Eğitim yoluyla toplumsal hareketlilik ve Cumhuriyet

Tam boy görmek için tıklayın.

Eğitim etkinlikleriyle at başı giden yatırımcı bir ekonomik düzen olmadığı zaman, eğitim süreçleri, biçimsel bir gösteri ve imaj etkinliği derekesine indirgenmiş olur. Postmodern bir eğitim anlayışı ile görünüşte çok sayıda eğitilmiş(!) insana rağmen, toplumsal tabakada yükselme yönünde fazla bir hareketlilik olmaz. Otoriter ve şiddete eğilimli yönetim sisteminde, toplumsal piramidin üstünde olanlar, neredeyse hep orada kalmanın bir güvencesi olarak, alt sınıflardan üst sınıflara doğru bir hareketliliğin doğuşunu mümkün olduğu ölçüde engellemeye çalışır. Bir şekilde iktidar araçlarına egemen olanlar, yapay olarak yaratılan ekonomik kriz ve eğitim programlarıyla oligarşik bir düzen kurma hevesine kapılır. Böyle bir yönetim sisteminde, yoksulluk ve yolsuzluklar artar, statükonun devamı için yönetimde otoriterleşme ve şiddet baş gösterir.

*****

Prof.Dr. Feyzullah EROĞLU

Toplum olmanın temel göstergelerinden birisi de toplumsal tabakalaşmada engelsiz bir biçimde yükselme imkânının olmasıdır. Bireylere, yetenek ve becerileri ölçüsünde birtakım değerler yaratmak suretiyle toplumsal hareketlilik sağlayan asıl etken ise almış oldukları nitelikli eğitimdir.

Eğitim ve toplumsal hareketlilik

Toplumu oluşturan bireylerin, zaman içinde eğitim ve gelir düzeyleri ile hayat tazında meydana gelen anlamlı değişimler, onlara alt sınıftan üst sınıfa doğru bir sınıf geçişkenliği sağlar. Ülkedeki fırsat eşitliğine dayalı nitelikli eğitim sayesinde, özellikle yoksul kesimlerin yetenekli gençleri için bir orta sınıflaşma imkânı doğar. Üretkenliği esas alan bir eğitim sistemi, insanlara bir yandan hak edilen bir gelir artışı, diğer yandan da yüksek bir kültür düzeyi sağlar. Böylece, yükselme yönünde toplumsal hareketlilik gerçekleşmiş olur.

Toplumsal hareketlilik, kişilerin eğitim düzeyi ile gelir düzeyinin yüksekliği arasında doğrusal bir ilişkinin varlığıyla mümkün olmaktadır.  İnsanlar, yeteneklerine uygun eğitim alamıyor, aldıkları eğitimin diplomasına uygun gelirde iş bulamıyor ve bütün bunlardan dolayı yoksulluk çekiyorsa sınıf geçişkenliği yok demektir. Bu durumda, toplumun sınıfsal tabakalaşması, yetenek, eğitim ve katma değer yaratma gibi nesnel kıstaslar yerine; zengin ailenin mirasçısı veya iktidar partisinin yandaş torpillisi gibi öznel kıstaslara dayanır.

Eğitim ve üretken ekonomik sektörler

Eğitim gören gençlerin, mezuniyet sonrasında aldıkları diplomanın, eğitimlerine uygun bir gelir ve yaşam tarzı sağlayabilmesi için aldıkları eğitime uygun istihdam alanlarının varlığı gerekir. Alt sınıflardan üst sınıfa doğru bir toplumsal hareketlilik sağlayacak istihdam imkânı da büyük ölçüde üretken reel sektörlerdeki yatırımlara bağlıdır.  Ekonomide, vasıflı insan kaynağı istihdam eden bilgi yoğun işletmeler ile katma değeri yüksek ürünler üreten yatırımlar (fabrikalar vb.), toplumsal hareketlilik için en uygun sektörlerdir. Bunların yerine, yabancı markaların ucuz fason üreticisi olmak ve tamamen tüketime dönük gösteri yatırımları (pahalı köprüler, kullanılmayan hava alanları vb) yapmak, diplomalı işsizlik sorununu çözmüyor. Diplomalı işsizliğin çokluğu, eğitim dışı alanlarda iş arama, ne iş olursa yapmaya razı olma gibi nedenlerden dolayı çok düşük ücretlerle çalışma zorunda kalmak, toplumsal hareketliliği imkânsız kılıyor. Bir de küresel güçlerin projeleri doğrultusunda milyonlarca vasıfsız kitle ülkeye doldurulursa toplumsal hareketliliğe alt yapı oluşturması gereken ekonomik sistem çöker.

Eğitim etkinlikleriyle at başı giden yatırımcı bir ekonomik düzen olmadığı zaman, eğitim süreçleri, biçimsel bir gösteri ve imaj etkinliği derekesine indirgenmiş olur. Postmodern bir eğitim anlayışı ile görünüşte çok sayıda eğitilmiş(!) insana rağmen, toplumsal tabakada yükselme yönünde fazla bir hareketlilik olmaz. Otoriter ve şiddete eğilimli yönetim sisteminde, toplumsal piramidin üstünde olanlar, neredeyse hep orada kalmanın bir güvencesi olarak, alt sınıflardan üst sınıflara doğru bir hareketliliğin doğuşunu mümkün olduğu ölçüde engellemeye çalışır. Bir şekilde iktidar araçlarına egemen olanlar, yapay olarak yaratılan ekonomik kriz ve eğitim programlarıyla oligarşik bir düzen kurma hevesine kapılır. Böyle bir yönetim sisteminde, yoksulluk ve yolsuzluklar artar, statükonun devamı için yönetimde otoriterleşme ve şiddet baş gösterir.

