl önce olmuştu. Wooley’in, 1929 yılında Tel Muqayyar’daki kazıda elde ettiği (The Bible as History) bulgular, Frederic Bender’in 1970li yıllarda yaptığı araştırmalar sonucu vardığı kanaat da bu merkezdedir.
- Hz. Îsâ (A.S.)’nın gerçek doğum yılı, Hristiyan’ların kendi yayınlarına göre, birkaç yıla varan farklılıklar göstermekte ise de, öyle kabul edilegeldiği için, 2015 yıl öncesi, Mîlâd olarak alınabilir. Onlar, ‘Rabbimizin Yılı’ diyorlar, biz ‘Mîlâdî Yıl’ diyoruz.
- Mîlâdî 622 yılında vuku bulan Hicret, Dünyâ târihinde gerçekten bir dönüm noktasıdır. Bu olaydan sonra Medeniyeti 1000 yıl boyunca Müslümanlar temsîl etmiştir. Medeniyet, daha sonra Palermo (İtalya) ve Endülüs (İspanya) yoluyla Avrupa’ya taşınmıştır.
- Medeniyete büyük darbe vuran, ‘yenilmez’ sanılan Moğollar Türk Memlûk Sultanı Kutuz tarafından Ayn Câlût’ta yenilmiş, o dönemin duran Medeniyet’i tekrar canlanmıştır.
- Max Weber, yeni dünyânın Protestanlığın eseri olduğunu isâbetle belirtir.
- Birçok zulümlere sahne olmuşsa da Fransız İhtilâli yeni bir başlangıçtır.
- Büyük iddialarla kurulan sosyalizmin çöküşü (1991) mühim bir olaydır.
Ne dersiniz böylesi bir tarihi dönemler teklifi tartışmaya ve geliştirilmeye değmez mi ? Bu bir medeniyet anlayışının ya da arayışının gereği değil midir ?