Rusya devlet başkanı Vladimir Putin’in “Türkiye enerji merkezi olabilir” sözü Rusya’nın sıkışmışlığından kaynaklansa da Türkiye’nin dış politikada ‘akılcı tarafsızlık’ stratejisinin sonucudur. Şimdi, Türkiye üzerinde Rusya, ABD, Avrupa, İsrail, İran, Suriye, Lübnan, Mısır, Irak hatta Katar’ı da kapsayan çok tehlikeli bir ‘enerji satrancı’ oynanıyor. ABD, Avrupa’nın Rus gazını almasını ne pahasına olursa olsun önlemeye niyetli. Kendi gazını Avrupa’ya satmak için de Dedeağaç’ta LNG tesisi kurdu. Türkiye üzerinden Rus gazının Avrupa’ya gidişine de son derece soğuk bakıyor.
*****
Sadi ÖZDEMİR
Türkiye, yıllık enerji ihtiyacının en azından yarıdan fazlasını yerli kaynaklardan karşılayacak duruma gelmedikçe enerjide dışa bağımlılıktan kurtulamaz. Önce bu konuda ne durumdayız ona bakalım. Eylül ayında enerji (doğal gaz, petrol, kömür) ithalatımız 9,5 milyar dolar oldu. Eylül ayındaki dış ticaret açığımız ise 10,4 milyar dolar. Ocak-Eylül döneminde enerji ithalatımız 2021’in aynı dönemine göre yüzde 135 artışla 85 milyar doları aştı. Rakamın bu kadar yükselmesinin sebebi, tüketim miktarımızın çok artması değil, savaş etkisiyle enerji fiyatlarının adeta fırlamasıyla ilgili. Bu yıl, Türkiye olarak yurt dışına 100 milyar dolara yakın enerji faturası ödüyoruz. Ancak, böyle olmasaydı yani savaş ve enerjide fiyat krizi yaşanmasaydı da yıllık ortalama 50 milyar dolarlık enerji faturasına alışmış durumdayız. Kısaca enerji ithalatı yapmayan ya da az yapan bir ülke olsak o meşhur ‘cari fazla çağı’ başlayacak ve sanayimizin uzun süredir dış ticaret fazlası verdiğini herkes görecek. Turizm ve diğer gelirlerle de cari fazla veren ülkeler sınıfına geçmiş olacağız.
Önce enerji arz güvenliği, sonra yerli kaynak seferberliği
Bütün önceki iktidarlar gibi Ak Parti de bu hayalin peşinde koştu. 3 Kasım 2002’de iktidara gelen Ak Parti, önceki hükümetler döneminde planlanmış ya da temeli atılmış büyük enerji projelerinin tamamlanmasını sağladıktan sonra, yeni doğal gaz boru hattı projelerine odaklandı. Türk cumhuriyetlerinin doğal gazını Avrupa’ya taşıması planlanan Nabucco projesinden Avrupa Birliği (AB) sonradan tuhaf şekilde vazgeçse de o dönemde Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev inisiyatif alarak TANAP TAP eksenini hayata geçirdiler. Rusya’nın, enerji politikalarında Türkiye lehine değişimin ilk önemli adımlarından Türk Akım’ın hayata geçmesi de Erdoğan ile Putin’in stratejisiydi. Türkiye’nin enerji arz güvenliğinde doğal gazdaki riski tamamen ortadan kaldırmak için İran ve Kuzey Irak ile de boru hattı projelerine erken dönemde başlandı. Doğu Akdeniz enerji geriliminde Türkiye’nin hakları korundu ve enerjide adil paylaşım için ‘savaş’ dâhil tüm riskler göze alındı. Türkiye’nin sıvılaştırılmış doğal gaz taşıma ve dönüştürme kapasitesine ciddi yatırımlar yapıldı. Bütün bu çabalar, Türkiye’nin doğal gaz ve petrolde arz güvenliğini yüzde 100 sağladı. Şu anda ‘doğal gaz yokluğu’ yaşanmıyorsa bu çabaların sonucudur.
