Ömer AĞAÇLI
İnsanın ve insanlığın sonunu hazırlayan, nefsin kötü huyları içinde belki de tek huy tamah, yani açgözlülüktür.
Kur’an 15/ 44 ayette bu hususa özellikle işaret eder: “ Cehennemin yedi kapısı vardır. Her kapıya onlardan bir bölüm ayrılmıştır.”
Türk milleti arif ve hikmet sahibi bir millettir. Türkler bu yedi kötü huya” YEDİ TAMU”, “ YEDİ CEHENNEM” adını vermişler ve cennet , cehennem bilincine varmış bir millettir.
Yedi tamunun en önemlisi de “ TAMAH” dır. Tamah, açgözlülük demektir. Tamah, yedi cehenemin içinde en acı olanıdır.
Kur’an’ın insanlığı uyardığı ve döne döne altını çizdiği sadece “ Allah’a kul olmak” , “ Nefse kulluk yapmamak” tır. “ NEFSİNİ İLAH EDİNENİ GÖRDÜN MÜ?” ayeti ile yapılan uyarının manası budur. İnsanın savrulması ve yolda kalmasının tek nedeni nefsinin heva ve hevesleridir. “ Heva” ve “ HEVES” insanın istek ve arzularıdır. “ Ehli Heva”, hırs sahipleri, mefsine düşkün olanları ifade eder. Hırs, azgınlık, sonu gelmeyen istek ve arzulardır. İşte bu noktada nefsin heva ve hevesleri “ TAMAH” halini üretir ki, tamah, doymazlık, aç gözlülük halidir.
İnsan dünya’da genellikle beşduyu ile algıladığı bilgilerle yaşar. Beşduyu içinde en etkin olanı “ GÖZ” dür. Göz öyle bir marifete sahip ki, cennet ve cehennem kavşağında durur ve insanı tercihlerine göre ya cennete ya da cehenneme yuvarlar. Gazali “ Göz aklın casusu “ diye gözün önemini vurgular. Çünkü göz, terbiye edilmeyince gördüğü her şeyi, iyi, kötü ayrımı yapmadan sahip olmak ister. Nefsin sahip olma eğilimlerini besleyerek insanı, nimetlere tutsak haline getirir. Bu durumda insan benliği öyle bir hale gelir ki bunun adı “ AÇGÖZLÜLÜK” tür. Kur’an bu halin gerçekliğini “ İnsanoğlunun bir vadi altını olsa, ikincisini, o da olsa üçüncüssünü ister. İnsanın gözünü toprak doyurur.” Diye açıklar. Açgözlülük öyle bir manevi nefis hastalığıdır ki doymak bilmeyen nefsin tüm sınırları yıkarak gördüklerine sahip olma istek ve arzusudur.
Öte yandan Muhammedi ahlakla donanmış, dinin emir ve yasaklarına uyarak yaşayan insanın zamanla nefsi hizaya gelerek, gözü de terbiye olur ki bu defa insan açgözlü değil tokgözlü olur. Din kurallarına uya uya insan nefsini dizginler. İşte bu hal, insan olmanın en doğal, fıtrata uygun olanıdır. Dini dışlayarak insan nefsiyle başedemez. Nefsi din terbiye eder. Çünkü ahlaki değerleri din tanımlar. Terbiye edilmiş göz, aklı ve ruh da arkasına alarak cennete doğru yol tutar.
Göz, aklın durumunu da belirleyicidir. Beş duyunun temeli gözdür. Beşduyu verilerini akıl hükme bağlar. Terbiye edilmiş gözün verileri aklı besleyerek bu gıdaları “ marifet nuru” na çevirir. Marifet nurunu insan ancak bu yolla elde eder. Yani marifet nurunu insan kendi kesbeder.
Hz. Muhammed : “ Kişideki hırs,açgözlülüğün dine verdiği zarar, iki aç kurdun sürüye verdiği zarardan daha büyüktür.” Demiştir. İnsanı karun nitelikli yapan açgözlülüktür.
Kur’an “ İsraf etmeyin.” “ sınırları aşmayın” diye emreder. Açgözlülük Allah’ın emirlerini hiçe saymaktır.
Açgözlülük, nefsin bir hastalığıdır. Fakat bu illet sadece insan boyutunda kalmaz tüm sosyal varlığa da sirayet eder. Bu illet, çok şeyin kaynağıdır. TOPLUMSAL BARIŞIN DÜŞMANI OLDUĞU GİBİ TOPLUMLAR ARASI BARIŞI DA ORTADAN KALDIRIR. Dünya’da savaş ve yoksulluğun bitmemesinin asıl nedeni açgözlülüktür. Günümüz dünyasına bakınız. Açgözlülük zirve yapmış durumdadır.
Son sözlerimi de şunlardır: Açgözlülük, insanın aklının önündeki en kalın perdedir. Aklı işletmez, kalbin de katı olmasına neden olur. Açgözlü insan kelimenin tam manasıyla nefsine köle olur. Hırs ve tamahın başladığı noktada saf duygularda yok olur. Tüm manevi, ruhsal hasletler kaybolur. Tamah, manevi yükselişi de engeller, insanın ruh yapısını bozar. Tüm kötü huylar ruhu öldüren virüslerdir. Hz. Ali : “ Kanat eden aziz olur. Tamah eden zelil olur.”