‘Ben yukarıya çıktım, başkası çıkmasın’ sendromu

Ülkemizde, cumhuriyetin kuruluş felsefesi doğrultusunda, birtakım sıkıntılar olsa bile, yetenek ve liyakat ölçüsünde çok sayıda insan, alt sosyal sınıftan üst sınıflara yükselme imkanı bulmuştu. Ülkemizde, Cumhuriyetin eğitimde fırsat eşitliğinden yararlanıp sınıf atlayan egemenler, -kendi ideolojik taraftarları dışında- farklı düşünen insanların eğitim yoluyla toplumsal hareketliliğini kısıtlıyor gibi görünüyor. Adeta, ‘biz yukarıya çıktık, bizden olmayanlar yukarı çıkmasın’ anlayışına sahip bir görünüm ortaya çıkıyor. Üst tabakalara çıkılan ‘eğitimde fırsat eşitliği’ merdiveni etkisiz hale getirilmek suretiyle ideolojik eğitim tarzıyla toplumsal yapı sabitlenmek isteniyor.

Üniversite eğitimi sınıf atlama aracı olmaktan çıkıyor mu?

Siyasi popülizm uğruna ülkemizde her yere üniversite açmak ve öğrenci kontenjanlarını abartılı biçimde artırmak, aslında yükseköğrenimin niteliğini oldukça düşürmek anlamına geliyor. Hiçbir toplumda, ülkenin irili ufaklı her kentine üniversite açmayı gerektirecek düzeyde bir yetenek dağılımı yoktur. Herkesin, üniversite bitirmesinin zorunluluğu ve gerekliliği de yoktur. Üniversite eğitimi için uygun yeteneği olmadığı halde, popülist amaçlarla bir sürü insanın üniversiteye doldurulması, sınıfsal yükselmeyi sağlayacak nitelikli eğitimin içini boşaltmak anlamına geliyor. Eğitimin içinin boşaltılması, biçimsel eğitim almış gençlerin önceki hayat standartlarında anlamlı bir değişiklik yaratmıyor. Böylece, belirli ideolojik toplulukların dışındaki insanlar için giderek eğitim yoluyla sınıfsal yükselmeye ket vuruluyor. Toplumun en önemli yetenek deposu olan alt sosyal sınıfın yetenekli gençlerinin katma değerlerinden bütün toplum yoksun bırakılmış oluyor. Adeta, bilinçaltındaki ‘yoksul kalsınlar, benim olsunlar’ anlayışı, ekonomi ve eğitim politikalarına yön veriyor.

Cumhuriyetin fırsat eşitliğine dayalı eğitiminden yararlanıp etkili ve yetkili konuma geldikten sonra millî eğitimin içini boşaltmak, nasıl bir bilinçaltının dışa vurumudur?

Cumhuriyetin bekası Türk Gençliğine emanet!

Türkiye Cumhuriyeti, bilindiği gibi Mustafa Kemal Atatürk tarafından Türk Gençliğine emanet edilmiştir. Türk Gençliği, emanete sahip çıkmakla ilgili donanımlarını engelleyici ve direnme güçlerini kırıcı birçok olumsuz şartlarla karşı karşıya bırakılmıştır.  Türk Gençliği, millî eğitim ve fırsat eşitliğine dayalı eğitim anlayışının sakatlanmasına rağmen, yine de Ata’sının yolunda yürümeye devam ediyor.

Türkiye’de kasıtlı izlenen yüksek enflasyon ve millî eğitimin içinin boşaltılması politikaları sonucunda, genel olarak toplumda belirli bir yılgınlık ve çözülme olduğu gözleniyor. Bu psikolojik savaş taktiklerinin, Türk Gençliği üzerinde aksi yönde etkiye sahip olduğu görülmektedir. Özgürlük ve bağımsızlığa tutku derecesinde bağlı olan Türk Gençliğinin bilinen en temel karakteri, önceden tahmin edilmeyen birtakım tavır geliştirme potansiyelinin varlığıdır. Bu bağlamda, Atatürk, Türk Gençliğinin akıl ve bilimin öncülüğünde mutlaka cumhuriyete sahip çıkacağından emin olmuştur.  Bütün hayatı, toplumsal mücadele ve savaş meydanlarında geçmiş olan Atatürk’ün, ‘dâhili ve harici’ yıldırmalardan doğacak yılgınlık karşısında, en yılmaz toplum kesiminin gençlik olduğu düşüncesi son derece isabetli bir deneyimdir.

Gerçekte, günümüzde Türk Milleti üzerinde ‘dâhili ve harici’ ağır bir psikolojik savaş yürütüldüğü görülüyor. Ekonomik kriz yanında, siyasallaşan dinsel zihniyet ile sözde milliyetçilik ve solculuk söylemleriyle ilgi şartlandırmalardan, kendilerini en iyi koruyan kesimin gençlik olduğu açıkça gözleniyor.

Türk Gençliği, her olumsuzluğa ve tuzağa rağmen, kendisine giydirilmek istenen ‘sömürgecilik gömleğini’ asla giymeyecek ve üzerindeki Türk Gömleğini çıkarmayacaktır!..

Türk Gençliğinin dinamizmi ve toplumsal hareketliliği içinde Türkiye Cumhuriyeti nice yüzyıllara!

——————————————

Kaynak:

https://millidusunce.com/misak/egitim-yoluyla-toplumsal-hareketlilik-ve-cumhuriyet/

 

Yazar
Kırmızılar

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen