Tarih boyunca insanlık büyük acılar yaşadı. Uzay ve teknoloji çağı olarak kabul edilen günümüz dünyasında insanlık dışı olaylar hala yaşanmaya devam ediyor.
Milyarlarca insan uluslararası siyasi, ekonomik ve dini çatışmaların kurbanı oluyor.
Yurtlarından çıkartılan ve uluslararası göçe zorlanan on milyonlarca insan açlık ve yoksulluk içinde, can ve mal güvenliğinden mahrum olarak ölmemek için nefes alıyorlar.
“Nefes almak” diyorum çünkü insanlığın maruz kaldığı şartlar asla yaşamak için değildir!
Modern teknoloji ile sürekli geliştirilen silahlar bir yandan tüketilirken, diğer yandan daha yeni teknoloji ile üretiliyor ve dünyayı cehenneme çeviriyor.
Dünyayı korkutanların kurdukları şeytani düzen içinde uygulanan soykırım, sömürge, işgal, askeri ve sivil diktatörlükler insanlığı yok ediyor…
İnsan hakları, demokrasi, adalet, eşit hak ve hürriyet gibi insani değerler sadece kâğıt üzerinde siyasi söylemden öteye geçmiyor.
“Hak güçlünündür” anlayışının hâkim olduğu dünyada güçlüler her zaman zayıfları ezerek daha fazla güç kazanıyor.
YAHUDİ SOYKIRIMI VE SOYKIRIM SÖZLEŞMESİ
Uluslararası alanda Ermeniler hakkında konuşan herkes bilimsel ve tarihi kaynakları bir yana bırakıp, “Ermeni soykırımı” üzerinden kin ve nefret körüklüyor.
Soykırım iddiası ile Türkiye’yi siyasi baskı altına almaya çalışan ABD, AB ve Rusya uluslararası hukuku kendi siyasi çıkarları yönünde kullanmaya devam ediyorlar.
Uluslararası alanda yüzlerle, binlerle makale ve kitaplar yazıldı, toplantılar düzenlendi. Çoğu birbirinin tekrarı sayılabilecek yazılı ve uygulamalı çalışmalar bundan sonra da devam edecek. Zira konu çözüm için değil çözümsüzlük olarak ele alındığından sonuca kavuşması da mümkün gözükmüyor. Bir kere daha “soykırım nedir?” sorusundan başlarsak, konunun mecrasının belirlemesi daha doğru tespit edilecektir.
“Soykırım” kavramı, 9 Aralık 1948 tarihinde BM’nin kararıyla Paris’te imzalanmış, 12 Ocak 1951 tarihinde yürürlüğe girmiş uluslararası hukuki bir terimdir.
BM dışında sözleşmeye katılan 140 ülkenin soykırım konusunda yaptırım yetkisi, alınan kararları kabul etme veya reddetme yetkisi yoktur.
Sözleşme geriye dönük olarak değil, yürürlüğe girdiği 12 Ocak 1951 tarihinden sonra yaşanan soykırımları hükme bağlamış, yürürlük tarihinden önce işlenen soykırım suçları sözleşme dışında mütalaa edilmiştir.
Buna göre Almanya “Yahudi Soykırımını” resmi olarak tanımamış, onun yerine “Wiedergutmachung; Yeniden iyileştirme” olarak Yahudilere maddi imtiyaz tanımıştır.
YAHUDİ SOYKIRIMI
Yahudi Soykırımı öncesi Avrupa’da yaşayan dokuz milyon Yahudi’den 6,3 milyonu, yani üçte ikisi 1933-1945 yılları arasında soykırıma uğramıştır.
24 Kasım 1941 tarihli Nazi ordusunun yayınladığı emirde: “Emredildiği gibi, Yahudiler ve Çingeneler bulundukları her yerde yok edilmelidir” denilmiştir.
Yahudi soykırımı için “Avrupa’nın Yahudi soykırımı” demek daha yerinde bir terim olacaktır, zira 1933-1945 yılları arasında yaşanan Yahudi soykırımı Avrupa’nın tamamında uygulanmıştır. Soykırım uygulayan Avrupa ülkeleri; Almanya, Arnavutluk, Avusturya, Belçika, Çekoslovakya, Danimarka, Estonya, Fransa, Hollanda, İtalya, Letonya, Litvanya, Lüksemburg, Macaristan, Norveç, Polonya, Romanya, Sovyetler Birliği, Eski Yugoslavya ve Yunanistan Yahudi soykırımı uygulayan Avrupalı ülkeler olarak tarihe geçmiştir. Söz konusu ülkelerin uyguladığı soykırımda hangi ülkede, ne kadar Yahudi’nin öldürüldüğü belgelerde yer almaktadır; bkz: (Dr. Habil. Jörg Echternkamp, 30.4.2015 https://www.bpb.de/geschichte/deutsche-geschichte/der-zweite-weltkrieg/199409/krieg-und-holocaust)
Örneğin Fransa’da 75.000 Yahudi kiliselere doldurularak gazla boğulmak suretiyle öldürülmüştür. Hâlbuki hangi dinden olursa olsun mabetler mensup olduğu inanç çerçevesinde inananların ibadet ettiği, ruhen kendilerini kötülüklerden arındırdığına inandığı, gerektiğinde güvenlik için sığındığı kutsal mekânlardır. Hiçbir zaman mabetler soykırıma alet edilemez. Tarih boyunca gayrimüslim tebaanın ne camilerde, ne de her hangi bir mekânda toplu katledildiği vaki değildir. Aksine Müslümanlar gayrimüslimler tarafında uğradıkları soykırımlarda camilere doldurularak öldürülmüştür. Bunun en son örneği ABD ve İngiltere’nin Irak’ı işgalinde yaşanmıştır…
Tarih boyunca kanlı haçlı seferleri sadece Müslüman milletlere karşı değil, Hıristiyan dinine mensup milletler de haçlı seferlerinde soykırıma uğramıştır. Örneğin İstanbul Türkler tarafından fethedilmeden önce Haçlı seferlerinin istilasına uğramış, şehir yağmalanmış ve Hıristiyan ahali katliama maruz kalmıştır.
Batıda din ve kilise anlayışı tarih boyunca haçlı seferlerinde yaşanan insanlık dışı katliamlarla anılmıştır.
Her zaman olduğu gibi Avrupa, tarihi olaylara taassup içinde yaklaşmaktadır.
ABD, AB ve Rusya’nın hedefi, Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşında Ermeniler için uyguladığı “sevk ve iskân” kanununu uydurma “Ermeni soykırımı” olarak dünya kamuoyuna inandırmaktır…