1- Bulgaristan ve Yunanistan sınırlarımız insani ve zorunlu nedenlere dayalı seyahatler dışında günübirlik giriş çıkışlara kapatılmalıdır.
Bu ülkelerden Türkiye’ye günübirlik gelenlerin kur avantajları ile yaptıkları sınır ticareti sadece sınır kentlerindeki esnafın işine yarayabilir. Bu ticaret sürdükçe bölgede yaşayan vatandaşlarımız için bazı malların tedariğinde, lokal olarak fiyatlar üzerinde olumsuz durumlar ortaya çıkacak. Bu ticaretin hacmini bilmemekle birlikte uzun vadede etkileri sınır bölgelerini de aşabilir.
2- Tam gaz, herşeye rağmen ihracat, her şeyin ihraç edilmesi anlayışı çok geçmeden içeriye daha fazla enflasyon olarak yansıyacaktır. Bu, sadece içerde azalan arz veya arz-talep dengesizliği üzerinden ortaya çıkacak bir sonuçtur.
3- Önümüzdeki aylarda ithal ürünler üzerinden de artan kur farkından kaynaklı çok güçlü bir fiyat artışı ayrıca olacak görünüyor. İçerde ne üretilirse dışarıya satılması, satılabilir olması, bu alışverişin döviz cinsinden olmasının üretici ve aracı için cazibesi ve yerli parayla ticarete göre daha az risk barındırması, mevcut kur düzeyinin bir sonucudur ve bu durum kolay kolay değişmeyecek görünüyor. İnşallah sadece içerde fiyat artışları, enflasyon ile kurtarırız.
4- Benim korkum, zaten küresel bir durum olarak var olan tedarik sorunlarının da etkisiyle, içerde daha önemli ve milli bir durum olan kısılan ithalat, desteklenen ihracat etkisi ile yakın aylarda bazı ürünlerde yetersiz arz, yok olan stoklar, hatta kıtlık durumlarının ortaya çıkabilecek olması.
5- Üstüne, apar topar kabul edilen stok yasasının da muhtemel etkileri üzerinde şimdiden çalışmak lazım. Bu bağlamda en basit soru stok nedir sorusu olsa da soracak soru çok… Mesela, stokçuluk ile piyasaya mal arzını düzenleleyici depolama ve kontrollü dağıtım arasında nasıl bir ayrım yapılacaktır? Mesela, hayatında elmayı soyulmuş olarak tabağında, soğanı ve patatesi annesi ‘oğlum, kızım balkondan veya kilerden bir soğan/patates getir’ dediğinde tane tane görerek büyüyen bir çocuk, bugün ilgili kurumların denetçisi olarak bu ürünlerde depolama ile stokçuluk arasındaki ayırımı çıkan kanunun uygulayıcısı olarak nasıl yapacaktır?
6- Bu konuda da kaygım, piyasadaki fiyat hareketlerinin asıl nedeni döviz kurundaki fahiş artış ile yeniden dirilen enflasyon canavarı iken, bir günah keçisi bulmak çabası ile apar topar yapılan bir yasal düzenlemenin zaten pandemiden kaynaklı nedenlerle işleyişi bir miktar bozulmuş olan piyasa dinamiklerini ve işleyişini daha da bozması ve özellikle gıda ve temel ihtiyaç maddelerinin tedariginde mevsimsel dengeleri de bozacak etkilerle daha ciddi sorunlara yol açmasıdır.
7- Herşeyden önce yapılması gereken hane halkını, tüketicileri paniğe sevk edici ortamı oluşturmamaktır. Elinde veya cebinde bir sonraki iki üç aylık rutin harcamalarını karşılayacak parası olan hane halkının günden güne artan fiyatlara karşı parasının değerini korumak amacıyla dayanıklı mallarda aşırı talep oluşturması da ciddi bir durum ve sorundur. Bir iki gün önce karşı bloktaki bir komşunun bir market zincirinden 4 paket 32’lik tuvalet kağıdı satın almış olması kaygılarımı daha da artırdı. Öncelikle vakti bol emekli amca ve teyzelerin bu davranışlarının önüne geçmek gerekir. Bu da paranın değeri kaybını ve enflasyonu özlemekle mümkündür.
8- Dün, 15 gün aradan sonra bir markete gittigimde marketteki normal mal ve ürün miktarı ve çeşitliliğinde çıplak gözle farkettigim azalma ve değişiklik ilk defa beni endişeye sevk etti. 7 yıldır gittigim bir markette 10 litrelikten 500ml’lik en küçük ambalaja kadar satılacak hiç su bulunmaması nasıl bir durumdur? Bayılsan su yok. Hem de bir Cumartesi sabahı. Bazı ürünlerde de ya raflar boş ya da çok az ürün kalmış durumda.
9- Bir marketteki durum bir piyasayı temsil etmez diyerek içimi rahatlatarak eve döndüm. Biraz sonra haftalık ihtiyaçlar için bir iki markete daha uğrayacağım.
10- Piyasa ve ekonomi biziz. Sakin olmak, rasyonel davranmak, tasarruflu olmak zorundayız. Her zamankinden daha çok.