Bir taraftan arz güvenliği sağlanırken özellikle eski Enerji Bakanı Berat Albayrak döneminde eş zamanlı olarak yerli enerji kaynaklarının artırılması için temel strateji belirlendi ve yatırımlara hız verildi. Hidroelektrik santral yatırımları tam gaz devam ederken, doğal gaz ve petrol aramaları için dünyanın en iyi arama gemileri satın alınarak, Karadeniz’de ve Akdeniz’de aramalara başlandı. Karadeniz’de cumhuriyet tarihimizin en yüksek miktarı olan 405 milyar metreküplük doğal gaz bu sayede keşfedildi ve gazın çıkarılıp kullanılması için gerekli yatırım hemen başlatıldı. Türkiye’nin yaklaşık 60 yıllık ‘tartışma ve hayal konusu’ olan nükleer enerji yatırımının inşaatı da Rusya ile devam ediyor. Nükleer santral devreye alındığında Türkiye toplam elektrik üretiminin yüzde 12’sini sağlayacak. Yerli doğal gaz sisteme verilmeye başlandığında Türkiye’nin yıllık gaz ithalatını büyük ölçüde azaltacak. Petrol aramalarında henüz ciddi bir sonuç elde edilemedi. Yerli kömür üretimi ise önemli ölçüde artırıldı.
Avrupa, önceden bu yıl için 3 aylık gaz depolaması yaptığından Ocak 2023 sonuna kadar durumu idare edebilir. Almanya’nın ‘enerji ana damarı’ kopmuş durumda ve Ocak ayından sonrasını bütün Avrupa LNG ile aşmaya çalışacak.
Rus gazını Avrupa’ya satmak mümkün mü?
Rusya devlet başkanı Vladimir Putin’in “Türkiye enerji merkezi olabilir” sözü Rusya’nın sıkışmışlığından kaynaklansa da Türkiye’nin dış politikada ‘akılcı tarafsızlık’ stratejisinin sonucudur. Şimdi, Türkiye üzerinde Rusya, ABD, Avrupa, İsrail, İran, Suriye, Lübnan, Mısır, Irak hatta Katar’ı da kapsayan çok tehlikeli bir ‘enerji satrancı’ oynanıyor. ABD, Avrupa’nın Rus gazını almasını ne pahasına olursa olsun önlemeye niyetli. Kendi gazını Avrupa’ya satmak için de Dedeağaç’ta LNG tesisi kurdu. Türkiye üzerinden Rus gazının Avrupa’ya gidişine de son derece soğuk bakıyor. Türkiye’nin yıllık gaz tüketimi 55-60 milyar metreküp civarında. Rus gazıyla kendi ihtiyacını karşılayıp Azerbaycan, Kuzey Irak, Doğu Akdeniz, ABD izin verirse İran gazlarını ve inşası tamamlanırsa Kuzey Irak gazını Avrupa’ya satabilir. Avrupa, TANAP-TAP hattından 30 milyar metreküp Azerbaycan gazı almak istiyor. Bu konuda Azerbaycan ile doğrudan mutabakata varıldı. Türk Akım’dan gelen Rus gazı için farklı bir formül bulunabilirse 16 milyar metreküp gaz da buradan Avrupa’ya verilebilir. İlave yatırımlarla birkaç yıl sonra Avrupa’ya yılda 100 milyar metreküp gaz Türkiye’den sağlanabilir. Rusya’nın savaş öncesi Ukrayna, Beyaz Rusya ve kuzey akımdan Avrupa’ya verdiği gaz yıllık 155 milyar metreküptü. İsrail, Lübnan, Mısır ve Kıbrıs gazları da orta vadede Türkiye üzerinden Avrupa’ya akabilir. Suudi Arabistan gazı da bu kapsamda konuşuluyor. Son zamanlarda Suriye savaşının asıl sebebi olduğu ileri sürülen Katar gazı bile İran ya da Irak hattına bağlanabilirse Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaşabilir.
Türkiye’nin bu ‘süper güçlerin’ de içinde olduğu çok tehlikeli oyunda alıcılarla satıcılar arasında dengeyi sağlaması, süreci çok etkin yönetebilmesi şart.
———————————————–
Kaynak:
https://www.dunya.com/kose-yazisi/enerji-merkezi-olmak-bizi-disa-bagimliliktan-kurtarir-mi/672948